Mevduat faizi 20 yılın zirvesinde; ticari kredi faizini geçti
Faizin perşembe günü ne olacağına yönelik tahminler giderek artarken, TL mevduat rasyosunda yüzde 60'ı tutturamayan bankalar için alarm zilleri çalıyor. Zira politika faizinin yüzde 25'e çıkması, ellerinde 600 milyarlık tahvil bulunduran bankalara 90 milyar liralık ek maliyet yükleyecek.
Piyasalar 22 Haziran Perşembe günü Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu’nun politika faizini yüzde 8,5’ten kaça çıkaracağını merakla beklerken, uluslararası finans kuruluşları ve bankalar da adeta faiz toto başlattı. Goldman Sachs ve Bank of America faizin yüzde 40’a çıkmasını beklediğini açıklarken, JP Morgan ve Deutsche Bank’tan da yüzde 25 tahmini geldi. Birçok kişi TCMB’nin faiz artırmasının çok da önemi olmadığını zira yıllık mevduat faizlerinin yıllık yüzde 40’ı, kredi faizlerinin ise yüzde 50’yi geçtiğine vurgu yapıyor. Bu sav bir bakıma doğru olsa da, kredi faiz oranlarında ortalamanın üzerinde kaldığı, hacimsel artış yaptığı ve TL mevduatı rasyosunda yüzde 60’ı tutturamadığı için orta ve uzun vadeli tahvil almak zorunda bırakılan bankalar için alarm zillerinin çalması anlamına geliyor.
Bankacılık uzmanı Erol Taşdelen, bankaların istemedikleri halde almak zorunda kaldıkları tahvil tutarının 550-600 milyar TL civarında olduğunu belirterek, “Bu tahviller üstelik yüzde 10’un altında ortalama faiz ile alındı. TCMB gösterge faizi 22 Haziran’da yüzde 8,50’ten yüzde 25’e çıkarması halinde bankalar bu “istenmeyen tahvillerden yüzde 15 zarar yazarlar. Bu da yıllık 90 milyar TL ek maliyet demek” dedi. Bankaların ellerindeki tahvillerin satış kanalları açılsa bile sektöre en az ek 200 milyar TL zarar yazacağını vurgulayan Taşdelen, şunları söyledi:
“Ticari krediler durduğu için kazanamıyorlar, tahvillerden yapay kâr yazıyorlar. Sektör 2023’ün ilk 4 ayında 144 milyar TL kâr sağlamıştı. Bu durumda 2023 kârlılığının ilk 6 aylık kârlılığı kadar zarar yapacağı anlamına gelir. 2022’de sektörün 431 milyar TL kâr ettiği düşünüldüğünde kârlılığın yarısı kadar bir maliyet taşıyacakları gibi faizlerin yükselmesi banka kârlılığına da temmuz itibarıyla ciddi sekte vuracağı anlamına gelir. Zamanında, ‘bankacılık sektöründeki kârların yapay olduğunu’ söylerken tam da bu durumu kastediyorduk. Sektör acı gerçekle yüzleşmek üzere gün sayıyor.”
Merkez Bankası eski Başekonomisti ve Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kara da Twitter hesabından yaptığı paylaşımda bankalara getirilen düşük faizli Hazine tahvili tutma zorunluluğunun bankalara maliyetinin kur artışıyla birlikte bankaların sermaye yeterlilik rasyosunu yüzde 1 azaltabileceğine dikkat çekti. Kara, paylaşımında şu tespitleri yapmıştı:
1/n
Bankalara getirilen düşük faizli Hazine tahvili tutma zorunluluğu çok tartışılıyor.
Bu tahviller banka bilançolarına önemli bir risk bindirdi.
Bu (uzun) tweet serisinde olası faiz artışının bankaların sermayesinden kabaca ne kadar götürebileceğini hesaplamaya çalışacağız.
— Hakan Kara (@ali_hakan_kara) April 14, 2023
-Bankalara getirilen düşük faizli Hazine tahvili tutma zorunluluğu çok tartışılıyor. Bu tahviller banka bilançolarına önemli bir risk bindirdi. Bu (uzun) tweet serisinde olası faiz artışının bankaların sermayesinden kabaca ne kadar götürebileceğini hesaplamaya çalışacağız.
-Bankacılık sistemi TL menkul değerleri Mart ayı itibarıyla 1.709 milyar₺. Finansal İstikrar Raporu Ekim 2022 verilerini baz alarak bunun %46’sının sabit faizli, bunun da %51’inin gerçeğe uygun değerle değerlendiğini varsayalım.
-Dolayısıyla TL faiz artışından etkilenecek tutar 1.709*%46*%51=401 milyar₺. Bu kıymetlerin ortalama vadesini tam bilmiyoruz. Tahmin olarak kabaca merkezi yönetim iç borç stokunun 3,7 yıl olan ortalama süresini kullanalım.
-Bu kıymetlerin mevcut ortalama getirisini de tam bilmiyoruz. TL cinsi sabit faizli iç borçlanmanın ortalama faizi 2019: %18,3, 2020: %10,5; 2021: %17,5; 2022: %16,3 olmuş. Mevcut ortalama getiriyi %15 varsayalım.
-Kötümser bir senaryoda tahvil faizlerinin her vadede 20 puan arttığını varsayalım. 20 puanlık faiz artışı sonucu kabaca zarar = 401 milyar₺ * -3,7 yıl * 0,20 / 1,15 = 258 milyar₺ olur.
-Bankacılık sisteminin yasal öz kaynakları Şubat itibarıyla 1.82 milyar₺, risk ağırlıklı kalemler 10.6 milyar₺, mevcut sermaye yeterlilik rasyosu %17,1. 258 milyar₺ zarar yasal özkaynakların %14,2’sini götürür. Bu durumda bankacılık sektörünün ortalama sermaye yeterlilik oranı 2,4 puan azalarak %14,7’ye geriler.
-Elbette bu toplulaştırılmış kaba bir analiz olup, banka bazında maliyet epey farklılaşacaktır. Son olarak, faiz artışının bankacılık bilançoları üzerindeki etkisinin sadece tahvil fiyatlamasından ibaret olmadığını hatırlatmakta fayda var.
-Finansal İstikrar Raporu Eylül 2022 verilerine göre sektörün yapılandırılan kredi oranı (çoğunluğu yakın izlemedeki krediler olmak üzere) %5,8, takipteki alacaklar ve yakın izlemede sınıflandırılan kredilerin oranı %11,3. Mart sonu itibarıyla takipteki alacak oranı ise %1,9.
-Faiz yükselişi ve olası bir durgunluk geri dönmeyen krediler üzerinden de bankacılık bilançosunu bozabilir. Örneğin TGA oranındaki 5 puanlık bir artış %100 karşılık ayrıldığı varsayımına göre sektörün sermaye yeterlilik rasyosunu 1,5 puan eritebilir. Bunun üzerine kötü senaryoya bir de %25’lik bir kur şoku eklersek, bankaların sermaye yeterlilik rasyosu (SYR) %1 daha azalır.
-Özetle olumsuz bir senaryoda bankaların toplam SYR’sinin kabaca 5 puan azalması söz konusu olabilir. Bu da bizi %12’lik hedef SYR sınırına çeker. Yaptığımız bu kaba analiz, varlık fiyatlarında sert bir düzeltme olması durumunda oluşacak finansal riskin azımsanamayacak düzeyde olduğunu gösteriyor. Bu nedenle önümüzdeki dönemde sadece merkez bankasının değil Hazine ve BDDK’nin da tamamlayıcı politikaları büyük önem taşıyor.