İstanbul Müzik Festivali bu akşam büyük bir buluşmaya evsahipliği yapıyor. BİFO ve Macar Devlet Korosu, Mozart'ın başyapıtı 'Requiem'i seslendirecek. Bestecinin bu son eseri hâlâ gizemini koruyor.
Fransız Devrimi’nin üzerinden iki yıl geçmişti. Avrupa’nın dört bir yanı alev alev yanarken tarihin görüp görebileceği en büyük bestecisi ise yoksulluk ve hastalıkla boğuşuyordu. Viyana’da soğuk havalar kendisini hissettirmeye başlamıştı. Dinmek bilmeyen yağmurlar ve soğuk hava Mozart için en olmaması gereken şeydi. Son piyano konçertosunu tamamladıktan birkaç gün sonra kapısı çalındı. Çok sevdiği eşi Constanze evde olmadığı için kapıyı o açtı. Karanlıkta yüzü pek de seçilemeyen bir adam 14 Şubat 1791’de kaybettiği eşi için geride ölümsüz bir eser bırakmak istediğini söyledi. Sık sık öksürük krizleri yaşayan besteci, sağlığı buna hiç el vermese de bu bir saniye bile düşünmeden bu gizemli kişiden gelen teklifi kabul eder.
Bu olayın tam olarak hangi günün gecesinde yaşandığını bilmiyoruz. Olaya dair bildiklerimiz de Constaze Weber’in sonraki yıllarda bir biyografi yazarına aktardıkları. Mozart, hazır elinde başka bir beste hazırlığı yokken vakit kaybetmeden eser üzerine çalışmaya başladı. Günler kısa, geeeler uzun. Mum ışığı altında, titreyerek ve bir elinde kanlı mendil diğerinde de divit Requiem bestesinin melodileri dökülüyordu nota kağıtlarına.
Mozart farkındaydı. Zaman aleyhine işliyordu. artık eseri masa başında değil yatağında besteliyordu. Hızını ise epey kaybetmişti. Yine bir akşam göz gözü görmezken kapı çaldı. Bu kez kapıyı eşi Constanze açtı. Yüzü yine belli olmayan bu kişi kont Franz von Walsegg’di. Yani ‘Requiem’ bestesini sipariş eden kişi. Çok sevdiği eşinin ölüm yıldönümü yaklaştığı için siparişin bir an evvel bitirilmesini istiyordu. Paraya çok sıkışan ve ailesine az da olsa bir gelir bırakma derdindeki besteci, var gücüyle eseri tamamlamaya çalışıyordu. Adeta eceliyle yarışıyodu.
Takvimler 5 Aralık 1791’i gösterdiğinde Mozart henüz 36 yaşındayken öldü. Geride 600’den fazla eser, borçlar ve parası alınmış olmasına rağmen yarım kalan bir ‘Requiem’ bıraktı. Tarihin bu büyük dehası, tüberküloza yönelik o dönem alınan önlemler nedeniyle öldüğü gün defnedildi. Üstelik akşam saatleri olmasına rağmen. Zifiri karanlıkta apar topar defnedilen büyük bestecinin mezarına bir işaret konulması o an kimsenin aklına gelmedi. İşte bu yüzdendir ki dahinin mezar yeri bugün tam olarak bilinmiyor.
Dahi besteci hayatını kaybettiğinde ‘Requiem’in taslağı tamamlanmıştı. Ancak sadece ilk bölümünün son dokunuşu yapılmıştı. Yani üzerinde daha çalışılması gerekiyordu. İşte tam da bu noktada bestecinin çok sevdiği öğrencisi Franz Xavier Süssmayr imdada koşar. Esere son dokunuşları yapar ve bugün bizim bildiğimiz haline getirir. Kont Franz von Walsegg’in eşi için sipariş ettiği eser prömiyerini Mozart için düzenlenen törende yapar. O günden bu yana Salzburg doğumlu bestecinin en çok çalınan eserlerinden biri olmayı sürdüren bu başyapıt, bu akşam İstanbul’da seslendirilecek.
Otoriteler tarafından tüm zamanların en iyi bestelerinden biri olarak da gösterilen ‘Requiem’, 52. İstanbul Müzik Festivali kapsamında bu akşam seslendirilecek. Festivalin en iddialı konserlerinden biri olan bu etkinlikte Carlo Tenan yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ve Macar Devlet Korosu sahneyi paylaşacak. Soprano Giuliana Gianfaldoni, mezzo-soprano Cecilia Molinari, tenor İlker Arcayürek ve bas Jongmin Park da bu başyapıtı seslendirmek üzere sahnede olacak.
Mozart eserinin son halini göremese ve canlı canlı dinleyemese de ‘Requiem’ 233 yıldır dünyanın en bilinen bestelerinden biri. Kiliselerdeki cenaze törenlerinden konser salonlarına iki yüzyılı aşkın süredir dünya üzerinde yankılanıyor. Bir tavsiye; Milos Forman’ın yönettiği Oscar rekortmeni ‘Amadeus’ filmini izleyip bu akşamki konsere gelmek iyi bir fikir olabilir. Ancak bir hatırlatma yapmakta fayda var.Puşkin’in yazdığı Peter Schaffer’in önce tiyatroya sonra da Forman ile birlikte sinemaya uyarladığı ve hatta psikoloji literatürüne dahi giren Salieri – Mozart çekişmesi büyük ihtimalle hiç yaşanmadı. O da başka bir yazının konusu olsun.