Yüzen evler, nüfus yoğunluğu ve iklim değişikliğine karşı alternatif bir seçenek. Genellikle Asya ve Afrika’da karşımıza çıkıyor ve turistlerin hayli ilgisini çekiyor. Su üzerinde bir yaşam mı? Elbette mümkün! Üstelik her biri çevre dostu.
Dünya kültürünün eşsiz parçaları olarak karşımıza çıkan yüzen köyler, geleneklerin yaşatıldığı, basit ve ilham verici bir yaşam tarzının canlı kanıtları.
Araba gürültüsü yok, küreklerin suda bıraktığı sesler var, bir de balıkçıların konuşmaları…
‘Yüzen ev’ terimi biraz yanıltıcı aslında. Bu evler göller üzerinde yaklaşık 8 metre kalınlığında çok uzun kazıklar üzerine inşa edilmiş. Sular yükselince kazıklar görünmüyor ve evler su üzerinde yüzüyormuş hissi uyandırıyor.
Yüzen köylerin ahşap görüntüleri, altında sakince uzandıkları mavi gökyüzüyle büyük bir tezat oluşturuyor. Küçük kümeler halinde yaşayan halkların oluşturduğu bu rengarenk yüzen köyler Asya’da hayli yaygın, özellikle Vietnam’daki Ha Long Körfezi ile Kamboçya’daki Tonle Sap Gölü’ndeki yüzen köyler.
İnsanlar yüzen evlerinde basit bir hayat yaşıyor ve geçimlerini balıkçılıktan sağlıyor ama zorlu yaşam koşullarına da katlanmak zorundalar. Bu köylerdeki yaşam biçimi daha önce gördüklerinizden oldukça farklı.
Hasır şapkalı yerli halkı çalışırken izlemek turistler için ilginç olabilir ama köy halkı yağmur döneminde zorlu şartlarla baş etmek, kurak mevsimde ise evleri güçlendirmek zorunda.
Balıkçılıkla geçinen halklar için bir diğer tehdit ise düşük su seviyeleri, iklim değişikliğinin olumsuz etkileri, tropikal fırtınalar ve geçim zorlukları.
Kamboçya’daki yüzen köylerin tarihi Khmer halkının Mekong Nehri boyunca yaşadığı ve balıkçılıkla geçindiği zamanlara kadar uzanıyor. Yüzen köylerde ulaşımın ilk şartı ise tekne. Okullara ya da pazarlara teknelerle ulaşılıyor.
Dünya genelindeki birçok kıyı topluluğu deniz seviyesinin yükselmesi ve kıyı taşkınları tehdidiyle yaşıyor. Dünya karbon emisyonlarını azaltma ve küresel ortalama sıcaklık artışını sınırlama konusunda Paris Anlaşması’nın hedefine bağlı kalmazsa dünyanın birçok şehri olağanüstü bir tehditle karşı karşıya kalabilir.
Hollanda’nın Schoonschip semtinde 40 küsür yüzen ev var. Bu vizyon sahibi projenin mimarları, “Kentsel alanlar yüksek yoğunlukla mücadele ettiği için su üzerindeki alanı daha iyi kullanmalıyız” diyor ve su üzerinde bir yaşamın gezegenimiz için harika bir alternatif olduğunu belirtiyorlar.
Bu yüzen köy, sürdürülebilirlik söz konusu olduğunda oldukça iddialı bir proje. Yüzen evlerin sakinleri ayrı bir kanalizasyon sistemini ve bağımsız bir enerji sistemini paylaşıyor. Evlerin ısıtılması ise güneş panelleri ve ısı pompalarıyla sağlanıyor.
Zarif ahşap oymalı evleri ve taş köprüleriyle antik bir cazibeye sahip olan kasaba, gerçekten görsel bir şölen niteliğinde.
Hangzhou, Suzhou ve Şanghay’ın oluşturduğu üçgenin içinde, Yangtze Nehri’nin güneyindeki altı antik kentin merkezinde yer alan Wuzhen, M.S 872 yılında kurulmuş, su üzerinde yüzen, Çin’in en ilginç kasabalarından biri ve altı ilçesi var.
Bugün orijinal yaşamın başarıyla korunduğu Wuzhen, su kanalları nedeniyle tarih boyunca “Çin’in Venedik’i” olarak nitelendirilmiş. Wuzhen pitoresk manzaralarıyla da ünlü. Özellikle Renji Köprüsü ve Tongji Köprüsü turistlerin göz bebeği. Yeniden inşa edilmiş eski binaların yanı sıra Ming ve Qing hanedanlarından kalan yapılara da rastlayabilirsiniz.
Birçok gezgin zamanının çoğunluğu Wuzhen’in Dongzha (Doğu Bölgesi) ve Xizha (Batı Bölgesi) bölümlerini keşfederek geçiriyor. Dongzha, müzeleri, galerileri, gölge kukla gösterileri ve eğlence mekanlarıyla öne çıkıyor. Xizha ise daha çok antik binaları ve zarif köprüleriyle ünlü.
Tıpkı Wuzhen gibi Çin’in en güzel su kasabalarından biri. Ayrıca Çin’deki ilk 10 tarihi ve kültürel kasaba arasında. Bir bölümü karada, bir bölümü de su üzerinde.
Zhang’ın Evi, Shen’in Evi, İkiz Köprü, Fuan Köprüsü, Nanhu Sonbahar Ay Bahçesi, Quanfu Tapınağı, Antik Platform, Yifei Müzesi, Ye Chucang Rezidansı, Büyüleyici Kule, Yuanfengshun İçki Atölyesi, Chenxu Taoist Tapınağı, Zhen Feng Caddesi, Zhouzhuang Müzesi, Sanatçılar Köyü ve Ming ve Qing Hanedanları’nın diğer mimari eserleri de dahil olmak üzere 20’den fazla turistik noktaya sahip.
Hong Kong’un Güney Bölgesi’ndeki Aberdeen Limanı’nda yer alan Aberdeen yüzen köyü, 6 bin kişiye ev sahipliği yapıyor. Aberdeen 19’ncu yüzyıldan bu yana Hong Kong’un en önemli balıkçı limanı. Özellikle güzel manzarası, deniz ürünleri ve yerel mutfağıyla turist akınına uğrayan yerlerden biri.
Okyanus Parkı’nda bulunan köyde birçok köprü ve liman, balık pazarı ve yüzen restoranlar var. Her yüzen restoran, Kanton mutfağının özel deniz ürünleri menüsünü sunuyor.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde olan Ha Long Körfezi’nin bu en büyük yüzen köyü 300 eviyle kesinlikle standartların çok ötesinde.
Evler oldukça küçük, yaklaşık olarak 30 metrekare. Köy halkının yaşamı basit ve huzur dolu ve tüm aktiviteler denize bağlı, dolayısıyla denizin geleneksel kültürüyle yoğrulmuş bir yaşam söz konusu. Bu rengarenk balıkçı köyünün kültürel dokusu turistler üzerinde kalıcı bir etki bırakıyor.
Her yüzen evin arkasında Va Gia kayalık dağ silsilesi bulunuyor. Ha Long Körfezi Vietnam’ım başkenti Hanoi’den 4 saat uzaklıkta. Cua Van ise Ha Long şehrine en yakın Ha Long Körfezi iskelesine 20 kilometre uzaklıkta. Günübirlik ya da 2-3 günlük tekne turlarıyla körfeze gidebilirsiniz.
Siem Reap eyaletindeki yüzen köylerin en ünlülerinden biri olan Kampong Khleang, birçoğu nesillerdir burada yaşayan 10 binden fazla kişiye ev sahipliği yapıyor.
Evler ya şamandıralar ya da kazıklar üzerinde duruyor. Yüzen köylerdeki sakinlerin çoğu Güneydoğu Asya’nın en büyük gölü olan ve üzerinde 170 yüzen köy bulunan Tonle Sap’ta balıkçılık yaparak geçimini sağlıyor.
Yılın zamanına bağlı olarak karides, küçük balık, su salyangozu veya istiridye yakalıyorlar. Buraya düzenlenen günlük turlarda yerel balıkçılarla tanışabilir, ağ atmalarını veya karides oltaları bırakmalarını izleyebilirsiniz.
Siem Reap’e 1 saat uzaklıkta, Tonle Sap Gölü’nün ortasında bulunan bu güzel köyün adı ‘Dişlilerin Limanı’ anlamına geliyor.
Yerel halk Kamboçya’nın yağışlı sezonu olan mayıs ve ekim ayları arasını balıkçılıkla geçiriyor. Kurak mevsim ise kasımda başlıyor ve nisana kadar sürüyor.
Tnaot Kambot, Dey Krahom ve Kok Kdol olarak üç yerleşimden oluşan Kampong Phluk’a günlük turlar da düzenleniyor.
Koh Panyee, 18’nci yüzyılın sonunda Cava balıkçıları tarafından inşa edilmiş. O dönemde toprak mülkiyetinin sadece Tayland uyruklu kişilerce sınırlanması, kazıklar üzerine kurulan evlerin çoğalmasına neden olmuş.
Koh Panyee, 1600 kişilik bir balıkçı köyü, hatta köyde yüzen bir futbol sahası bile var.
Andaman Denizi’nin eşsiz manzarasını sunan ve Phuket’ten Phang Nga Körfezi’ne yapılan turların uğrak yeri olan Koh Panyee’de turizm, yağmurlu sezonun tehlikeleri nedeniyle sadece kurak sezonda yapılıyor.
16’ncı yüzyılda köle tüccarlarından kaçan Tofinu kabilesinin halkı tarafından Nokoue Gölü’nde kurulan Ganvie yüzen köyü, yerel dilde ‘hayatta tutuldu’ anlamına geliyor ve turistler arasında oldukça popüler.
Liman şehri Cotonou’nun yakınında bulunan köy 1996 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Ganvie köylüleri genellikle “su adamları” olarak anılıyor ve ana geçim kaynağı balıkçılık.
Brunei Nehri’nin üzerindeki Kampong Ayer, kazıklar üzerine inşa edilmiş geleneksel evler, okullar ve camilerden oluşuyor. Brunei’nin başkenti Bandar Seri Begawan’da önemli bir geleneksel yerleşim yeri.
Kayık toplulukları olarak da bilinen yerleşimler etnik ve mesleki nedenlerden dolayı gelişmiş. Evler ahşaptan yapılmış ve geleneksel Malay evlerinin tarzına benziyor.
Kampong Ayer, evleri ve diğer binaları birbirine bağlayan kazıklar ve yaya köprüleri üzerinde geniş bir yürüyüş yolu ağına sahip. Bunlar ahşap, beton veya metal kazıklarla inşa edilmiş. Su yollarıyla ayrıldığı için mahallelere ulaşım motorlu teknelerle sağlanıyor.
Budapeşte’ye arabayla 1 saat uzaklıktaki Bokod Gölü üzerinde bulunan bu köy, gizli kalmış bir mücevher ve muhteşem bir kaçış noktası.
Evler, 1961’de Oroszlany Termik Enerji Şirketi tarafından yapılan Bokodi Gölü’nde, kazıklar üzerine inşa edilmiş. Yerel balıkçılara ait olan, kazıklara oturtulmuş bazı evler ziyarete kapalı ama açık olanları da var.
Eski adıyla Burma yeni adıyla Myanmar’ın ikinci büyük gölü Inle’de bulunan Yawnghwe, kazıklar üzerine inşa edilmiş bir köy ve 70 bin kişiden oluşuyor.
Köydeki ana geçim kaynağı balıkçılık ama taze meyve ve sebzeleri satan küçük kayıklar da rengarenk görüntüleriyle görsel bir şölen oluşturuyor. Son yıllarda turistleri hayli kendine çeken gölün içinde yüzen tarım alanları da var.