Acil dış kaynak aranıyor: Kur ve faiz baskısı artıyor
Türkiye’de hem pek çok firma hem de çoğu birey yaşamlarını krediyi çevirerek sürdürüyor. Faizlerdeki yükselişler karşısında bu kesimlerin ilave kredi kullanmaları hayal iken, mevcut kredilerin bırakın anaparalarını, faizlerini bile ödeyemez hale gelmesine yol açabilir.
Bankaların temel fonksiyonu bilindiği gibi fon fazlası olanlardan topladığı kaynakları fon ihtiyacı olanlara aktarmak. Fon toplamanın en yaygın yolu ise mevduat iken fon aktarmanın en yaygın yolu ise krediler.
Bankalar açısından krediler çok farklı şekillerde sınıflandırılabiliyor. Bu yazıda sınıflandırmayı risklilik açısından dikkate alıyoruz. Bu sınıflandırmada esas alınan kriter ise BDDK tarafından yayımlanan Kredilerin Sınıflandırılması ve Bunlar İçin Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik. Nitekim yönetmeliğe göre krediler;
-Kendi içinde anapara ve/ veya faiz ödemelerinde sorun yaşanmayan standart nitelikli krediler,
-Anapara ve/veya faiz ödemelerinde sorun yaşanıp, sorunun geçici olduğu düşünülen yakın izlemedeki krediler ile
-Anapara ve/veya faiz ödemelerinde sorun yaşanıp, yasal takip sürecindeki donuk alacaklar olarak sınıflandırılıyor.
Bu sınıflandırmadaki ilk grup geri dönüşleri zamanında sağlanan kredilere ait iken, yakın izlemedekiler kredi geri dönüşü 30 günü geçmiş ve 90 günü geçmemiş ya da asgari süreden bağımsız olarak geri dönme olasılığı zayıflayan kredilerden oluşuyor. Donuk alacaklar ise kredi geri ödemesi 90 günü geçtiği halde ödenmeyen krediler ile bu süre dolmasa bile geri dönme olasılığı iyice zayıflamış olan krediler.
Bu üç gruptaki kredilerin en güncel veri olan 2023 yılı ilk üç ayındaki gelişmelere Türkiye Bankalar Birliği verileri çerçevesinde bakacağız. Bankacılık sektörünün toplam kredileri 2022 yılında 7.416 milyar TL iken 2023 Mart ayı sonunda 8.258 milyar TL’ye yükseldi. Bu krediler içinde;
-2022 yıl sonunda standart nitelikli kredilerin payı yüzde 88,4, yakın izlemedeki kredilerin payı yüzde 9,3, donuk alacakların payı ise %2,3 olarak gerçekleşti.
-Mart 2023 itibarıyla yayımlanmış verilerde yakın izlemedeki kredilerin rakamına ulaşmak mümkün olmamakla birlikte, yakın izlemedeki kredilerin toplam krediler içindeki payının aynı kaldığını varsayarsak 8.258 milyar TL kredi içinde yaklaşık 768 milyar TL’lik bir rakamın yakın izlemede olduğunu kabul edebiliriz.
-Toplam krediler içinde donuk alacakların payı ise yüzde 2 olup yaklaşık rakam 168 milyar TL.
Yakın izlemedeki kredilerin bankacılık sektörü açısından önemi, gelecek açısından bankalara bir tehdit oluşturması. Çünkü bu krediler donuk hale gelmese bile geri ödemeleri zamanında yapılmayan ya da kredi kullananın finansal gücünde zayıflıklar tespit edilen kredilerden yani sorun yaşanmaya başlanmış ya da başlama olasılığı yüksek kredilerden oluşmakta.
Ayrıca bilindiği gibi pandemi dönemi ile birlikte BDDK tarafından mevcut düzenlemeler çok esnetilerek bankaların kredilerini donuk alacaklar olarak sınıflandırması neredeyse yasak hale getirildi. Bugün de bazıları devam eden bu uygulamalarla bankalar sorunlu pek çok kredisini bankacılık tabiriyle yüzdürmekte. Yani bankalar gerçekte donuk alacaklar sınıfında olması gereken kredilerini esnek uygulamalar sayesinde diğer gruplar içinde tutmakta. Dolayısıyla yakın izlemedeki kredilerin bir bölümünün tahsili çok zorlaşmış donuk nitelikli kredilerden oluştuğunu varsaymak mümkün.
İkinci olarak ekonomide son dönemde yaşanan gelişmelerle faiz oranlarında yükselme eğilimi başladı. Bu durumun özellikle değişken faizli kredi kullanan kesimleri olumsuz etkilemesi ve kredi geri dönüşlerinde sıkıntı yaratması büyük olasılık.
Yine Türkiye’de hem pek çok firma hem de çoğu birey yaşamlarını krediyi çevirerek sürdürüyor. Faizlerdeki yükselişler karşısında bu kesimlerin ilave kredi kullanmaları hayal iken, mevcut kredilerin bırakın anaparalarını, faizlerini bile ödeyemez hale gelmesine yol açabilir.
Sonuç olarak, özellikle pandemi sonrasında BDDK’nın kredilerin risklilik sınıflandırmasına ciddi müdahaleleri oldu. Dolayısıyla kredilerin sınıflandırmadaki gerçek yerlerinde oynama olmuş ve bunun etkileri halen devam ettiğinden risklilik sınıflandırmasında gerçek durum tam olarak belirlenemiyor.
Mevcut veriler çerçevesinde ise yukarıda söz ettiğimiz ekonomi uygulamalarındaki değişim ve özellikle faiz oranlarındaki artışın bazı kredi türlerinde geri dönüşlerde tehdit yaratacağı görülüyor.
Yine aynı nedenle kredi faiz oranlarında yükseliş ve kredi kullandırmama yönlü ekonomi yönetiminin beklentileri, yaşam döngüsünü sadece kredi kullanımına bağlamış olan firmalar ve bireylerin mevcut kredilerinin geri dönüşünü de zorlaştıracak gibi.
Bankacılık sektörü açısından çok büyük sıkıntı çıkarması beklenmeyen bu durumun yine de bankaların kârlılıklarına ve sermaye yeterlilik rasyolarına belirli bir düzeyde olumsuz etki yaratması da olası.