İktisatçı Mahfi Eğilmez doların küresel rezerv para olarak değer ve itibar kaybı yaşadığını ama alternatiflerinin bu kaybın yerini dolduracak güçte olmadığını vurguladı.
Eski, Hazine Müsteşarı ve iktisatçı Mahfi Eğilmez, kişisel blogunda “Dolar Egemenliğini Ne Zaman Yitirir?” başlıklı bir yazı yazdı. Eğilmez, doların dünyada yaşadığı itibar kaybına değindi ama alternatiflerin de yeterince güçlü olmadığını anlattı.
Mahfi Eğilmez’in ‘Kendime Yazılar’ adlı blogunda dolarda yaşananları ve alternatifi görülen Euro ve yuan’ı değerlendirdiği yazısı şöyle:
“Bir numaralı rezerv para konumunda bulunan ve bu konumuyla dünya parası olarak kabul gören ABD doları, son yıllarda iki yönlü kayıp yaşıyor: Maddi kayıp ve itibar kaybı.
Maddi kaybı doların diğer para birimleriyle olan ilişkisiyle karşımıza geliyor:
Dolar diğer paralara karşı değer kaybediyor. Örneğin ABD’nin en fazla ticaret ilişkisi içinde olduğu 6 ülke parasına karşı (euro, pound sterlin, yen, Kanada doları, İsviçre frangı ve İsveç kronu) oluşturulmuş olan Dolar Endeksi (DXY) 13 Ocak 2025’te 109,6 idi. Endeks bugün 98,3 düzeyinde bulunuyor. Doların bu paralara karşı bir yıldan kısa bir sürede yaşadığı değer kaybı yüzde 10,3 dolayında bulunuyor.
Doların değeri konusunda bakılabilecek bir başka karşılaştırma ikinci rezerv para kabul edilen karşısındaki durumudur. Euro/dolar paritesi 13 Ocak 2025’te 1,0245 idi. Bugün parite 1,1751. Doların euroya karşı bir yıldan kısa sürede yaşadığı değer kaybı yüzde 13’e yakın. Geçmişte de benzer değer kayıpları yaşandı ama bunlar kalıcı olmadı.
İtibar kaybı daha ciddi bir sorun. Dolar, iki dünya savaşı arasındaki dönemde yavaş yavaş, ikinci dünya savaşından sonra da kesin olarak dünya parası konumunu pound sterlinin elinden aldı ve bir numaralı rezerv para konumuna geçti. Bunun en büyük avantajı , altın ve diğer önemli malların fiyatlarının dolar ile belirlenmesi, dünyada doların yaygın kabul görmesi, alışverişlerde, uluslararası kredilerde ve diğer finansal işlemlerde doların dünya parasın olarak kabul edilip kullanılmasıydı. Ülke merkez bankaları rezervlerinde dolar bulunduruyor, bankalar uluslararası işlemlere aracılık edebilmek için kasalarında dolar tutuyor.
Dolara karşı oluşan bu büyük talep ABD Hazinesinin bütün dünyaya tahvil satabilmesi imkânını getiriyor ve ABD kendi bastığı parayı alanlara karşılığında Hazine kâğıdı vererek düşük faizle geri alabiliyordu. Bir başka deyişle borç ihraç edebiliyordu. Bunun sonucu olarak dolar dünyada büyük bir itibara sahipti.
Sermaye hareketlerinin serbestleşmesiyle birlikte özellikle paraları değerli olamayan gelişme yolundaki ülkelerde insanlar kendi ülkelerinin sürekli değer kaybeden parasını tutmak yerine dolar tutmayı tercih ediyordu (dolarizasyon.) Son yıllarda doların itibarında kayıplar yaşanır oldu. Bu gelişmeyi tetikleyen nedenler arasında ABD’nin risklerinde ortaya çıkan artışların önemli etkisi var. Bu risk artışlarının önemlilerini şöyle sıralayabiliriz:
(1) İkide bir Hazine’nin borçlanma tavanına erişmesi ya da bütçenin onaylanmaması gibi durumlar sonucunda ortaya çıkan hükümet kapanmaları.
(2) Trump’ın Fed’in ve yargı sisteminin bağımsızlığına zarar verecek şekildeki açıklama ve yaklaşımları.
(3) Trump’ın dünyanın her tarafına yön vermeye yönelik günü gününü tutmayan tavırları,
(4) Kredi derecelendirme kuruluşlarının ABD’nin notunu AA düzeyine düşürmüş olması.
Bunlara ek olarak ABD’nin dünya GSYH’sinde ve dünya ticaretindeki payının gerilemesi, Çin’in hem siyasette hem de ekonomide yükselen gücü, kripto paraların, elektronik paraların hızla gelişmesi ve dolara meydan okuması, , gümüş ve diğer değerli metallere olan yönelimin artması doların eski gücünü yavaş yavaş kaybetmesini etkileyen unsurlar olarak karşımıza çıkıyor.
Son yıllarda BRICS ülkelerinin ya da Şangay İşbirliği Örgütünün ortak paralar çıkararak ve euronun egemenliğindeki rezerv para yapısını değiştirecekleri iddiaları ortaya atılmış olsa da bunlar bugüne kadar iddiadan öteye gitmedi. Herhangi bir ilerleme sağlanmamış olsa bile alternatif arayışlarının artması doların itibar kaybının bir yansıması olarak kabul ediliyor.
Bütün bu gelişmelerin sonucu olarak doların dünya rezervleri içindeki payı düşüyor. Söz konusu pay 2000’de yüzde 72 iken bugün yüzde 56’ya gerilemiş görünüyor. Dolara en büyük rakip olacağı tahmin edilen Euro böyle bir meydan okumayı başaramadı. Euro’nun dünya toplam rezervleri içindeki payı bir ara yüzde 28 dolayına yükselmişken bugünkü payı yüzde 20’ye gerilemiş bulunuyor. Dolar, Euro ve diğer rezerv paraların yerini yavaş yavaş Çin Yuanı (RMB) ve alışılmış rezerv paralar dışındaki diğer bazı paraların aldığı görülüyor.
Özetle diyebiliriz ki dolar yavaş yavaş eski gücünü, itibarını ve dünya ekonomisindeki yerini kaybediyor. Buna karşılık doların yerini alacak bir rezerv para henüz ortada yok. Yukarıda değindiğimiz gibi Euro bu güçte değil. Çin Yuanı IMF tarafından rezerv para kabul edilip SDR sepetine eklemiş olmasına karşın uzak doğu ülkelerinin merkez bankaları ve bankaları dışında rezerv para işlemi görmüyor. Dolayısıyla doların yerini başka bir paraya devretmesi zaman içinde gerçekleşecek olsa bile öyle bugünden yarına tamamlanacak bir gelişme gibi görünmüyor.