Davutoğlu ‘eski günleri’ hatırlattı: ‘Serok Bahçeli’ noktasına nasıl gelindiğini sormayacağım
Türkiye yeni çözüm sürecini tartışıyor. 2012'de başlayan çözüm sürecini bitiren cinayet olarak anılan Ceylanpınar'daki polislerin öldürülmesi davası ise yıldır Yargıtay'da bekliyor. Polislerin nasıl ve kimler tarafından öldürüldüğü tespit edilemedi.
“Çözüm sürecini bitiren cinayetler” olarak anılan, Suruç katliamından sonra Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polisin evinde öldürülmesiyle ilgili dava hala Yargıtay’da bekliyor. Üstelik yeniden çözüm sürecinin tartışıldığı bugünlerde dosya ikinci kez incelemeye alındı, ancak kısa süre önce yeniden arşive gönderildi. İki polisin öldürülmesiyle ilgili davada 2018 yılında beraat kararı verilmişti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 2021 yılında iki polis öldürülmesiyle ilgili davada verilen beraat kararının bozulmasını talep etmişti, ancak üç yıldır dosyada karar çıkmadı. Cinayetin ardından geçen dokuz yıllık süreçte yargı iki polisin nasıl ve kimler tarafından öldürdüğünü tespit edemedi.
Türkiye yeni bir çözüm süreci tartışması yaşıyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli DEM Parti grubu ile tokalaşmasının ardından çok konuşulan bir adım daha attı. Bahçeli PKK lideri Abdullah Öcalan’a çağrı yaparak “Terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı olarak ilan etsin” dedi.
Yeni çözüm süreci tartışmalarının yapılan açıklamalarla hızlandığı günlerde DEM Parti de eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı ziyaret etme kararı aldı. Öcalan’ın Kandil’deki örgüt yöneticileriyle görüştüğü ve “Silahları bırakmayı müzakere etmenin zamanı geldi” dediği de iddia edildi.
2012’de başlayan çözüm sürecinde PKK militanları sınır dışına çekilmişti. Tam da silah bırakma tartışmaları yapılırken ülke patlamalar ve suikastlarla sarsılmıştı.
Çözüm sürecini bitiren olay Ceylanpınar’da iki polisin evinde öldürülmesiydi.
Çözüm sürecinin temeli 2009 yılında MİT ile terör örgütü PKK arasında gerçekleştirilen Oslo Görüşmeleri ile atıldı. 2015 yılına kadar çözüm süreci aksaklıklar yaşansa da sürdürülmeye devam edildi. Süreci son bulduran olayların fitilini yakan 2014’te IŞİD’in Suriye’nin kuzeyindeki Kürt kenti Kobani’yi kuşatmasıyla ülkenin birçok kentinde başlayan protestolar oldu.
Fethullahçılarla yıllar süren birlikteliğin sona ermesinin ardından 7 Haziran 2015 seçimlerinde Meclis’teki çoğunluğu kaybeden AK Parti oy kaybı nedenlerinden biri olarak PKK ile yürütülen barış, çözüm sürecini gördü.
Ancak HDP ile AK Parti arasında görüşmelere devam edildi. Ta ki 17 Temmuz 2015 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti ve HDP tarafından açıklanan 10 maddelik Dolmabahçe Mutabakatı’nı tanımadığını duyurana kadar.
Erdoğan’ın açıklamasından beş gün sonra da “çözüm sürecini bitiren cinayet” olarak gösterilen Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi olayı oldu.
20 Temmuz 2015 günü Urfa’nın Suruç ilçesinde Amara Kültür Merkezi’nde 300 kişinin düzenlediği basın toplantısında IŞİD üyesi canlı bombanın kendini patlatmasından iki gün sonra Feyyaz Yumuşak ve Okan Uçar adlı polisler evlerinde başlarından vurulmuş halde bulundu. Cinayetleri önce kendilerine “Apocu feda timleri” diyen HPG’nin (Halk Savunma Güçleri) üstlendiği açıklandı. Ardından PKK polislerin kendilerince öldürülmediğini duyurdu.
Cinayetin ertesi günü telefon ihbarıyla beş kişinin içinde olduğu bir araç polis tarafından durduruldu, polisin sorgusunun uzamasıyla araçtakiler emniyete götürüldü, işlemler sürerken gelen bir telefonla araçta bulunanların cinayete karıştığı öne sürüldü. Gözaltına alınan dokuz kişiden yedisi tutuklandı.
Tutuklama kararı veren hakim Nurettin Bulut’tu. Cinayetin işleniş şekline ilişkin ciddi ipuçları veren otopsinin ardından hazırlanan, polislerin ateşli silah mermi çekirdeği yaralanması sonucu öldüğü belirtilerek atışın uzak atış mesafesi niteliğinde olduğu tespitine yer verilen Ölü Muayene Tutanağı’nda imzası olan savcı da Nurullah Örenli’ydi.
Savcı Örenli otopsi sonucu kesin ölüm nedeni belirlendiğinden ceset üzerinde başkaca bir işlemin yapılmasına yer olmadığına karar verdi. Soruşturma aşamasında sanıklar Sedat A., Naci Y. Mustafa S. ve Hasan A.’ya ait HTS dökümlerinin imha edildiği ortaya çıktı. Dava sürecinde olayla ilgili telefon ihbarları yapan kişilerin birçoğunun kimliği belirlenemedi.
Sanıklardan Sedat A.’nın avukatı Hüseyin Akay davaya delil olan ve cep telefonu görüşmelerinin detaylarını gösteren HTS kayıtlarının savcının talimatıyla yok edildiğini söyledi. Avukat Akay delillerin savcılıkça karartıldığına dikkat çekti.
Soruşturma savcısı Mehmet Kıvanç Kılsızoğlu Ceylanpınar cinayeti iddianamesini yazıp mahkemeye gönderdikten sonra Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Merkezi’ne hâkim olarak atandı. 15 Temmuz 2016 tarihindeki Fethullahçı darbe girişiminin ardından da Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Merkezi’nde ‘FETÖ’ soruşturması kapsamında arama yapıldı.
Dosyada tutuklama kararı veren hakim Nurettin Bulut FETÖ’den tutuklandı, öldürülen polislerin otopsisine katılan Savcı Nurullah Örenli meslekten ihraç edildi.
İhraç ve tutuklamaların ardından Ceylanpınar davası Şanlıurfa 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam edildi. Mahkeme 1 Mart 2018’deki 13. celsede dördü tutuklu dokuz kişi için cinayet suçlamasından beraat kararı verdi.
Tutuklu yargılanan Hasan Aydın, Hüseyin Aydın, Sedat Aydın ve Mehmet Naci Yılmaz sosyal medya paylaşımlarında ‘örgüt propagandası yapmak’ iddiasıyla bir yıl altışar ay hapis cezası verilerek tahliye edildi.
Beraat kararı savcının dört sanık hakkında ikişer kez ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılmasını istemesine rağmen alındı. Karar bir üst mahkeme tarafından da onandı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yerel mahkemenin verdiği beraat kararının bozulmasını talep etti.
Yargıtay savcılığının 29 Haziran 2021 tarihli tebliğnamesinde sanıklar hakkında verilen beraat kararlarına ilişkin “eksik inceleme ve araştırmayla hüküm kurulduğu” değerlendirmesi yapıldı. Tebliğnamede cinayetlerin “YDG-H Ceylanpınar gençlik yapılanması” tarafından işlendiği tezini öne süren savcılık olaydan 2,5 yıl sonra yakalanan sanık Mustafa S.’nin “YDGH’nin Ceylanpınar sorumlusu olduğu” ve “saldırı emrini verdiğini” savundu.
Sanıklardan alınan dijital materyalin bir kısmında inceleme yapılmadığını ve imajlarının alınmadığının belirtildiği tebliğnamede “Elkonan tüm dijital materyalin Siber Daire Başkanlığınca fiziksel imajları alınmak suretiyle eksikliklerin giderilerek materyal içeriklerinin ve cep telefonlarına takılarak kullanılmış GSM hatlarının tespitinin gerektiği” belirtildi. Savcılık polis memurlarının arkadaşları olan polisler M.D. ve E.G.’nin ifadelerinin çeliştiğine dikkat çekerek her ikisinin de ayrıntılı beyanın alınması gerektiğine dikkat çekti.
Sanıkların telefonlarının baz hareketlerinin haritasının çıkarılması, polis memurlarının evinin çevresindeki HTS kayıtlarında belirlenen “kullan at” GSM hatlarının tespit edilerek incelenmesi gerektiği ifade edildi. Ancak HTS kayıtları soruşturma aşamasında savcılık tarafından imha edilmişti.
Sanık avukatlarından Hüseyin Akay bozma talebinin “hukuki dayanaktan yoksun gerekçeler” içerdiğini söylerken “İstihbari raporlar kesin delillere değil, genel olarak duyum ve ihtimallere dayanan bilgilerdir ve bu bilgiler ceza soruşturmaları için toplanan adli veriler değil” dedi.
Savcılığın bozma talebinde doğru yönler de olduğunu ifade eden Avukat Akay “Sayın savcılık makamının elle tutulan ve hükme esas kabul edilebilecek tek bozma sebebi ev arkadaşı olan ve şehit polisleri en son gören polis memurları M.D. ve E.G.’nin birbiriyle çelişen ve birbirini suçlayıcı beyanlara dikkat çekmesidir” dedi. Akay devamında “Yargıtay savcısının tebliğnamesinin en önemli yanı ilk defa olayda polis şüphesinin resmi bir ağızdan dile getirilmiş olmasıdır. Fakat Ceylanpınar olayını gerçekten anlamak ve çözmek istiyorsak cesurca şüpheleri çoğaltmamız ve bunun üzerine daha cesurca gidebilmemiz gerekir” diye konuştu.
Çözüm sürecinin tekrar gündeme geldiği, siyasette yumuşama söyleminin daha sık kullanıldığı ve Öcalan’a çağrı yapılan bir dönemde Ceylanpınar davası hala nihai karara bağlanmış değil.
10 Haber’in edindiği bilgilere göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı beraat kararının bozulması talebi hakkında üç yıldır hala karar verilmedi.
Yargıtay’da bekleyen talepler genellikle ilk incelemenin ardından karara bağlanırken Ceylanpınar dosyasının ikinci kez incelemeye alındığı öğrenildi. Yargıtay savcılığının talebinin ikinci kez incelemeye alınması son bir ay içinde oldu.
Öte yandan kısa süre önce Ceylanpınar dosyasının da bulunduğu Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ndeki başkan değişiminden sonra incelemede olan talep tekrar arşive gönderildi.
Dava sürecini 10 Haber’e değerlendiren sanık avukatlarından Hüseyin Akay “Son süreçte siyasette ortaya konan pozitif ve barışçıl hava Kürt sorununda ikinci çözüm sürecinin de habercisi gibi durmaktadır. Bizce çözüm sürecinin bir kez daha başlaması için bu süreci bitiminde büyük rol oynayan bir provokasyon olan Ceylanpınar Polis Cinayeti dosyasının da samimi şekilde aydınlığa kavuşturulması ve bu provokasyonun kaynağının Kürt orijinli taraflar olmadığının net şekilde ortaya konması gerekir” dedi.
Ceylanpınar davasının beş yıldır devam etmesine rağmen sürecin aydınlatılmadığına dikkat çeken Avukat Akay “Bu sürecin aydınlatılması için bu dosyanın derhal karara bağlanarak esas faillerin tespiti için samimi şekilde adli ve idari araştırma yapılması gerekir” diye konuştu.
Akay devamında şunları söyledi:
“Türkiye’nin samimiyetsiz bir çözüm sürecini daha yaşamaya tahammülü olmadığını düşünüyoruz. Ekonomide istikrarın temelinde de bu sorunun çözümü vardır. Umarım yeni ve samimi bir sürece bir kez daha başlarız da iç barışımızı sağlayarak dünya barışına da ilk adımı atmış oluruz.
Atatürk’ün veciz bir sözünü hatırlatmak isterim; ‘Yurtta sulh, cihanda sulh.’ Umarım bundan sonraki süreçte bu sulhu başta ülkemizde olmak üzere tüm dünyada sağlayabiliriz…”