Yabancıların izlenimleri: Erkan ikna edemedi ama hedge fonlar için fırsat var
Ülke rezervleri nasıl oluyor da Merkez Bankası'ndan kamu bankalarına aktarılıyor? Kamu bankaları bu rezervleri nasıl ve kimin kararıyla satıyor? Rezervlerin yönetiminden sorumlu Merkez Bankası’nın açıklama yapması gerekmiyor mu?
10Haber yazarı, değerli bankacı ve akademisyen Şenol Babuşcu önceki gün sosyal medyasında 2024 yılında Merkez Bankası rezervlerinden 28 milyar dolar daha satıldığını belirterek şu tabloyu paylaştı:
Özetle ekonomi yönetiminin rasyonel zemine dönüş yönündeki iddiasının aksine, dövizi dizginlemek için önceki Hazine ve Maliye Bakanları Nureddin Nebati ve Berat Albayrak dönemlerinde olduğu gibi büyük tutarlarda rezerv satışları bu ay başına kadar sürdü.
Döviz rezervlerinin “arka kapı” tabir edilen yöntemlerle satılmaya başlandığı 2019 yılından bu yana çok önemli bir tartışma konusu, bu satışların hangi mevzuata göre ve hangi yöntemle yapıldığıydı. Berat Albayrak’ın selefi Lütfi Elvan, bu satışların Mehmet Şimşek’in bakanlık yaptığı ilk dönemde Merkez Bankası ve Hazine Müsteşarlığı arasında imzalanan bir “protokol” çerçevesinde gerçekleştirildiğini açıklamıştı. Ancak hem protokolün içeriğine hem de bu büyüklükte rezerv satışlarının basit bir protokolle gerçekleştirilmesinin mevzuat yönünde şüpheli durumuna ilişkin tartışmalar son bulmamıştı.
Daha önce T24’te yayınladığım 19 Nisan 2021 tarihli “128 milyar doların perde arkası (1): Rezervler hangi platformda satıldı? Gizemli protokol…” ve 20 Nisan 2021 tarihli “128 milyar doların perde arkası (2): Hukuki sorumluluk kimde; dava açılabilir mi?” başlıklı yazılarımda konuyu incelemeye çalışmıştım. Sözü edilen protokolün zaman içinde çeşitli revizyonlara tabi tutulduğu söyleniyordu. Aslında protokolün amacı, Hazine’nin yurtdışı ödemeleri başta olmak üzere bankacılık işlemlerindeki rolünü belirlemekti. Alım satım işlemlerine dair hukuki bir çerçeve oluşturuyor ve kuralları koyuyordu…
Ancak başkanlık sistemine geçilmesi sonrasındaki rezerv satışlarını sadece bu protokolle açıklamak yetersizdi. Birincisi, satışlar bu protokolün içeriğinin izah edemeyeceği zaman ve tutarlarda gerçekleştirilmişti. İkincisi, zaman içerisinde rezervlerin Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın talimatı ile kamu bankalarına transfer edildiği ve satışların kamu bankaları üzerinden gerçekleştirildiği söylenmekteydi. Uygulamaya dair bilgiler ve piyasa aktörlerinin gözlemleri de bunu teyit ediyordu. O zaman karşımıza şu soru çıkıyordu: Bu rezervleri kim satıyor?
Yine değişik tarihlerdeki yazılarımda 2019 Ocak ayında Resmi Gazete’de yayımlanan bir düzenleme ile Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi’nin görev ve yetkilerine eklenen bir maddeye dikkat çekmiştim: “Finansal sistemin bütününe sirayet edebilecek ölçüde olumsuz bir gelişmenin Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi tarafından tespiti halinde, üye kurum ve kuruluşların yetkileri dışında alınması gereken tedbirleri belirlemeye kendi görev, yetki ve sorumlulukları çerçevesinde Cumhurbaşkanı yetkili olup, ilgili bütün kurum ve kuruluşlar belirlenen bu tedbirleri derhal uygulamakla yetkili ve sorumludur.”
Bu madde kağıt üzerinde bağımsız komite üyesi kurumları da tamamen Cumhurbaşkanlığı ve siyasi erkin emrine veriyordu. İddialara göre zamanında çok konuşulan 128 milyar dolarlık rezerv satışı bu maddeye dayandırılarak gerçekleştirilmişti.
Aslında kritik soru hâlâ yanıt bulmuş değil, ülkenin Merkez Bankası rezervlerini tarihi dip seviyelere düşürecek tutarda satışlar yapıyor ve ve bunun nasıl yapıldığı hâlâ bilinmiyor. Sorular çok açık: Döviz satışına kim karar veriyor? Ülke rezervlerini her seçim öncesinde dip seviyelere taşıma yetkisi herhangi bir erkte var mı? Varsa bunun dayandığı hukuki temel ne?
Yapılanların yasal ve mevzuata uygun olduğunu varsayalım; siyasiler de, bürokratlar da bu derece büyük bir risk alamazlar ve hukukun dışına çıkmazlar diye düşünelim. O zaman ikinci aşamaya geçiyoruz: Bu satışlar nasıl gerçekleşiyor? Ülke rezervleri nasıl oluyor da Merkez Bankası’ndan kamu bankalarına aktarılıyor? Kamu bankaları bu rezervleri nasıl ve kimin kararıyla satıyor?
Ülke rezervlerinin yönetiminden ve ülkede finansal istikrarı gözetmekten sorumlu Merkez Bankası’nın bu satışlara dair net bir açıklama yapması gerekmiyor mu? Diğer yandan rezerv satışlarının Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in bilgisi ve onayı olmadan satılması neredeyse imkansız ve hayatın olağan akışına aykırı. Bakan Şimşek’in de bu satışların yasal ve kurumsal zeminine dair bir açıklama yapması gerekmez mi?
Ekonomideki darboğazdan çıkışta en kritik unsurlardan birinin güvenin yeniden tesisi ve beklentilerin yönetilmesi olduğu düşünülürse, tarihi ölçekte rezerv satışlarının kamuoyuna doğru düzgün anlatılmasının ve şeffaflığın sağlanmasının zamanı geldi de geçiyor bile.