IMF: Finansal sistem, yüksek enflasyon ve artan faiz oranlarıyla sınanıyor
Dünya Bankası'nın ardından ABD'den iki iyi haber daha geldi. JP Morgan "TL artır" tavsiyesi verirken, ABD Hazine Bakanlığı IMF'nin ülkelerin kotalarını artırılmasını destekleyeceklerini açıkladı. Bu durumda Türkiye'nin 4,7 milyar dolarlık özel para çekme miktarı yükselecek.
Dünya Bankası’nın Türkiye’ye programı devam eden 17 milyar doların yanı sıra 3 yıl içinde 18 milyar dolar daha mali yardım vereceğini açıklamasının ardından bugün iki iyi haber daha geldi. ABD’li yatırım bankası JPMorgan yatırımcılara gönderdiği bilgi notunda model portföyüne “TL ağırlık artır” pozisyonu eklediğini belirterek, “Artık risk/ödül dengesinin doğrudan TL alımdan yana olduğunu düşünüyoruz. Analizlerimiz, TL’nin ucuz ve rekabetçi olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla TL’de ek bir devalüasyon gerekmiyor” dedi. ABD Hazine Bakanlığı da, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) küresel ekonomiye destek sağlama kapasitesini güçlendirmek için üye ülkelerin kotalarının artırılmasını destekleyeceğini açıkladı. Eğer IMF bunu onaylarsa, Türkiye’nin de ülke kotasının artacağı anlamına geliyor.
Dünya Bankası’nın 18 milyar dolarlık ek kredi verme planına dair Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ten açıklama geldi. Şimşek, Twitter/X hesabından İngilizce yaptığı paylaşımda “Dünya Bankası’nın Türkiye fonunu belirgin şekilde artırma kararı, orta vadeli ekonomik programımıza dönük bir başka onaylamadır” dedi. Şimşek, Dünya Bankası’nın önümüzdeki üç yıl içinde Türkiye’nin kamu ve özel sektörüne sağladığı finansmanı ikiye katlayarak 35 milyar dolara çıkarmayı planladığını aktardı.
The World Bank’s decision to significantly increase its exposure to Türkiye is a further endorsement of our medium-term economic program. The Bank plans to more than double its funding for Türkiye’s public and private sector to $35 billion over the next three years. We appreciate…
— Mehmet Simsek (@memetsimsek) September 8, 2023
JPMorgan’ın yatırımcılara gönderdiği bilgi notunda, Türkiye’deki gelişmelere ilişkin değerlendirmelere de yer verildi. Zorlu makroekonomik koşullara rağmen ortodoks politikalara geçişin kararlı olduğu belirtilen bilgi notunda, 250 baz puan artış olacağı yönündeki piyasa beklentilerine karşın Merkez Bankası’nın (TCMB) en son toplantısında politika faizini 750 baz puan artırarak yüzde 25’e çıkardığı, bu sinyallerin, siyasi destekle hareket edildiğine işaret ettiği kaydedildi.
Bilgi notunda, “Model portföyümüze küçük bir miktar ‘TL ağırlık artır’ pozisyonu ekliyoruz. Temmuz başında opsiyonlarda TL uzun pozisyonu almıştık. Artık risk/ödül dengesinin doğrudan TL alımdan yana olduğunu düşünüyoruz” denildi.
Yetkililerin, dolar/TL kurunda daha fazla yukarı yöne izin vermeyecek teşvikler getirdiği belirtilen bilgi notunda, şunlar kaydedildi:
“Aynı zamanda analizlerimiz, TL’nin ucuz ve rekabetçi olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla TL’de ek bir devalüasyon gerekmiyor. Yetkililerin, döviz rezervlerinde bir kayıp olmaksızın dolar/TL kurunu istikrarlı bir düzeyde tutabilecekleri kanaatindeyiz, aslında rezervler ılımlı bir hızda büyüyecek gibi görünüyor. Bunun sebebi, kredi büyümesinin yıllık yaklaşık yüzde 40-50’ye düşerek reel olarak negatife dönmesi ve kredi faizlerinin önemli oranda artmış olmasıdır. Turizm gelirleriyle birlikte ağustos-ekim aylarında ılımlı bir cari fazla elde edilebilir. Bunun sonucunda ise istikrarlı bir dolar/TL kurunun pozitif getiri vermesi beklenebilir.”
Hazine Bakanlığı Uluslararası İlişkilerden Sorumlu Müsteşarı Jay Shambaugh, Küresel Kalkınma Merkezi’nde yaptığı konuşmada, IMF’nin küresel finansal istikrar için hayati bir rol oynadığını belirtti. Shambaugh, “IMF’nin küresel ekonominin karşı karşıya olduğu zorluklara yanıt verme kapasitesini güçlendirmek için, tüm üyeler genelinde geniş bir artış için kotaların artırılmasını destekleyeceğiz” dedi.
Kotaların eşit oranda artırılması yoluyla IMF’nin daha demokratik bir kurum haline getirilmesini desteklediklerini belirten Shambaugh, kotaların IMF’nin temelini oluşturduğunu, üyelerin oy kullanma gücünü ve IMF finansmanına erişimini belirlediğini aktardı. Shambaugh, eşit oranda kota artışının IMF’nin borç alınan kaynaklara olan bağımlılığını azaltacağını, fona daha tutarlı ve öngörülebilir düzeyde kaynak sağlayacağını ifade etti.
IMF, üye ülkelerin ekonomisinin küresel ekonomideki payına göre bir kota belirliyor. Bu süreçte ülkelerin ekonomik büyüklükleri, dışa açıklık oranları, sermaye hareketlerinden etkilenme durumları ve rezervlere ilişkin değişkenlerden oluşan bir kota formülünden de faydalanılıyor. Kotalar genellikle her 5 yılda bir gözden geçiriliyor. Kotalar üye ülkenin oy gücünü, IMF’den sağlanacak finansal desteğin miktarını (erişim limiti dahil olmak üzere) ve SDR (özel çekme hakkı) tahsisatlarında alınacak payları da belirleniyor. Şu anda IMF’nin toplam kotası 476,8 milyar SDR (özel çekme hakkı), Türkiye’nin kotası ise 4.658,6 milyon SDR seviyesinde bulunuyor.
IMF, uluslararası rezerv para birimi olan SDR’leri üye ülkelerin merkez bankalarına rezerv varlığı olarak ihraç ediyor. SDR’nin değeri beş büyük uluslararası para biriminin oluşturduğu sepet kurla günlük olarak belirleniyor. Bu para birimleri ve sepet kurdaki oranları şöyle: Dolar (yüzde 42), euro (yüzde 31), yuan (yüzde 11), yen (yüzde 8) ve sterlin (yüzde 8). IMF, Ağustos 2021’de Türkiye’ye kotasına göre 6,3 milyar dolarlık SDR tahsis etmiş, bu para Merkez Bankası’nın rezervlerine eklenmişti.
Bu arada Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Bölgesel Başekonomisti Roger Kelly, Türkiye’nin son dönemde attığı istikrar sağlayıcı normalleşme adımlarının yatırımcıların onayını aldığını söyledi.
Kelly, Türkiye’ye yönelik yaptığı açıklamalarda, Türkiye’nin ortodoks para politikalarına geçiş vaadi ve bu vaadin; art arda önemli faiz artırımları, likidite ve kredinin sıkılaştırılması yoluyla yerine getirilmesinin yatırımcıların onayını aldığını belirtti. Kelly, “Bu onay (Türkiye’ye olan); sermaye girişindeki artış, kredi risk primi (CDS) ve devlet tahvili getirilerindeki düşüş ile ortaya konulmuştur” dedi.
Kelly, Türk ekonomisinde mevcut politika istikametinin sürdürülmesinin ilerleyen dönemde pek çok alana pozitif sonuçları olacağını ifade ederek, şunları kaydetti:
“Eğer bu yeni yaklaşım sürdürülürse Merkez Bankası’nın kredibilitesi artacak, enflasyon beklentileri daha fazla sabitlenecektir. Bu gelişmeler, orta vadede enflasyonun düşürülmesine yardımcı olacak ve Merkez Bankası’nın rezervlerinin yeniden artırılmasını sağlayacaktır ki bu zaten halihazırda gerçekleşmeye başlamış bir şey.”
Kelly, Türk ekonomisinin bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 3,8 ile tahminlerin üzerinde bir büyüme kaydettiğini hatırlatarak, bu ayın sonunda yayımlanacak Bölgesel Ekonomik Görünüm Raporu kapsamında Türkiye’nin büyüme tahmininin artırılacağını söyledi. Kelly, “Mayıs ayında yayınlanan son tahminimiz, Türkiye’nin yüzde 2,5 oranında büyümesi yönündeydi. Bu tahmini yaklaşık 1 puan yükselteceğimizi tahmin ediyorum” dedi. Kelly, son dönemde TL’de değer kayıpları yaşanmış olmasına karşın Türk bankalarının, sermaye seviyeleri ve varlık kaliteleriyle iyi bir görünüm sergilediğini ifade etti.
Türkiye’nin mali görünümüne ilişkin değerlendirmede bulunan Kelly, “20 yıl önce finans sektöründe yapılan reformlar; zaman testine karşı dayanmış, sağlam bir bankacılık sektörünün ortaya çıkmasını sağlamıştır. Emsallerine kıyasla düşük kamu borcu seviyesi olan Türkiye’nin mali durumu güçlüdür” dedi.