İngiltere’de Wilko’nun iflası domino etkisi korkusu yarattı
Dr. Mahfi Eğilmez Türkiye'nin anonim şirket gibi yönetilmesini savunan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın savını çürüttü. Devletle şirket yönetiminin farklılıklarını ele alan Eğilmez 'Mikro temelde doğru olan şeyler makro düzeyde doğru olmayabilir' dedi.
Yıl 2015. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Balıkesir Ekonomi Ödülleri töreninde şöyle diyordu: “Sizler bir iş adamı gibi bu ülkenin yönetilmesini istemez misiniz? Benim derdim ne biliyor musunuz? Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye de öyle yönetilmelidir.”
Erdoğan daha sonra yaptığı bazı konuşmalarda da bu savını dile getirdi. Ama Hazine eski Müsteşarı ve Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mahfi Eğilmez böyle düşünmüyor. Eğilmez Kendime Yazılar adlı bloğunda kaleme aldığı yazıda sosyal bilimlerde yer alan “bileşen hatası” ve “bölünme hatası”nı çarpıcı bir dille anlatarak devlet yönetimiyle şirket yönetiminin farklılıklarını ele aldı. “Mikro temelde doğru olan şeyler makro düzeyde doğru olmayabilir” diyen Eğilmez’in yazısı şöyle:
“Bileşen (terkip) hatası: Sosyal bilimlerde bileşen ya da terkip hatası, bir bütünü oluşturan bireyler (ya da birimler) için tek tek doğru ya da geçerli olan bir olgunun, o bireylerin (ya da birimlerin) oluşturduğu bütün için de benzer biçimde geçerliliğe sahip olacağını düşünmekle içine düşülen hatadır. Bu yalnızca ekonomi bilimi için değil sosyal bilimler kategorisinde yer alan bütün dallar için geçerli bir hata biçimidir. O nedenle yalnız iktisatçıların değil, sosyologların, filozofların da uğraştığı bir durum olmuştur.
Ekonomi biliminde terkip hatasının en tipik örneği tasarruf çelişkisidir. Bir kişi ya da birkaç kişi tasarrufunu artırırsa bu onlar açısından pozitif bir gelişme olabilir ve toplum da bundan pek etkilenmez. Buna karşılık bir toplumu oluşturan bütün bireyler tasarruflarını artırırlarsa toplum bundan negatif etkilenir. Çünkü gelir iki şekilde kullanılır: Tüketim ve tasarruf. Gelirin değişmediği bir ortamda tasarrufun artması demek tüketimin azalması demektir. Tüketim azalırsa üretim de dolayısıyla yatırım da azalır ve sonuçta büyüme düşer. Büyüme düşerse işsizlik artar. Sonuçta toplum bu gelişmeden olumsuz etkilenir. Bununla birlikte bu analiz tasarruf oranı düşük olan ülkeler için doğrudur. Tasarruf açığı olan ülkeler bu açığı dışarıdan tasarruf ithal ederek (borçlanarak) karşılar. O nedenle bu gibi tüketim eğiliminin çok yüksek olduğu ülkelerde tasarrufların belirli bir oranda artması ülkenin lehine sonuç verir. Bu da bize sosyal bilimlerde (ve onun bir parçası olan ekonomide) hiçbir şeyin siyah ya da beyaz olmadığını, çoğu konunun gri renkte olduğunu ve ülke koşullarına göre değerlendirilmesi gerektiğini gösterir.
Mikro temelde doğru olan şeyler makro düzeyde doğru olmayabilir.
Bölünme hatası: Bölünme hatası terkip hatasının tam tersidir. Bir bütün için doğru olan şeyin bütünü oluşturan bireyler (ya da birimler) için de doğru olduğunun düşünülmesi bölünme hatası denilen olguyu ortaya çıkarır.
Ekonomide resesyon (ekonomik küçülme) yaşandığını ve hükümetin bu durumdan çıkabilmek, ekonomiyi yeniden büyüyebilen bir yapıya döndürebilmek için kamu harcamalarını artırarak ve vergileri düşürerek kişilerin ve kurumların eline daha fazla para geçmesini ve onların da daha fazla harcama yaparak ekonomiyi canlandırmasını hedeflediğini varsayalım. Eğer ekonomide yüksek enflasyon sorunu söz konusu değilse bu tür bir yaklaşım ekonomide büyük sorunlar yaratmaksızın canlanmanın önünü açabilir. Bir araba almak için tasarruf yapan bir hane halkı düşünelim. Hükümetin bu yaklaşımını görüp benzer bir yaklaşım içine girerek tasarruflarını düşürüp harcamalarını artırırlarsa araba alma imkanını yitirebilirler.
Makro temelde doğru olan şeyler mikro düzeyde doğru olmayabilir.
Devleti şirket gibi yönetme hatası…
Devletin niçin şirket gibi, şirketin de niçin devlet gibi yönetilemeyeceğinin en iyi örnekleri bu iki hataya bakılarak anlaşılabilir. Devlet, makro kararlar verir, şirketler ve kişiler ise mikro kararlar alırlar. Yukarıda değindiğimiz gibi çoğu kez makro düzeyde doğru olan şeyler mikro düzeyde, mikro düzeyde doğru olan şeyler de makro düzeyde doğru olmayabilir.”