Köklerimize dönüp bakalım, yeni yüzyılda kardeşçe yaşama umudunu müzikte bulalım istedik

52. İstanbul Müzik Festivali salı günü başlıyor. 12 Haziran'a kadar devam edecek festival boyunca İstanbul farklı mekânları etkinliklere ev sahipliği yapacak. Şehrin bu tarihi festivalini direktörü Efruz Çakırkaya 10Haber'e anlattı.

İstanbul Müzik Festivali Direktörü Efruz Çakırkaya

İstanbul Müzik Festivali geride bıraktığı yarım asır boyunca kentin sanat yaşantısına büyük katkılar sundu. Sürdürülebilirliğin önemli bir sorun olduğu müzik camiasında istikrarlı bir biçimde varlığını sürdüren festival bu yıl 52. kez gerçekleşiyor. Türkiye’nin sürekliliği olan eski müzik festivali konumundaki organizasyon bu yıl da birbirinden önemli isim ve toplulukları sanatseverlerle buluşturacak.

21 Mayıs Salı günü başlayıp 12 Haziran’a kadar devam edecek festivalin ana durağı tıpkı geçmişte olduğu gibi Atatürk Kültür Merkezi. Ancak bu yıl Lütfi Kırdar Konge ve Sergi Sarayı’nın yanı sıra tarihi Süreyya Operası, Fransız Sarayı ve Deniz Müzesi gibi mekânları müziğe açacak. ‘Kökler’ temasıyla gerçekleşecek bu müzik şölenini festival direktörü Efruz Çakırkaya ile konuştuk. Festival ruhunu, gençlerin konserlere ilgisini, dünyadaki yansımaları ve kaçırılmaması gereken konserleri masaya yatırdık.

– İstanbul’un en köklü festivali, ‘Kökler’ temasıyla gerçekleşiyor. Etkinliklere geçmeden önce kökler üzerinde durmak istiyorum. Tema nasıl belirlendi? Hikâyesi neydi?

– Bu sorunun cevabı için 2018 yılına gitmemiz gerekiyor. Barbican Centre’da görev yaptığım bir aylık bir yöneticilik programı için Londra’daydım. O yıl aynı zamanda bizim de tarafı olduğumuz Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 100. yılıydı. Dolayısıyla da Londra genelinde çeşitli etkinlikler düzenleniyordu. Kutlamalar çerçevesinde de konserler gerçekleşiyordu. Bu konserlerin birinde yanıma genç bir beyefendi oturdu. O esnada sohbet etmeye başladık. Klasik hikâye: “Nerelisin? Türkiye. Sen? Yunanistan” Hâl böyle olunca laf lafı açtı. İkimizin de ailesi Lozan mübadiliydi. Benim ailem Selanik’ten Türkiye’ye piyanist ve besteci Dimitris Skyllas’ın ailesiyse İstanbul’dan Atina’ya göç etmişti. Ninelerimizden duyduğumuz göç hikâyelerimizi anlatıp konser sonrası vedalaştık. Ama vedalaşmadan önce de mübadelenin 100. yılında bu olayı anmak için sözleştik. Mübadelenin 100. yılı için Skyllas’tan bir beste yapmasını istedik. Kendisi Onasis Vakfı’nın desteğiyle İskoçya’da okumuş, BBC Senfoni Orkestrası için eser bestelemiş bir isim.

Eser için de sözleştikten sonra benim kafamda “daha başka neler yapabilirim?” sorusu dolaşmaya başladı. Yaşadığımız ülke müthiş bir kültürler karışımı ve dünyad abir örneği daha yok. Bu toprakları özel kılan da bu renkliliği. Tüm bu diller, dinler, mutfaklar bizlere zenginlik katıyor. Hazır yeni bir yüzyıla başlamışken köklerimize inelim. Bunu bir hatırlayalım ve yeni yüzyılda kardeşçe yaşama umuduyla başlayalım ve bunu müzikle yapalım dedik. Böylece festivalin teması olan ‘Kökler’ de böylece ortaya çıktı. Dimitris Skyllas ile birlikte bir Türk besteciye de eser siparişi verdik. Onur Türkmen de eserini tamamladı. Her iki eser dünya prömiyerini Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’nde yapacak. Burayı seçme nedenimiz de mübadele karşılıklı olarak deniz yoluyla gerçekleşmesiydi. Festivale özel bir diğer buluşma da Kapalıçarşı’da gerçekleşecek. Türk, Rum, Ermeni ve Sefarad topluluklarının hem dini hem din dışı müzikleri sunulacak. Şirin Pancaroğlu ve Hüseyin Kıyak’ın ‘Köklere Seyir’ adlı projesinde çok sayıda hanende ve sazende sahne alacak.

-Festival bu yıl 52. yaşını kutluyor. Bu, sadece Türkiye şartları için değil küresel bakımdan da önemli bir süre. Festivale yurtdışından bakış nasıl? 

– İstanbul başlı başına çok önemli bir marka. İstanbul Müzik Festivali de 52 yılda sayısız yıldız solist ve orkestranın katıldığı, müthiş birikime sahip bir festival. Böyle olunca müzisyenler de buraya gelmek için can atıyor. Pek çok uluslararası müzisyen bu festivale katıldığı için gurur duyuyor. Biz de onları müzikseverlerle buluşturmaktan memnuniyet duyuyoruz. Yarım asrı geride bırakmış farklı isimleri bünyesinde toplamayı başarmış bir festivalden söz ediyorsak bu kocaman bir şenliktir. İçinde her şey olmalı. Gençleri de kapsamalı, ailelere ve çocuklara da bir şey sunmalı. Genç müzisyenlere de alan açmalı. Prestijli isimler de olmalı. Eser siparişi de olmalı. Biz de eriştiğimiz bu seviyeyi bunları göz önünde bulundurarak sürdürmeye çalışıyoruz. Tabii Türkiye’nin mevcut ekonomik şartları ortada. Dolayısıyla bu noktada teşekkür etmemiz gereken çok önemli kurum ve kuruluşlar var. En başta da festivalin ana sponsoru Borusan Holding. Yıllardır elimizi bırakmayan gösteri sponsorlarımzı var. Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kadıköy Belediyesi, yabancı kültür ofisleri, Lale Kart üyeleri ve festivalin sadık takipçileri.

Festivalin odağında Macaristan var

-Gelelim programa. Pandeminin tamamen geride kalmasıyla büyük orkestraların yeniden festival programında yer aldığını görüyoruz. Dikkatimi çeken ilk nokta bu oldu. Bir yandan da klasik müzik dünyasının yıldızları var. Ana hatlarıyla müzikseverleri nasıl bir festival bekliyor?

– Evet, nihayet büyük orkestralar tekrar seyahat etmeye başladı ve konser verebiliyorlar. Bu yılki festivalin odağında Macaristan var. Macaristan ile kökleri çok eskilere dayanan bir yakınlığımız var. Birbirine çok yakın kültürlere sahip iki ülke yıl boyunca çeşitli etkinliklere evsahipliği yapacak. Biz de İstanbul Müzik Festivali kapsamında çok önemli müzisyen ve toplulukları ağırlayacağız. Bunlardan en önemlisi kuşkusuz, dünyanın sayılı orkestralarından biri olarak kabul edilen Ivan Fischer yönetimindeki Budapeşte Festival Orkestrası. Tamamen Johannes Brahms’a adanmış programıyla bu önemli topluluk İsviçreli piyanist Francesco Piemontesi, 3 Haziran’da AKM’de sahne alacak.

Macaristan’dan bir diğer konuğumuz ise İstvan Vardai yönetimindeki Ferenc Liszt Oda Orkestrası olacak. 6 Haziran’da İş Kuleleri’ndeki konserde Türkiye’nin dünya çapındaki piyanisti Gülsin Onay da sahne alacak. Bu konser aynı zamanda sanatçının 70. doğum günü kutlaması da olacak. 2 Haziran tarihinde AKM önemli bir etkinliğe evsahipliği yapacak. Csaba Somos yönetimindeki Macar Ullusal Korosu, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ile birlikte sahneyi paylaşacak. Bu özel buluşmada Mozart’ın başyapıtı ‘Requiem’i seslendirecekler.

-Bu benim festivalde en merakla beklediğim etkinliklerden biri. Asla kaçırmamalıyım diye düşünüyorum…

– Ben de bu konseri kaçırmazdım. Bu kadar kalabalık koro ve orkestrayı bir arada dinlemek kolay değil. Hele ki böylesi ekonomik koşullarda. ‘Requiem’de Türk, Koreli ve İtalyan solistler de sahnede olacak. Macaristan’ın odağımızda olduğu bir diğer konser ise Boğaz kıyısındaki Four Seasons Otel’de gerçekleşecek. Macar Çigan müziğinin yaşayan efsanesi Roby Lakatos ve Türk kanun virtüözü Hakan Güngör bir festival buluşması gerçekleştirecek.

Macaristan’a dair etkinliklerimizin yanı sıra Fransız çellist Edgar Moreau’yu Tekfen Filarmoni Orkestrası ile birlikte 9 Haziran’da AKM’de ağırlayacağız. İtalyan Mantova Orkestrası’nı CRR Konser Salonu’nda izleyeceğiz.

Genç yetenek İlyun Bürkev sahnede

-Festivalin bu yılki açılışı da bir nevi köklere dönüş. Yıllar sonra yeniden İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nı programda görüyoruz. Hem de festivalin açılışında.

– Evet, yıllar sonra yeniden bir aradayız. Üstelik İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası bu konserde olağanüstü bir isme eşlik edecek. 15 yaşındaki uluslararası piyanistimiz İlyun Bürkev, Grieg’in ‘Piyano Konçertosu’nu seslendirecek. Cem Mansur yönetimindeki orkestra da Bürkev’e eşlik edecek. İlyun Bürkev, Gülsin Onay’ın “veliahtım” olarak tanıttığı, eğitimine Salzburg’daki Mozarteum’da devam eden genç bir yetenek. Geçen yıl da Almanya’da 11 konserlik bir turneye imza attı.

-Festivalde bu yıla kadar açılış konseri orkestrası vardı. Sanırım bu yıl itibarıyla bu uygulama devam etmiyor?

– Evet, Bu yıla kadar Tekfen Filarmoni, festival açılış orkestrasıydı. Bu yıla mahsus İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ile festivalin açılışını gerçekleştiriyoruz. En nihayetinde bu şehrin adını taşıyan ve bu şehre ait bir orkestramız; yıllar sonra da bir aradayız.

-Şimdi yıldız isimlerden de bahsetmek istiyorum. Festival bu yıl da dünya çapında isimleri İstanbul’a getiriyor…

– Evet, bu yıl da festival kapsamında yıldız isimleri İstanbul’da dinleme fırsatımız olacak. Benjamin Appl ve Martynas Levickis, İstiklal Caddesi’ndeki St. Antuan Kilisesi’nde sahne alacak. Bir diğer konserde ise Khatia Buniatishvili, 1 Haziran akşamı İş Kuleleri Salonu’nda bir resitalle karşımızda olacak. Konserde piyano için yazılmış başyapıtlar yer alacak.

İstanbul Müzik Festivali’nde bir dünya yıldızı: Pires

Festivalin en önemli konserlerinden birine geçelim. Martha Argerich ile birlikte kendi jenerasyonunun en büyük piyanisti Maria Joao Pires, Festival Strings Lucerne ile birlikte 31 Mayıs’ta Lütfi Kırdar’da sahne alacak. Konserde Pires, Beethoven’in ‘3 nolu Piyano Konçertosu’nu seslendirecek. Sekiz yıllık bir aranın ardından Portekizli piyanisti yeniden festivalde ağırlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Nihayet hasret bitiyor. Çok da uzak olmayan bir gelecekte jübilesini yapacağını düşünüyorum. Bu yüzden, bu konseri özel bir buluşma olarak görüyorum. Piyano sevenlerin asla kaçırmaması gereken bir konser.

‘Klasik müzik ölmez’

-Gençlere erişim klasik müzik dünyası için 30 yıl önce de bir sorundu. Bunu dönemin yayınlarını incelediğimizde görüyoruz. Klasik müzik dünyası uzun yıllardır bu soruna çözüm üretmeye çalışıyor. Gençlere erişim açısından İstanbul Müzik Festivali nasıl bir konuma sahip?

– Bir süre önce müzik dinleme alışkanlıkları üzerine bir makale okumuştum. Pandemi döneminde müzik dinleme alışkanlıklarını inceleyen bu araştırma dijital müzik dinleme platformlarının verilerinden hareketle gençlerin klasik müziğe ilgisinin arttığı sonucunu ortaya çıkarıyordu. Çünkü klasik müzik yaş fark etmeksizin insanın ruhuna en çok dokunan müzik olma özelliği taşıyor. Diğer yanıyla da insanları sakinleştiriyor, huzur veriyor. Dünyanın önde gelen konser salonu ve klasik müzik festivallerine baktığımızda gençleri düzenledikleri etkinliklere çekmeye büyük önem verdiklerini görüyoruz.

24 Mayıs akşamı biz de daha çok gençlere hitap edecek bir etkinliğe imza atacağız. Babylon’daki Disko Klasik gecesinde Burak Özdemir önetimindeki Musica Sequenza, özel bir gösteriyle sahnede olacak. Ben de konser arasında dj kabininde müzikseverlerle buluşacağım.

-Bilet satışlarına yaş aralıklarını da görüyorsunuzdur. Gençlerin ilgisi noktasında ümitvar mısınız?

– Kesinlikle. Karamsar olmaya hiç gerek yok. 35-45 yaş aralığında önemli oranda bir bilet alıcısı kitle var. 45 ve üzeri izleyicimiz de çok var. Gençlerin de ilgisini görüyoruz. Klasik müzik ölmez.

-Son sorum; Festivalin sosyal sorumluluk ayağında genç kadın müzisyenler var. Yarının Kadın Yıldızları kapsamıdan festivalde sahne alacak isimler iki hafta önce belli oldu. Detayları öğrenebilir miyiz?

– İki hafta önce bu yılki Yarının Kadın Yıldızları’nı açıkladık. 2018 yılında Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nın desteğiyle başlattığımız bir proje bu. Gençlerin elinden tutmak ve maddi olarak onlara destek vermek hele ki içinde bulunduğumuz ekonomik koşullarda çok çok önemli. Bugüne kadar 100’den fazla genç kadın müzisyene destek olduk. Bu yıl da 17 genç kadın müzisyen seçildi. Yurt dışında eğitim almak için imkân arayışındaki farklı branşlardan genç kadın müzisyenleri bu projeyle destekliyoruz. Berlin Filarmoni’nin ilk kadın Türk kemancısı Hande Küden, 28 Mayıs’ta Süreyya Operası’nda genç kadın müzisyenlerle sahneyi paylaşacak. Konserin geliri de bu genç müzisyenlere burs olarak verilecek.