ABD'nin seçilmiş başkanı Donald Trump, BRICS ülkelerinin kendi para birimlerini çıkarmayacaklarını, dolardan uzaklaşmaya çalışmayacaklarını taahhüt etmemeleri durumunda yüzde 100 gümrük vergisiyle karşı karşıya kalacaklarını söyledi.
Dünya ticaretinin Amerikan dolarıyla yapılması, dünyadaki bütün diğer para birimlerinin değerinin Amerikan dolarına göre belirlenmesi, bu ülkeye inanılmaz bir avantaj sağlıyor.
Amerika bir zamanlar dünyanın açık ara birinci ekonomisiyken, dünya ticareti üzerinde muazzam bir hakimiyeti varken bu durum pek tartışılmıyordu ama dünyanın geri kalanı hızla büyürken Amerika buna ister istemez bire bir ayak uyduramadı, Amerikan dolarının dünya ticaretindeki ağırlığı da göreli olarak azalmaya başladı. Artık örneğin Avrupa Birliği’nin ortak para birimi Euro da dünya ticaretinde bol bol kullanılıyor. Veya Çin gibi ülkelerin para birimleri, farklı ülkelerle karşılık ticari bağımlılık ilişkisi geliştikçe uluslararası ticarette geçerli bir para birimine dönüşüyor.
Ama tabii tek mesele ticaretin hangi para birimi üzerinden yapılacağı değil. Bir de o para biriminin değerinin nasıl ölçüleceği konusu var. İşte bu konuda kimse dolarla yarışamıyor. Dünya finans sisteminin merkezi Amerika’da birkaç kent ve dünyanın her yerinde para birimleri kendi değerlerini dolara göre belirliyorlar. Ticareti hangi para birimiyle yaparlarsa yapsınlar.
Türkiye’den bir örnek verelim. Türkiye, Rusya’dan S-400 silah sistemlerini Rus rublesi ile aldı, ödemeyi de Ruble olarak yaptı. Peki kaç Rubleye aldı? İşte fiyatı belirleyen şey, Amerikan doları oldu yine de. 2,5 milyar ABD doları karşılığı Ruble’ye yapıldı bu alışveriş.
Neden Türkiye ile Rusya Ruble üzerinden yaptılar anlaşmalarını? Bunun sebebi, Rusya’nın Amerikan yaptırımlarına tabi olması ve bu ülkeye dolar göndermenin zorluklarıydı.
Buradan dünyanın geri kalanının doların hakim olduğu düzenden kaçınmak için ama gizli ama açık neden çaba içinde olduğu sorusunun cevabına geliyoruz: Dolar, son on yıllarda giderek artan oranda sadece ekonomik bir birim değil aynı zamanda siyasi bir baskı aracına dönüşmüş durumda. Ülkeler dolar yüzünden kendi egemenlik haklarının sınırlandığını artık daha fazla düşünüyor. O yüzden küresel bir dolara alternatif yaratma arayışı var.
Bu arayışın cisimleştiği uluslararası örgütlenmelerden bir tanesi BRICS adını taşıyor. Yani Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın merkezinde olduğu, aslında henüz sadece bir ticari birlik olan bu örgüt, bir yandan üye sayısını arttırıp genişlerken bir yandan da dolara alternatif bir para birimi yaratmak istediğini gizlemiyor.
Bu para birimini yaratmak kolay değil ama anlaşılan bu çaba Amerika’nın yeni seçilen başkanı Donald Trump’ı şimdiden kızdırmış durumda. Trump dün kendi sosyal medyası Truth’dan zehir zemberek ve tehdit dolu bir açıklama yaptı, BRICS ülkelerini dolardan uzaklaşmaya kalkmaları halinde onlara yüzde 100 gümrük vergisi getirmekle tehdit etti.
Trump, kendine ait sosyal medya platformu Truth Social’dan yaptığı açıklamada, “BRICS ülkelerinin dolardan uzaklaşmaya çalışmasını kenarda durup izleme fikrinin bittiğini” belirtti.
Trump “Bu ülkelerden yeni bir BRICS para birimi yaratmayacaklarına ya da güçlü ABD dolarının yerini alacak başka bir para birimine destek vermeyeceklerine dair taahhütte bulunmalarını istiyoruz. Aksi takdirde yüzde 100 gümrük tarifeleriyle karşı karşıya kalacaklar ve harika ABD ekonomisine satış yapmaya veda etmeyi beklemeliler. Gidip kendilerine başka bir ‘enayi’ bulabilirler. BRICS’in uluslararası ticarette ABD dolarının yerini alması mümkün değil ve bunu deneyen herhangi bir ülke Amerika’ya elveda demeli” dedi.
Donald Trump, başkanlığının ilk döneminde Amerikan dolarını silah olarak kullanmayı en fazla tercih eden Amerikan Başkanlarından biri oldu. Hatta bir seferinde Türkiye’yi bile ‘Ekonominizi mahfederim’ diyerek açıkça tehdit etti.
Türkiye, yakın zamana kadar BRICS’e katılmaya çok hevesli gözüküyordu, hatta bu amaçla tam üyelik başvurusu yapıldığı da öne sürüldü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen ay BRICS’in Rusya’nın Kazan kentindeki liderler zirvesine katılan tek NATO üyesi ülke lideriydi.
Ama BRICS Türkiye’yi tam üye yapmadı. Onun yerine bir çeşit ‘misafir üye’ statüsü yarattı. Türkiye de bu zirvenin ardından BRICS hevesini kaybetmiş gözüktü, gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan gerekse Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ‘NATO’ya ve AB üyelik hedefine sağdığız’ açıklamaları yaptı.