İliç’teki o madende yine toprak kaydı: ‘Kontrollü göçertme’ mi, yeni bir kaza mı?
Enerji Bakanı İliç’te maske takmayarak ‘tehlike yok’ mesajı vermeye çalıştı. 9 işçiyi de altına alan 10 milyon tonluk siyanürlü heyelana girilemiyor. Ne işçiler için bir arama-kurtarma çalışması var ne de yayılan pisliği temizleme çabası.
Erzincan’ın İliç ilçesindeki Çöpler altın madeninde 13 Şubat Salı günü yaşanan facianın bugün üçüncü günü doluyor. Aradan geçen zamanda facianın nasıl geliştiğine dair bazı bilgiler ortaya çıktı ama bölgeye akın eden bakanlar ve yetkililer ne facianın oluşma sebebi hakkında, ne 10 milyon ton siyanürlü toprağın nasıl ve kim tarafından temizleneceği hakkında ne de o zehirli toprak altında kalan 9 işçinin nasıl çıkarılacağı hakkında elle tutulur bir şey söylüyor.
Erzincan Savcılığı madendeki facia için soruşturma başlattı, madeni işleten Anagold şirketinde çalışan yönetici pozisyonunda 8 kişi gözaltına alındı, gözaltına alınanlardan biri şirketin büyük ortağı Kanadalı şirketin yolladığı Kanadalı bir isim. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, faciadan şirketin sorumlu olduğunu söylüyor ama henüz kayan dev zehirli toprak kütlesine ‘Yeni heyelan endişesi’ nedeniyle dokunamadıklarını da doğruluyor. Bakan ayrıca çevrede yüzlerce dönüm alana yayılan zehirli toprağı temizleme çalışmalarını da şimdiden yokuşa sürmeye başladı, ‘Bize 400 bin kamyon gerek’ dedi. Oysa bu hesap yanıltıcı; bakan ‘Heyelanda akan toprağın miktarı 400 bin kamyon doldurur’ demek istiyor; yani temizleme çalışması aslında 40-50 günde tamamlanabilir.
Enerji Bakanı, maden sahasında sembolik bir siyasi polemiği de başlattı. Önceki gün heyelan sahası yakınından yayın yapan bazı TV kanallarının muhabirleri, kendilerini siyanürden koruyacağı inancıyla ve kendilerince bir eleştirel tutum olarak yayına maskeyle çıkmıştı. Bu durum iktidara yakın medyada gereksiz bir infiale ve savunma duygusuna neden oldu, bu TV kanalları ‘Algı operasyonu yapmak’la suçlandı. Dün Enerji Bakanı da bu suçlama kervanına katıldı, kameralar önünde basın açıklaması yaparken ‘Maske takmıyorum’ diyerek özel olarak vurgulama gereği duydu.
Oysa korona salgını sırasında yaygın olarak kullanılan maskelerin, ortamda gerçekten yoğun bir siyanür gazı olması halinde korucuyuculuğu sıfıra yakın. Facia sırasında akan ve bölgede geniş bir alana yayılan 10 milyon ton toprağın siyanür içerdiğine ve bu siyanürün de zaman içinde gaza dönüşüp atmosfere karışabileceğine kuşku yok ama bunu anlamanın yegane yolu bilimsel araçlarla ölçüm yapmak. Oysa Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile DSİ havada ölçüm zaten yapmıyor, sadece bölgedeki derelerden ve topraktan örnekler alıp buralara bulaşma olup olmadığını kontrol ediyor. Dün yapılan açıklamalara göre henüz böyle bir bulaşma ve tehlikeli seviyede zehir söz konusu değil.
Ancak bugün toprakta ve suda tehlikenin olmaması yarın olmayacağı anlamına gelmiyor. O yüzden heyelanla birlikte yüzlerce dönüm genişliğinde alana kontrolsuzca yayılan siyanürlü toprağın temizlenmesine dair bir plan olması ve harekete geçilmesi gerekiyor. Sadece bu da değil; o toprağın altında 9 da işçi var. Aradan üç gün geçtiği için bu işçilerin sağ kurtulma olasılığı giderek azaldı ama zaten son üç günde onları aramak ve kurtarmak için de hiçbir şey yapılmadı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar bu durumu dolaylı ifadelerle doğruladı, madendeki faciada kayan ana kitlede heyelan tehlikesinin devam ettiğini, o yüzden müdahalede bulunamadıklarını söyledi.
Olayla ilgili idari ve adli soruşturma da devam ediyor. Altın madenini işleten şirkette gözaltına alınan yönetici pozisyonundaki şüpheli sayısı sekize yükseldi. Gözaltına alınan şüphelilerden biri, şirketin Kanadalı yöneticisi.
Toprak altındaki işçilerin kimlikleri de belli oldu: Abdurrahman Şahin, Şaban Yılmaz, Kenan Öz, İbrahim Keklik, Adnan Keklik, Hüseyin Kaya, Uğur Yıldız ve Ramazan Çimen. Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı İliç’te dokuz işçinin siyanürlü toprak altında kaldığı altın madeni faciasıyla ilgili dört Cumhuriyet savcısının görevlendirildiğini açıkladı.
Bölgede keşif ve inceleme işlemleri yapılarak delillerin eksiksiz toplandığı kaydedilen açıklamada şu bilgilere yer verildi:
“Olay yeri ve çevresinden toprak ve su numuneleri alınmış, bu numuneler inceleme için yetkili kimya laboratuvarlarına gönderilmiştir. Olaydaki sorumlularla kusur durumlarının tespiti açısından çevre, maden, jeoloji, kimya, inşaat, ziraat ve harita mühendisi ile iş sağlığı ve güvenliği uzmanından oluşan 8 kişilik bilirkişi heyeti görevlendirilerek olay yerinde gerekli incelemeler yapılmış, bilirkişilerin uzmanlık raporunu tamamlamaları beklenmektedir. Yürütülen soruşturma kapsamında elde edilen deliller neticesinde, ilk tespitlere göre olayın meydana gelmesinde kusuru bulunduğu değerlendirilen ilgili firmanın işveren vekili pozisyonunda bulunan Kanada uyruklu bir kişi de dahil olmak üzere toplam 8 kişi 14 Şubat’ta gözaltına alınmıştır.”
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar İliç’te son durumla ilgili olarak “Birinci önceliğimiz işçi kardeşlerimize ulaşmak. Bunun için yoğun bir çaba sarf ediyoruz. Fakat burası halen çalışan bir yapı, yani heyelan tehlikesi belli alanlarda devam ediyor. Özellikle büyük kütlenin olduğu alanda arama kurtarma faaliyeti yapanların zarar görmesini istemeyiz. Bugün 10 milyon metreküplük bu yığını kaldırmaya kalksak 400 bin kamyona ihtiyacımız var. Çevresel etki konusunda neler yapıldığı da merak konusu. Bakanlığımız, DSİ yoğun bir şekilde çalışmalarını yaptı. Burada halk sağlığına zarar vermeyecek şekilde gerekli tedbirleri aldık, alıyoruz. Üniversitelerden hocalarımız da burada. Bu işin kök sebeplerinin ne olduğunu da araştırmaya devam ediyoruz. Nerede eksiklik varsa ortaya çıkaracağız. Kimlerin sorumluluğu varsa onların yargı önüne çıkmasını temin edeceğiz. Buradaki işletmeci şirketin yönetim düzeyinde zafiyeti olduğunu görüyoruz. Hâlâ yabancı şirketin temsilcileri burada değil. Burada hiçbir şeyin üstünün örtülmeyeceğini garanti ediyoruz. Hem sudan hem topraktan aldığımız numuneleri üç farklı laboratuvar incelendi, endişe edilecek bir şey yok” dedi.
Bakan Bayraktar bu sözlerinin ardından maske takan bir muhabire dönerek Cahit Aral’ı anımsatan şu sözleri sarf etti:
“Sen maskeni takmayı isteyebilirsin ama biz hepimiz buradayız. Daha da yakınız. Dolayısıyla böyle bir risk söz konusu değildir. Periyodik olarak numune alıp kontrollerini yapıyoruz.”
Anavatan Partili ve eski Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral 1986 yılında meydana gelen dünya tarihinin en büyük nükleer faciasının ardından Karadeniz Bölgesi’nin radyasyondan etkilenmediğini ispatlamak için yaptıklarıyla tarihe geçmişti. Aral çay ve fındığın radyasyona maruz kalmadığını ispatlamak için kameralar önünde çay içmişti.
Kazanın üzerinden geçen sürede facianın nasıl geldiği de ortaya çıktı. Hürriyet’in aktardığına göre facia günü maden sahasında sabah mesaisi başladığında liç alanında (dışarı çıkarılıp istiflenen toprak) rutin kontroller yapıldı. Sabah saat 09.00’da toprağın üst katmanında çatlaklar fark edildi ve bunun bir toprak kaymasına neden olabileceği değerlendirildi.
Bunun üzerine o bölgede çalışma durduruldu, saha boşaltıldı. Normal şartlarda bu sahada 100’e yakın işçi çalışıyordu. Alan boşaltıldıktan saatler sonra üç bölge amiri (sorumlu) kontrol için aynı noktaya hareket etti. Saat 14.28’de alana vardıklarında araçlarından inmeye fırsat bulamadan toprak kütlesi nehir gibi üstlerine aktı ve içinde bulundukları araçla birlikte toprak seline kapıldılar.
O sırada boşaltılmış bölgede konteyner içinde de beş işçi vardı. Onlar da konteynerle birlikte kayan toprağın altında kaldı. Kaymanın yaşandığı noktadan farklı bir bölgede çalışma yapan kamyon şoförü de aracıyla sel gibi gelen toprağa kapıldı. Bu arada dar alanda toprak yığılmasının göçüğe de neden olduğu değerlendiriliyor.
Halk TV’den Seyhan Avşar da Kanadalı Anagold Madenciliğin ortağı Çalık Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Başdanışmanı ve Yönetim Kurulu Üyesi Hakkı Akil’e sorular yöneltti. Hakkı Akil “Operasyonel bir sorumluluğumuz yok. Biz finansal ortağız, o kadar. Siyanür bu madeni çıkarmanın tek yolu” dedi.
Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Erzincan İliç’teki maden faciasına ilişkin bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada bölgedeki tek sorunun yalnızca siyanür olmadığı belirtilerek sodyum siyanür ile yıkama sırasında altınla birlikte çözünen ağır metallerden kaynaklanan daha büyük bir risk olduğuna dikkat çekildi.
Maden faciasının halk sağlığı ve kimyasal kirliliği açısından risklerine işaret edilen açıklamada şöyle dendi:
“Siyanür bileşikleriyle yıkanmış cevher atığında, kamuoyuna yansıtıldığı gibi sadece siyanürden kaynaklanan bir risk söz konusu değildir. Sodyum siyanür ile yıkama sırasında altın ile birlikte çözünmüş ağır metallerden kaynaklanan daha büyük bir risk mevcuttur. Bu kirleticilerin toprağa, suya ve havaya karışması sonucu; soluma ve cilt maruziyeti yüksek dozdaysa teorik olarak olumsuz etkilenme potansiyeli vardır. Bu kirleticilerin derelere, nehirlere ve yer altı su kaynaklarına karıştığı miktar ve süreye bağlı olarak tüm eko sisteminin ciddi tahribatına yol açacak bir risk söz konusudur. Bütün bu riskler, toprak ve su numunelerinin sağlıklı ve şeffaf bir şekilde analizi ile belirlenebilir. Kimya Mühendisleri Odası olarak bu analizlerin gerçekleştirilmesine talip olduğumuzu ilgili kurumlara ve halkımıza bildiririz.”
Açıklamada ayrıca bölge için kısa, orta ve uzun vadeli öneri ve yorumlar da belirtildi.
“Aynı madende 21 Haziran 2022’de yaşanan kaza sonrası heyetlerimizin bölgede yaptığı inceleme ve analizlere dayanarak İliç ilçesinin içme suyunda, su kaynağının coğrafi konumu nedeniyle kazadan dolayı bir kirlenme olmayacağını düşünüyoruz. Buna mukabil Bağıştaş mevkiindeki su kaynağından beslenen Bahçecik mezrasının içme sularının derhal ve sürekli olarak analiz edilmesinin gerekli olduğunun altını ısrarla çiziyoruz. Bu yapılana dek mezranın içme suyunu başka bir kaynaktan karşılanmasını öneriyoruz.
Yağmur yağdıkça dere yatağındaki liçten akan sızıntıların Karasu’ya karışma potansiyeli vardır. Kapatıldığı söylenen bariyerlerde birikecek sızıntının sürekli izlenmesi, uygun araçlarla çekilmesi ve tesisin atık havuzlarına basılması gerektiğini yetkililere duyuruyoruz.
Sızıntının yer altı sularına karışma olasılığı olup olmadığının kamuoyuyla, net bilgiye dayanarak paylaşılmasını ve TMMOB’ye bağlı ilgili diğer odaların görüşlerine başvurulmasını talep ediyoruz.
Sızıntı ve liç kaldırma çalışmalarında bulunacakların tam korumalı yüz ve soluk maskesi, kimyasala dayanıklı eldiven, tabanı kaymaz, kimyasala dirençli emniyet ayakkabısı ve kimyasala dayanıklı tüm vücut korumalı iş tulumu ile çalışmalarının zorunlu olduğunu hatırlatıyoruz.
Bölgede bulunan ve yönlendirebileceğimiz uzman ekiplerimize numune alma konusunda güçlük çıkarılmaması gerektiğinin altını çiziyoruz.
Vakit geçirilmeden liç kaldırma çalışmaları başlatılmalıdır.
İlk analiz sonuçlarına göre hazırlanacak eylem planı kamuoyuyla paylaşılmalıdır.
Hava, su, toprak analizleri kısa periyodlarda tekrarlanmalı ve sonuçlar izlenmelidir.
TMMOB, TBB, TTB gibi ilgili meslek örgütleri ile çevre ve yaşam hakkı savunucusu yapılanmalar sürecin dışında tutulmamalıdır. Büyük endüstriyel kaza risklerinin azaltılması için TMMOB ve ilgili meslek örgütlerinin teknik ve politika belirleyici önerilerinin hayata geçirileceği bir mekanizma oluşturulmalıdır.”