Her biri tarih dersi niteliğinde… Asırlar öncesinden günümüze uzanan ve güzelliğinden hiçbir şey kaybetmeyen Orta Çağ şehirlerinde zaman yolculuğuna davetlisiniz.
Avrupa’nın özenle korunmuş Orta Çağ şehirleri, antik surları, Arnavut kaldırımlı daracık sokakları ve çağlar ötesine uzanan binalarıyla tarihe meraklı gezginleri büyülemeye devam ediyor.
Şövalyelerin, okçuların, zırh giydirilmiş atların gezdiği, kılıç seslerinin yankılandığı, uzaklarda yükselen dev kulelerin ve surların çevrelediği sokaklarda yürüdüğünüzü düşünün ve bir Orta Çağ kasabasının sokak gösterileri eşliğinde sizi zamanda keyifli bir yolculuğa çıkarmasına izin verin.
Onlar çağlar ötesinden uzanan mimari yapıları ve dünya kültür mirasındaki önemleriyle Avrupa’nın en güzel Orta Çağ şehirleri… Hepsinin ayrı bir hikayesi var ve her şehir geçmişin zengin mirasını cömertçe günümüze taşımayı başarmış. Attığınız her adımda etrafınızı hayranlıkla izlerken, kendinizi çağlar öncesinde geçen bir film setine konuk olmuş gibi hissedeceğiniz şehirler bunlar. Modern şehir yaşamının mimarisinden uzaklaşmak isteyen seyahat tutkunları hemen parmak kaldırsın! Çünkü onlar, birazdan büyülü bir gerçekliğe adım atacaklar.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan ve Avrupa’nın en iyi korunmuş Orta Çağ kasabalarından biri olan Carcassonne,
Güney Fransa’nın Languedoc-Roussillon bölgesinde yer alıyor. Özellikle gözetleme kuleleri ve çift duvarlı surların bulunduğu Orta Çağ kalesi La Cite ile adından söz ettiriyor. Kale içi bölgesindeki özel yürüyüş turlarıyla bu güzel kasabayı tanıyabilir, Narbonne, Gruissan ve Lagrasse gibi köyleri keşfedebilirsiniz. Kılıçlar, bıçaklar gibi otantik Orta Çağ eşyaları ve yerel ürünleri tarihi şehir merkezi La Cite’de bulabilirsiniz. Rue Cros ve Rue St. Serrin bölgelerinde ise antikacılar var.
Fransa’nın en sembolik görüntülerinden birini sunan ve Avrupa’nın en bozulmamış Orta Çağ şehirlerinden biri olan Mont Saint-Michel, Normandiya’da bulunan bir ada. Antik çağlardan beri stratejik surlar inşa edilmiş ve M.S. 8. yüzyıldan itibaren Mont Saint-Michel Manastırı ile Fransa’nın en ünlü yerlerinden biri olarak her yıl milyonlarca turist tarafından ziyaret ediliyor. Bu Benediktin manastırı Gotik ve Romanesk mimarinin harika bir örneği. Avrupa’nın en şiddetli gelgitlerinin olduğu ve yalnızca dar bir geçitle ulaşılabilen bir kayanın üzerinden yükseliyor. Karmaşık mimarisi ve kıvrımlı sokaklarıyla karakterize edilen adadaki 60’tan fazla bina ise tarihi anıt olarak korunuyor.
Meydanlara ve avlulara açılan daracık sokaklarıyla Toskana’nın kalbinde, İtalya’nın en iyi korunmuş Orta Çağ şehirlerinden biri olan Siena, Gotik mimarinin güzel örnekleriyle dolu. Sanatı ve elbette mutfağıyla çok ünlü. Adeta bir açık hava müzesi olan tarihi şehir merkezi ise UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Palio di Siena Meydanı, Santa Maria Assunta Katedrali ve Basilica di San Domenico mutlaka görülecekler listenizde olsun. Siena, San Gimignano, Pienza, Montalcino ve Montepulciano gibi dünyaca ünlü kasabalardan çok da uzak olmadığı için Toskana’daki diğer geziler için mükemmel bir başlangıç noktası.
İngiltere’nin kuzeyinde, Yorkshire ve Humber bölgesinde bulunan York, Roma ve Viking mirasıyla adından söz ettiren bir Orta Çağ şehri. Zengin tarihi Romalılara kadar uzanıyor. 14’üncü yüzyıldan kalma binalarla çevrili dar, dolambaçlı bir cadde olan Shambles şehrin en ünlü caddesi. Kuzey Avrupa’nın en büyüğü York Katedrali, York Kilisesi (York Minster), şehir surları, dünyanın en büyük demiryolu müzesi olan National Railway Museum ve Clifford Kulesi mutlaka radarınızda olmalı.
Bu tipik Orta Çağ şehri, Almanya’nın Bavyera eyaletinde Frankonya bölgesinde bulunuyor. Muhteşem güzellikteki pitoresk kasabaları ve kaleleriyle manzaralı bir rota olan Romantik Yol’un bir parçası. Şehir surları, yarı ahşap evleri ve Arnavut kaldırımlı sokaklarıyla Rothenburg’da yürümek bir peri masalına adım atmak gibi. Belediye binası Rathausturm, Orta Çağ evleriyle çevrili ünlü Plönlein Meydanı ve Marktplatz meydanı, Röderbogen Kemeri, Markusturm Kulesi, 1812 yılından bu yana ayakta kalmayı başaran eczane Marienapotheke, Fleisch-und Tanzhaus ve Baumeisterhaus binaları ile dünyaca ünlü Noel alışverişi dükkanı Kathe Wohlfahrt ve Noel Müzesi Deutsches Weihnachtsmuseum
unutulmaz anlara sahne olacak.
Almanya’da II. Dünya Savaşı sırasında bombalanmayan ve en az hasar gören birkaç şehirden biri. Almanya’nın güneyinde, Bavyera’nın kuzeyinde yer alan Bamberg, Orta Çağ dönemine ait hayatta kalan birçok dini binaya sahip. Orta Çağ ve Barok Bamberg’in mimarisi, 11’nci yüzyıldan itibaren Orta Avrupa topraklarındaki kentsel biçim üzerinde güçlü bir etki yaratmış. Hem planı hem de hayatta kalan dini yapılarıyla erken Orta Çağ şehirlerinin olağanüstü bir örneği olarak UNESCO listesinde.
Vltava Nehri’nin kıyısında, Almanya ve Avusturya sınırlarına yakın bir yerde duran Cesky Krumlov Gotik, Rönesans ve Barok unsurların yer aldığı 13’ncü yüzyıldan kalma bir kalenin etrafında kurulmuş. Renkli evleri ve sokaklarıyla mimari mirası bozulmadan kalan Avrupa Orta Çağ şehirlerinin olağanüstü bir örneği. Tarihi merkezi UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde ve bu da onu Çekya’nın en çok ziyaret edilen yerlerinden biri yapıyor. Dünyanın en eski Barok tiyatrosunu, St. Vitus Kilisesi’ni ve Çek Cumhuriyeti’nin en büyük ikinci kalesi olan Cesky Krumlov Kalesi’ni görün ve zencefilli kurabiyelerin tadına varın. ‘Marionettes’ olarak adlandırılan ünlü oyuncak bebekleri ve kuklaları da hediyelik eşya dükkanlarından bulabilirsiniz.
Tarih, romantizm, Vltava Nehri, Charles Köprüsü, Prag Kalesi ve St. Vitus Katedrali… Bambaşka bir dünyaya adım atmışsınız gibi hissettiren Prag, Avrupa’nın en iyi korunmuş Orta Çağ şehirlerinden biri. 12’nci yüzyılda kurulan ve tarihi Prag’ın en önemli alanı olan Eski Şehir Meydanı, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Barok St Nicholas Kilisesi, Rokoko Kinsky Sarayı ve Gotik Meryem Ana Kilisesi kelimenin tam anlamıyla muhteşem. Eski Belediye Binası’na monte edilmiş bir Orta Çağ astronomik saati olan Prag Orloj ise ilk kez 1410’da kurulmuş.
Tarihi şehir merkeziyle UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren, Orta Çağ Avrupa’sının masal şehri Brugge, 12 nci yüzyıldan kalan, taş ve kırmızı tuğladan yapılmış, beşik çatılı Flaman evlerinin arasından sakin sakin akan kanalları, kanallarda yüzen kuğuları, suya kadar inen ağaçları, taş köprüleri, Arnavut kaldırımlı sokakları ve sokak lambalarının buğulu ışığıyla resmen içinize işliyor. Avrupa’nın günümüze kadar bozulmadan gelebilmiş güzeller güzeli şehri Brugge (Brüj), Belçika’nın denize kıyısı olan tek eyaleti Batı Flanderler’in (Flaman) başkenti. Brugge’ün her noktası ayrı güzel ama tarihi şehir merkezinde yer alan, şehrin en popüler fotoğraf çekme noktası kesinlikle Rozenhoedkaai. Dijver ve Groenerei kanallarının buluştuğu nokta burası.
Tarihi 7’nci yüzyıla kadar uzanan, Polonya’nın en eski ve üç büyük şehrinden biri olan Krakow, asırlık tarihi, görkemli mimarisi ve zengin kültürel mirasıyla tam bir cazibe merkezi. Tarihi şehir merkezi (Old Town), Orta Çağ’dan kalma meydanı Rynek Glowny ve Gotik kiliselere ev sahipliği yapıyor. Bu şehri doya doya keşfetmek için tek yapmanız gereken ara sokaklarda kaybolmak. Eski kentin giriş kapılarından Krakow Barbican, St. Mary Bazilikası, Oskar Schindler’in Emaye Fabrikası, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Wieliczka Tuz Madeni ile Wawel Kalesi ve Naziler tarafından kurulan en büyük toplama kampı Auschwitz-Birkenau tarihi doya doya solumanız için sizi bekliyor.
Estonya’nın başkenti ve ana liman kenti olan Tallin, Baltık Denizi kıyısındaki konumu sayesinde son zamanların cazibe merkezlerinden biri. Rengarenk binaları, Orta Çağ’a ait görkemli yapıları ve çan kuleleriyle bir zaman yolculuğu vadediyor. Tarihi Şehir Merkezi olan Eski Kent, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Eski Şehir Merkezi, Oleviste Kilisesi, Rocca Al Mare Açıkhava Müzesi, Toompea Tepesi, Kadriorg Park, St. Olaf’s Kilisesi, Şehir Duvarı, Kalamaja Mahallesi ve Belediye Sarayı mutlaka görülecekler listenizin başında gelsin.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan Banska Stiavnica tamamen korunmuş bir Orta Çağ şehri. Slovakya’nın en eski maden kasabası olan Banska Stiavnica, 13’ncü yüzyılda kurulmuş. Günümüzde hala ayakta kalan kent merkezi ise 16’ncı yüzyıldan kalma. Tarihi Holy Trinity Meydanı şehrin kalbini oluşturuyor.