Mahfi Eğilmez anlattı: Enflasyonun baz etkisiyle düşüşü nasıl oluyor?
Merkez Bankası kötü günde müdahale gerektiren döviz tarafına rezerv yetiştirmek için kısa sürede 43 ton altın sattı. Amaç altınları satarak limit varlıkları arttırmak.
Ekonomi popülist politikalarla bir meçhule giderken, dövizde uzun yıllardır görünmeyen “çifte kur” devreye girdi. Bilenlerimiz eski günleri anımsadı, bilmeyenlerimiz ise çifte kurun ne olduğunu öğrendi. Yatırımcı altın alıyor, seçimden sonra yükselecek diye dövize giderken. Abdurrrahman Yıldırım dün haberturk.com’da yayınlanan “Dolarda seçim öncesi yüksek tansiyon” başlıklı yazısında içinde bulunduğumuz günlerin bir fotoğrafını çekmiş:
‘‘Bütün taraflarca çok önemli kabul edilen 2023 seçimine sadece 3 hafta kaldı. Geçmişte 2-3 hafta kala seçimin rengi belli olmaya ve buna göre finansal piyasalarda pozisyonlanma başlardı. 2023 seçimlerinde de böyle olacağını daha önce düşünüyorduk.
-Ancak bu pozisyonlanma geçmiştekilerden oldukça farklı gelişiyor. Döviz kuru, hem kamu kesiminin döviz satışları hem de hacmi 90 milyar doları geçen Kur Korumalı Mevduatın (KKM) baskısı altında.
-Yine de finansal piyasalarda pozisyonlanma döviz ve altın tarafında gerçekleşiyor. Buna karşılık piyasa faizleri yükseltilerek dengelenme yoluna gidiliyor.
-Borsada ise büyük satışların yaratacağı sert düşüşleri Varlık Fonu’nun alımları dengeliyor.
-Bütün piyasalar hükümetin kontrolü ve baskısı altındayken bile, fokur okur kaynamaya başladı. Biz de geldiğimiz aşamada bir durum tespiti yapma ihtiyacı duyduk.
-Birbiriyle etkileşimli kaynamanın ve hareketlenmenin seçim konjonktürüne paralel artması, seçim sonrasında yeni hükümetin kadrolarını ve politikalarını ortaya koyana kadar sürmesi beklenir.
-Yeni bir dengelenme elbette bir aşamada olacak. Bu dengelenmenin zamanını yeni hükümet döneminde ortaya konulacak politikalar belirleyecek. Doğru politikalar ve etkili uygulama ile dengelenme daha yukarıda bir yerde olur.
-Ama yanlış politika tercihleri yapılırsa da enflasyon düşmek yerine yükselişini sürdürür.
-Önümüzdeki bu süreçte finansal piyasaların seyri ve yeni dengenin nerede oluşacağında belirleyici ana faktör enflasyonun düzeyi olacak.
-Enflasyonun yıllık bazda düşüş yönünde hareket edebileceği son ay nisan. Artık aylık enflasyonun ne çıkağına bağlı olarak seçime yüzde 45’in altında bir oranla girme ihtimali yüksek.
-Enflasyon düşüşünde alabileceğimiz yol şimdilik buraya kadar. Nisan enflasyonu son 1.5 yılın ve bundan sonra da süresini bilemeyeceğimiz belli bir vade için en düşük fiyat artışı olarak kalmaya adaydır.
-Çünkü 14 Mayıs’ta ilk turda seçim sonuçlanırsa, arkasından tutulan kamu fiyat ayarlamaları yapılır. Seçim öncesinde dağıtılan seçim sonrasında geri alınmaya başlanır. Özel sektör üzerindeki fiyatlama baskısı da azalır.
-Ayrıca son dönemde kurdaki belirgin hızlanmanın etkisi ortaya çıkabilir. Fiyatlama davranışları bozulduğu gibi kurun enflasyona geçişkenliği yüksek. Seçim sonrası için çoğunluk kurlarda yükselme bekliyor.
-Böyle bir durumda ithal malların fiyatı yukarı gider. İthalat değimiz üretim girdilerinin yüzde 45’ini oluşturuyor. Kurun, tarım ürünlerinden tutun bütün sanayi ürünlerine hatta enerji yoluyla hizmetler sektörüne kadar çok yaygın bir etkisi var.
-Kaldı ki, yılın ilk yarısında enflasyonu kolaylıkla düşüren baz etkisi yılın ikinci yarısında terse dönecek ve bu kez kolaylıkla artıracak.
-Dolayısıyla nisan ayında enflasyonun düşmesine piyasalar fazla bir prim vermez. Asıl sonraki aylardaki olabilecek yükseliş fiyatlanır.
-Yükselen enflasyonun ise ilk etkisi döviz kuruna olur. Çünkü cari açık yüksek seyrediyor, dış borç ödemeleri var ve rezervler de düşük. Döviz likiditesine ihtiyaç yüksek.
-Piyasaların ağırlıklı beklentisi de, kurun seçim sonrasında yükseleceği yönünde ve ihracatçı da TL’nin değerli olmasından yakınıyor.
-Kamu müdahaleleri ile Merkez Bankası döviz kuru belli bir aralıkta tutuluyor. Mesela dolar geçen hafta sonu 19.41 TL düzeyine çıktı. Nisan ayındaki artışı yüzde 1.4, geçen yıl sonuna göre artışı yüzde 5.1. Son bir yıllık artışı da yüzde 33.3.
-Bu oranlar her vadede üretici ve tüketici enflasyonunun altında kalıyor. İlk üç aydaki enflasyon ÜFE olarak yüzde 6.2, TÜFE yüzde 12.5. Son bir yıllık enflasyon da ÜFE bazında yüzde 62.4, TÜFE bazında yüzde 50.5. Bir yıl ve kısa vadeye bakınca TL değerlenmiş oluyor.
-Ancak Merkez Bankası hem bankalara döviz satışını azalttı, hem de bankaların müşterilerine döviz satışına çeşitli sınırlamalar getirdi.
-Sonuçta ihtiyacı olan serbest döviz piyasası Kapalıçarşı’ya yöneldi. Hatta yönelenler arasında kamu kurumları da var.
-1970’lerde enflasyonun çift haneli rakamlara yükselmesi ve negatif faizlerin ortaya çıkmasıyla serbest döviz piyasası doğdu. O zamandan beri de inişli çıkışlı bir seyir izledi, her zaman bu canlılıkta değildi.
-Üstelik bu kez durum çok daha farklı. Merkez Bankası’nın ve bankaların sattığı döviz kuru ile Kapalıçarşı kuru arasında makas giderek açıldı. Makas geçen hafta sonunda 1 liraya kadar yükseldi ve bankalarda 19.40 olan dolar Kapalıçarşı’da 20.40’ TL’yi buldu.
-Bu da resmi piyasa ile serbest piyasa arasında yüzde 5 fark demek. Farkın bu kadar açılması, bankalardan döviz alamayan veya almasına izin verilmeyenler Kapalıçarşı’ya yöneldiklerinde yüzde 5 daha yüksek fiyattan doları satın almak zorunda kalıyor demek.
-Döviz alış kurunda da piyasa ile bankalar arasındaki fark aynen korunuyor. Açıklanan kur üzerinden bankalardan döviz alabilen varsa bunu gidip Kapalıçarşı’da satıp pekala yüzde 5 kazanç elde edebilir. Ama dövizi satın alabilirse.
-Bugünlerde Kapalıçarşı’da döviz büfelerinin önlerinde kuyruklar uzamaya başladı. Zaten bu piyasadaki fiyatların daha yüksek olması talebin canlılığını ortaya koyuyor.
-Makasın yüksekliği aynı zamanda Kur Korumalı Mevduattan (KKM) çıkıp dövize dönmek isteyenler için bir kapan oluşturuyor. KKM’de mayıs ayında 30 milyar doların vadesinin geleceğinden söz ediliyor. Vade bitiminde önerilen faizi yetersiz bulan ve tekrar dövize dönmek isteyenlerin yolu açık değil.
-Bunun olabilmesi için bankanın döviz satmayı kabul etmesi lazım. O da Merkez Bankası izin verirse. Arbitraj karını onlar da biliyor.
-Bankadan döviz alamayınca parayı TL olarak çekip serbest piyasadan döviz almaya kalkıldığında ise yüzde 5 engeli ortaya çıkar. Yüzde 5 zarar etmeyi göze alanlar ancak parasını dövize çevirebilir.
-Resmi ve serbest piyasa arasındaki oluşan bu makas dövize dönmeyi zorlaştırıyor ve pahalı hale getiriyor. Seçim süreci geçene kadar da böyle devam edebilir.
-İkili kurun oluşması ve serbest piyasa kurunun daha yukarda seyretmesi, KKM’den dövize yönelmenin önünü tıkayarak, çok kritik aşamada görünmez bir el gibi ekonomi yönetiminin yardımına koşuyor. Kur ateşinin parlamasını şimdilik geciktiriyor.
-Dövizde serbestçe hareket edilemeyince seçim öncesi hem şirketler hem bireylerin altına yönelmesi hızlandı. Yılın ilk üç ayında altın ithalatı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 336 artarak 11.5 milyar dolara yükseldi.
-Buna karşılık rezervlerden hareketle Merkez Bankası’nın mart ayı başından itibaren altın sattığını Uğur Gürses yazdı. Bunun miktarını nisan ayı ortasına kadar 43 ton ve 2.8 milyar dolar olarak verdi.
-1.5 ayda 2.8 milyar doları bulan bu satış yerli piyasaya yapılmadı, yurt dışı piyasada gerçekleşti. Merkez Bankası’nın altın satmasındaki amacını Gürses bankanın likit varlıklarını artırmak istemesine yorumladı.
-Ne de olsa seçim çok yakın, kura müdahale etmek için döviz likiditesi gerekiyor. Fiyatı dünyada belirlenen altına ise müdahale etmeye gerek yok.
-Merkez Bankası da müdahale gerektiren döviz tarafına rezerv yetiştirmek için altınlarını satarak hazırlık yapıyor.