BBP’den AK Parti’ye destek şartı: Sivas’ı bize verin
Şu anda fiziki veya yurtdışına transfer edilecek dövize erişimde bazı sorunlar olduğunu belirten Dr. Murat Kubilay, "Merkez Bankası'nın satılabilir rezervleri de mevcut beklentileri dengeleyebilecek durumda değil. Dolayısıyla seçimin ilk turda bitmemesi halinde kur krizi yaşanabilir” diyor.
Döviz kurlarındaki artışın önüne geçmek isteyen ekonomi yönetiminin bankalara baskısını iyice artırmasıyla birlikte bankalar ve Kapalıçarşı’da oluşan çifte kur da seçimden sonra çözülmesi gereken sorunların başında geliyor.
Türkiye’nin şu anda adı konulmamış bir kur krizi içinde olduğunu söyleyen ekonomist Dr. Murat Kubilay, “Zaten şu anda fiziki veya yurtdışına transfer edilecek dövize erişimde bazı sorunlar var. Öyle görünüyor ki, Merkez Bankası’nın satılabilir rezervleri de mevcut beklentileri dengeleyebilecek bir durumda değil. Dolayısıyla seçimin ilk turda bitmemesi halinde kur krizi yaşanabilir” diyor. Seçimden sonra ekonomi yazı dizimizin son konuğu olan Kubilay, sorularımızı şöyle yanıtladı:
-Seçimin bütçeye yansımaları olacak mı? Özellikle salgından sonra bozulan bütçe dengelerinde yeni sarsılmalarla birlikte ek bütçe ihtiyacının doğacağını düşünüyor musunuz?
Her seçimde mevcut iktidarın popülist tercihlerinden ötürü bütçe dengesinde sorunlar yaşanır. Fakat bu dönemde döviz kurlarında bir atak yaşanma ihtimali olduğundan kur korumalı mevduat hacmi 100 milyar doları aştığı için bambaşka bir sonuç görebiliriz. Ayrıca Rusya’dan alınan doğalgazın da eğer yaratacağı yük yüksekse buna dair sorunlar da olacaktır. Bir de iktidar değişimi gerçekleşirse taahhütlerden dolayı bütçe harcamaları artacak. Haliyle bu yeni harcamaların finansmanının ek bütçe yoluyla sağlanması, aktarılacağı yerlerin de belirtilmesi gerekir.
-Seçimi mevcut iktidarın kazanması veya 21 yılın ardından Altılı Masa’nın kazanmasıyla birlikte yeniden parlamenter sisteme geçilmesi ekonomiyi nasıl etkileyecek? Her iki durum için ekonomik göstergelerde öngördüğünüz değişimleri tek tek sıralar mısınız?
Parlamenter sisteme geçişin kısa sürede gerçekleşmesi pek mümkün görünmüyor. İktidar değişmezse eğer ekonomi politikalarından memnun olduklarını sık sık ifade ettikleri için herhangi bir değişim olmayacak. İktidarın aynen sürmesi halinde döviz kurlarını baskılamaya ve faizi düşük tutmaya yönelik politikanın sürdürülebilirliği tamamlanacak. Çünkü şu anda dış açığımız çok büyük olduğu için ve aynı zamanda güven noksanlığından dolayı yabancı sermaye girişi olmayıp bir de yurt içinde sermaye çıkışı altın ve döviz şeklinde bulunduğu için yeni bir düzene geçilmesi gerekecek. Burada atılacak ilk adım, düşük faiz politikasından geri adımdır. Eğer Erdoğan ısrarıyla bu yapılmayacaksa ve yeni bir kaynak bulunamıyorsa Katar ve Rusya’dan, o zaman sermaye kısıtlamalarının sermaye kontrolüne dönüşmesi mümkün olacaktır. İktidarın değişmesi halinde, bir kaos da yaşanmazsa tabii ki güven ortamını yaratmak kolay olacak. Sadece yeni yönetimin 6-12 aylık bir geçiş süreci olacaktır. Bu sürede piyasa ekonomisine dönüş aşamalı olarak gerçekleşecektir. Faiz ve dövizdeki düzelme zamanla olacaktır. Tabii bu süreç esnasında belirli çalkantılar olacaktır. Bu büyüme üzerinde olumsuz etki yapar ama uzun vadede büyüme potansiyelinin artırılabilmesi için bu süreçten geçilmesi gerekiyor.
-Ekonomide son yıllarda derinleşen başta cari açık, enflasyon, rezervlerin azalması, dövize baskı, uygulanan düşük faiz politikası nedeniyle yatırım araçlarının konut, otomobil, borsa gibi kanallara yönelmesi vb. gelişmeler, kısa ve orta vadede ekonomik stabilitenin sağlanmasını zorlaştıracak mı?
Son dönemde alınan önlemlerden dolayı birçok piyasa ürününün fiyatı belirsiz hale geldi. Aynı zamanda ekonominin denge içinde olmadığı görüldüğü için yatırımlar da bu şekilde gerçekleşti. Tüketim öne alındı, döviz kurundan kâr elde edilemeyince ve kripto varlıklar hayal kırıklığı yaratınca, yurtdışı piyasalar da bilgi gerektirdiği için genel talep konut ve otomobil oldu. Otomobilde tabii ürünlerin maliyeti doğrudan belirleyici oluyor. Şu anda konut fiyatları dolar bazında oldukça değerlendi. Diğer taraftan hisse senedi gibi yatırım araçlarında ise uzun zamandır performans olarak arka planda kalmış ama önem arz eden bankacılık gibi hisselerin önünün açılması mümkün.
-Son yıllarda yabancı yatırımcı sayısında ve yatırım miktarında gerileme gözleniyor. Seçimden sonra hem sıcak para hem de yabancı yatırım gelecek mi? Bunun gerçekleşmesi için ekonomide hangi göstergelerin düzelmesi gerekiyor?
Seçimden sonra eğer iktidar değişimi gerçekleşirse hem doğrudan yabancı yatırım hem de sıcak para gelecektir. Ama tabii burada öncelikle faiz ve döviz kurlarında dengenin oluşması gerekiyor. Belirsizlik ortamında döviz kurunun hangi seviyesinde makul olduğunu veya para politikasındaki tutarlılığı görmeden tercih edilmeyecektir. Aynı zamanda yerel seçimlere kadar olan süre içerisinde de kur istikrarını ve ekonominin canlı tutulup tutulmayacağını da yabancı yatırımcılar sınamak isteyecektir. Buna rağmen ilk bir yıllık süre içerisinde sıcak para mutlaka gelecektir ama doğrudan yabancı yatırımların gelmesi biraz daha zaman alacaktır. Eğer bir yılda bu istikrar sağlanırsa yabancı yatırımlar için Türkiye (özellikle de Çin’in dışarıda bırakılmak istendiği bir dönemde) oldukça cazip olacaktır.
-Yabancı bankaların ardı ardına yayınladığı son raporlarda döviz kurlarıyla ilgili artış senaryoları var. Sizin öngörünüz nedir?
Yabancı bankaların birbirinden farklı öngörüleri var. Fakat dikkate alınması gereken en önemli noktalardan biri, mevcut döviz kurunun Türkiye’nin yeni sermaye çekme gücünü sağlaması ve dış ticarette bir rahatlamaya yol açması. Sıcak para akışından ötürü belli bir derece kurda bir rahatlama olabilir ama bunun kur daha yüksek bir seviyeye gittiğinde gerçekleşeceği düşüncesindeyim. Çok aşağı gelen kurun da dış ticareti baltalayacağı görüşündeyim. Aynı zamanda varlık fiyatları da çok yukarıya gittiği için kurun çok aşağıya gelmesi yine tercih edilmeyecektir. Merkez Bankası’nın ekside bulunan döviz rezervlerinin toparlanabilmesi için kur aşağıya doğru bir salınım yapsa bile mutlaka bu şekilde bir alım olacaktır.
-Mevcut iktidarın değişmesi halinde kurulacak yeni hükümetin öncelikli olarak hangi adımları atması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Yeni ekonomi yönetiminin ilk yapması gereken istikrar sağlayıp güven vermek. Bu para politikasının olağanlaştırılması, maliye politikasında belirli bir kuralın, şeffaflığın oluşturulması şeklinde olacaktır. Eğitim, adalet ve dış politika gibi yan alanlarda çeşitli revizyonların ardından kısa süreli de olsa belirli bir rahatlama dönemi olacaktır. Bu esnada da daha orta vadeli hedeflere odaklanılması gerekir. Örneğin, ekonomideki kurumsallığın sağlanması, aşırı yoksulluğun çözülmesi, yine bankacılık sisteminde birikmiş olan batık kredi sorununun çözülmesi gibi diğer konulara sıra gelecektir.
-Yeni hükümetin ihale yolsuzlukları ve liyakatsiz atamalar için yasa çıkarması gerektiğini düşünüyor musunuz?
Hem kamuda işe alımlarda hem de harcamaların doğru saptanmasında ve ihalelerde denetimlerin sağlanması önemli fark yaratacaktır. Geçmiş dönemde kamudaki atama ve ihalelerin gözden geçirilmesi gerekir.