Yıldız Holding: Finansal istikrarımızı koruyoruz
Yıldız Holding geçen hafta 'X+3' adı verilen bir toplantıyla gelecek dönem stratejilerini belirlemeye çalıştı. Holdingin onursal başkanı Murat Ülker bu toplantıyı ve 21. yüzyılda ayakta kalacak şirketler için stratejilerin önemini yazdı.
Yıldız Holding Onursal Başkanı Murat Ülker bloğunda yayınladığı yazısında geçen hafta sonu gerçekleştirdikleri strateji toplantısının detaylarını kaleme aldı. Ülker’in yazısı şöyle:
X+3 isimli strateji toplantımıza bir arkadaşımı da davet ettim, bakın ne diyor: “Davetini aldığımda masamda duran ‘HBR AT 100’ isimli kitaba (1) ister istemez gözüm ilişti. Yakın zamanda almıştım. Harvard Business Review ilk 100 yılında en fazla etkili olan ve yenilikçi 30 makalesini seçmiş ve bu kitapta yeniden basmış. Şöyle bir göz gezdirdim, yıllar içinde çeşitli yerlerde okuduğumuz, dinlediğimiz makalelerin çoğu bu kitapta yer almış. Kim ve Mauborgne’den Mavi Okyanus Stratejisi, Kotter’den Değişime Önderlik Etmek: Dönüşüm Çabaları Niye Başarısız Olur, Hill’den Patron Olmak, Levitt’ten Pazarlama Miyopluğu hepsi bu kitapta toplanmış. Benim gözlerim 1990’larda okuduğum ve çok beğendiğim Michael Porter’in ‘Strateji Nedir?’ makalesini aradı ama nedense kitapta Porter’in ‘Rekabetçi Güçler Stratejiyi Nasıl Şekillendirir’ makalesi yer alıyordu.”
Bildiğiniz gibi Porter strateji konusunun babası sayılıyor ve bir strateji geliştirilirken rekabet şartlarını öncelemenin vurgusunu yapmasıyla tanınıyor. Aynı zamanda bir stratejinin sadece nelerin yapılacağını değil, nelerin yapılmayacağını da ilk vurgulayanlardan biri olmasıyla öne çıkıyor. Arkadaşlarımdan rica ettim ve “Strateji nedir?” makalesini buldular. Porter’ın 1996 yılında yazdığı makale bugün bile stratejiler oluşturulurken mutlaka dikkat edilmesi gereken konulara değiniyordu. Neyse şimdi size cumartesi günü yapılan strateji toplantısından bahsedeyim.
Geçen hafta sonu Yıldız Holding strateji toplantısını gerçekleştirdik. X+3 adı verilen toplantıda önce başkanımız Ali Ülker Bey açılış konuşması yaptı ve 1999 yılından beri Yıldız Holding’in geçtiği stratejik dönüşüm aşamalarından ve geliştirdiğimiz G0AL 21, Movers, Of Course gibi akrostişlerle ifade ettiğimiz global yol haritalarından ve Goya, Tüyo gibi tüketiciye yakın olma araçlarımızdan söz etti. Bu akrostişlerin açılımını ayrıca veriyorum (Açıklamaları ekte).
Değerlerimize eklemlenen çeşitlilik, kapsayıcılık, şeffaflık, uyumluluk kavramlarını açıkladı. Yeni değerlerden beslenerek Tech Ventures, Yıldız Tech gibi yeni kurumları nasıl oluşturduğumuzu anlattı. Holding ve şirketler arasındaki merkeziyetçi yapının nasıl merkezkaç yapıya dönüştüğüne, şirketler arası kazan-kazan projelerinin nasıl oluşturulacağına, ilkeleri sayarak, yüksek performanslı liderliğe vurgu yaparak holding ve şirketler arasında ve şirketlerin kendi aralarındaki işleyişin en önemli değerine vurgu yaptı: Sinerji!
Günün ikinci konuşmacısı Dr. Mahfi Eğilmez oldu. Öncelikle 2024’ün ekonomik açıdan en önemli özelliğinin belirsizlik olduğuna vurgu yaptı. Tüm dünyanın belirsizlik endeksi açısından yükselme eğiliminde olduğunu, Türkiye’de belirsizliğin daha az ama ani iniş çıkışların daha fazla olduğunu vurguladı. Daha sonra 8 ülkeyi; ABD, Çin, Euro Bölgesi, Hindistan, Rusya, Japonya, Endonezya ve Türkiye’nin ekonomik göstergelerini karşılaştırarak Türkiye’nin faiz ve enflasyon açısından farklarını ortaya koydu. Özellikle Hindistan ve Endonezya’nın nasıl son yıllarda ekonomik açıdan atak yaptığını anlattı.
Bugün içinde yaşadığımız ve yeni ekonomi takımının eylemleriyle yola girmeye başlayan faiz-enflasyon sarmalının nerede nasıl başladığını, faizleri düşürünce enflasyon canavarının nasıl azdığını büyüme rakamları eşliğinde ortaya koydu. Vurgu yaptığı konulardan biri de Türkiye’nin Avrupa Birliği hedeflerinden çeşitli nedenlerle vazgeçince ekonomik göstergelerindeki bozulmaydı. Demek ki bizdeki ve Avrupa’daki bazı mihraklar Türkiye’yi Avrupa’da görmek istemese de ekonomik gerçekler bizi Avrupalı olmaya mecbur kılıyor.
Ve tabii Türkiye’nin bir dolarizasyon sorunu var. Enflasyona karşı bizler tasarruflarımızı dolar olarak tutmayı seviyoruz. 2007’lerde bankalarda tüm mevduatın yüzde 30’u dolarlaşmışken belirsizlikle birlikte bu oran bugün %60’lara çıkmıştır.
Ve can alıcı nokta Türkiye’deki ekonomik göstergelerin olumsuzluğuna rağmen perakende hareketlilik aynı hızla düşüş göstermiyor aksine devam ediyor. Gayrisafi yurt içi hasıla düşerken tüketim harcamaları yükselmeye devam ediyor. Yani bizler her türlü ekonomik şartlara rağmen tasarruf etmeyip yaşam için harcamaya devam ediyoruz. Umarım bu toplumda kalıcı bir harcama/tüketim alışkanlığı doğurmaz. Zira bu durum sürdürülebilir değildir.
Türkiye ekonomisinde olumlu işaretler de var tabii, mesela cari açık düşüyor. Bence cari fazla verir hale gelmedikçe işimiz zor, hatta imkansız bu sarmaldan kurtulmamız.
Turizm gelirlerindeki artış sürüyor. Geçen yılın ilk dokuz ayına göre bu yıl aynı dokuz ayda turizm gelirlerinde 4.5 milyar dolarlık iyi bir artış var.
Mahfi Eğilmez iki önemli ekonomik göstergeyi daha açıkladı. Biri Merkez Bankası altın ve döviz rezervleri, diğeri ise CDS yani Türkiye’ye yatırım yapacakların kredi risk primi. Net rezervlerde durumumuz çok iyi değil ama şu andaki ekonomi yönetiminin çabası hızla rezervleri arttırma yönünde, CDS açısından ise durum son iki yıla göre çok daha iyi durumda..
Mahfi Eğilmez Hoca daha sonra Kore, Balkan ülkeleri ve Türkiye gibi enflasyonun çok yüksek olduğu Arjantin’le Türkiye’yi kişi başına gelir açısından karşılaştırdı.
Mahfi Eğilmez birkaç hususu vurguladı. Bunlar bize toplantıda imzaladığı Yapısal Reformlar ve Türkiye kitabından tablolar. Bunlardan biri Türkiye’nin ekonomik açıdan dünyadaki yeri, GSYH açısından 191 ülke arasında 19’uncu, kişi başı gelirde 50’nci, enflasyonda en kötü dünya 3’üncüsü ve işsizlikte en kötü dünya 44’üncüsüyüz.
Diğer husus Türkiye’nin sosyal açıdan göstergeleri ki, bu göstergeler düzelmeden Türkiye ekonomisinin düzelmeyeceği de vurgulandı. Aslında bu sadece onun görüşü değil, Şevket Pamuk’un Türkiye’nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi kitabında da böyle (2), Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra eğitimine ABD’de devam eden ve dünyanın en önemli iktisatçılarından olan Daron Acemoğlu’nun da tüm kitaplarında vurguladığı konudur bu.
Ben şahsen tüm bu ölçümlerin direkt yatırımcı açısından aynı önemde olmadığını düşünüyorum. Zira çevre ülkelerde böyle bir çok örnek var. Bu sanki İsviçre’deki kişi başı çikolata tüketiminin ülkemizde de olmasını hayal etmek gibidir. Halbuki biz sütlü tatlılar ve baklava da yiyoruz.
Benim kafama yatmayan husussa yastık altındaki altınlar ve sistem dışı yurtdışındaki dövizlerin fazlalığı oldu. Fakat bu kanıtlanabilecek bir sav olmadığı için denebilecek bir şey yok.
Mahfi Eğilmez, en sonunda sunumunu umut veren bir şekilde bitirdi. Bizim krizlerden çabucak çıkmamızın nedenini yastık altındaki tasarruflara bağlıyorlar. Ama bence bizim mucizenin bir başka nedeni olmalı. Her şeye karşın bezginliğe kapılmadan elden gelenin fazlasını yapmaya çalışmak lazım; çok çalışmamız lazım çok.
Mahfi Eğilmez’in sunumundan sonra McKinsey danışmanlık firmasından arkadaşlarımız dünya ve Türkiye trendleri ile ilgili bir sunum yaptı. Her iki sunumda da benim oldukça ilgimi çeken bir nokta oldu. Türkiye 2040 yılında artık yaşlı bir nüfusa sahip bir ülke sayılacakmış. Bu gidişin sonuçlarını bizim gelecek gelmeden analiz etmemiz ve gerekli kararları şimdiden almamız gerek.
Strateji sunumundan önceki son konuşmacımız Yıldız Holding CEO’su Mehmet Tütüncü beydi. Mehmet Bey bir sürpriz yapmış ve sunumunu Midjourney yapay zeka programında hazırladığı görsellerle zenginleştirmişti. M. Tütüncü konuşmasında şu konulara değindi:
Bu çağda her şey birdenbire değişiyor, en zorlu makro ortamlardan biriyle karşı karşıyayız, beşinci endüstri devrimi her an gerçekleşebilir, değişim üssel gerçekleşiyor, hızla giderken atlara nal çakma dönemi böyle bir dönüşüme liderlik gerektiriyor, dönüşüm Yıldız Holding’in DNA’sında var, kazanmak takım işidir, çevik hareket etmeliyiz, farklı senaryoları ele alıp dengede kalmalıyız, OKR niteliklerin artmasıyla ilgilidir önem vermeliyiz, her kabın şeklini alacak akışkan, özgün, odaklı stratejiler üretmeliyiz, dünün mantığını bırakmalıyız, dijitalleşmeyi katma değer üretecek şekilde yapmalıyız, insana sürekli yatırım yapmalıyız, hatalarımızı sahiplenmeli neyi farklı yapabileceğimizi düşünmeliyiz, birbirimizden öğrenmeli, daha esnek, daha rekabetçi ve daha yetkin olmalıyız. Mehmet Bey sunumu ile hepimizi heyecanlandırdı, motive etti.
Daha sonra Strateji Başkanımız Fezal Okur Eskil hanım x+3 stratejilerimizi sundu. Bunları haliyle şirket sırrı olduğu için yazamıyorum.
Ama yazımı başta belirttiğim Porter’ın önemli makalesinin özetini yazarak bitirirsem neler içerdiğini tahmin edersiniz (3):
“Şirketler ve yöneticiler operasyonel etkinliği ve büyümeyi ele alırken strateji üzerindeki olumlu/olumsuz etkilerini mutlaka göz önünde bulundurmalıdır. Stratejinin temelini oluşturan ne yapılıp yapılmayacağı söz konusu olduğunda ciro büyüklüğü ile kârlılık arasındaki ayrımın farkına varılmalı ve gereken durumlarda radikal kararlar alınarak uygulanmalıdır. Şirketlerin sürdürülebilirliği rekabette alacakları pozisyona bağlıdır. Ürünler veya hizmetler, üretim faktörleri, satış öncesi/sonrası hizmet süreçleri, departmanlar arası işbirliği ve uyum konuları ile yaratılacak farklılıklar da rakiplere karşı üstünlük sağlayacak unsurlar olarak değerlendirilmelidir. Rekabeti geniş perspektiften ele alıp sadece mevcut olanları değil potansiyel tehditleri de öngörerek strateji oluşturulmalı, esnek ve güncel tutularak şirketlerin bütününde uygulanmalıdır.”
…………….