Filmler bakın nasıl konuşuyor: İran’dan İsveç’e insani bir akrabalık

'En Sevdiğim Pastam' İran filmi, 'Cennet Tehlikede' ise İsveç. Ama birbiriyle akraba filmler. İlk filmde yalnızlıktan kurtulmak isteyen bir kadın var, diğerinde yalnız kalmak istemeyen bir çocuğun hikayesi. Yani akrabalıkları insani!

70 yaşındaki Mahin’in kocası yıllar önce vefat etmiş. İki çocuğu da 20 yıl önce ülkeyi terk edip başka bir ülkeye yerleşmiş. Mahin bir başına yaşıyor. Eskiden arkadaşlarıyla daha sık buluşuyormuş ama sağlık sorunları, yaşlılık nedeniyle artık buluşmalar yılda bir gerçekleşiyor. Bahçeli güzel bir evi var. Ama bir başına bu güzel eve hapsolmuş durumda. Mahin’in yaşadığı ülke İran. Zaten sistem de eve hapsolmasını istiyor. Bir de evinde sistemin kurallarına göre yaşamasını. Ama Mahin bir can yoldaşı arıyor. Buluyor da. Eski asker ama yıllar önce gazi olunca ordudan ayrılıp taksi şoförlüğü yapan Faramarz.

16 yaşındaki Laura hayatın erkenden olgunlaştırdığı çocuklardan. İki kardeşi var: Yedi yaşındaki Steffi ve 12 yaşındaki Mira. Onlara bakmak zorunda çünkü ortada ne anne var ne baba. Neredeler bilmiyoruz. Bir gelirleri yok, konu komşunun yardımıyla, marketten aşırdıkları yiyeceklerle yaşıyorlar. Ülke İsveç. Bir işçi mahallesinde yaşam mücadelesi veriyor kardeşler. Üstesinden de geliyorlar ama sosyal hizmetlerden gelen bir telefonla Laura’nın huzuru kaçıyor. Çünkü sistem eğer kardeşlerin anne babasız olduğunu anlarsa hemen gelip onları yurda yerleştirecek ve birbirlerinden koparacak.

Festivalin öne çıkan iki yapımı

İlk film İran’dan ‘En Sevdiğim Pastam’, ikinci film İsveç’ten ‘Cennet Tehlikede’. Tematik bir akrabalıkları yok ama insani bir akrabalıkları olduğu kesin. Ülkeleri, kültürleri, dilleri farklı karakterlerin. Ama karşımızda yalnızlıktan kurtulmak isteyen bir kadınla, yalnız kalmak istemeyen bir çocuğun hikayesi var karşımızda. İnsani akrabalık da buradan geliyor.

43. İstanbul Film Festivali’nin ilk günlerinde öne çıkan yapımlar arasında bu iki film. ‘En Sevdiğim Pastam’ prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yaptı. Çok da beğenildi. Maryam Moghaddam, Behtash Sanaeeha’nın yönettiği filmde Mahin ile Faramarz arasındaki yakınlaşma sinemada son dönemde gördüğümüz en iyi flörtlerden biri diyebilirim. Bunda oyuncular Lili Farhadpour (Mahin) ve Esmaeel Mehrabi (Faramarz) sade ve dışa dönük oyunculuklarının da etkisi büyük.

Telefonlar, şaraplar, danslar

Mika Gustafson’un yönettiği ‘Cennet Tehlikede’ filmi ise Venedik Film Festivali’nde prömiyerini yaptı. Laura’yı canlandıran Bianca Delbravo filmin lokomotifi. Güzel bir evde yaşama özlemini çevredeki evlere gizlice girip birkaç saat vakit geçirerek gideriyor. Omuzlarındaki sorumluluktan biraz kurtulduğu anlar bu evde geçirdiği vakitler. Mika Gustafson bir yaz filmi estetiğiyle bu üç kardeşin birkaç günlük hikayesini anlatırken gönlü kardeşlerin bir arada kalmasından yana. Ama karşımızda da çocukları korumak isteyen bir sistem var. Peki bu sistem ne kadar insani filmin sorduğu soru bu?

Doğru düzgün kullanılamayan telefonlar, muhabbet içeceği şarap, dans iki filmin ortak noktası. Farklı zamanlarda izlenildiği zaman akrabalık ilişkisini kurmak zor bu iki filmin. Lakin film festivallerinin güzelliklerinden biri de bu. Filmleri birbiriyle insan zihninde ve gönlünde buluşturup konuşturması.

‘Cennet Tehlikede’ bugün Beyoğlu Sineması’nda saat 11.00’de. ‘En Sevdiğim Pastam’ ise Atlas 1948 Sineması’nda saat 13.30’da. Yani arka arkaya izleme şansınız var.