Suç makinelerinin kavgasında bir ölü: Bıçaklayıp denize attılar
Avcılar'da bir iddia uğruna üç metre yüksekliğindeki heykele çıkıp orada mahsur kalan çocuk, akıllara girdikleri bahis nedeniyle 1809 yılında Londra'da hayatı durma noktasına getiren Theodore Hook ve Samuel Beazley'i getirdi.
“Büyük bir tutkuyla oynuyordum. Çünkü bahse girmek, kumar oynamak, kaybetmek ve kazanmak bana hayatı hissettiriyordu. O anlarda bir iddiaya giriştiğimde, bir anlık zafer ya da hüsran tüm dünyamı kuşatıyordu. İnsanın kendisini böyle bir iddiaya kaptırması sadece parayla ilgili değildi; daha büyük bir şey, belki de kendini kanıtlama hırsı, kaderle oyun oynama arzusu vardı işin içinde.” – Dostoyevski, Kumarbaz.
Rus edebiyatının önde gelen isimlerinden Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’yi en iyi ifade eden kavramlardan biri şüphesiz ki ‘creative suffering’, yani ‘yaratıcı acı’dır.
Son nefesini verdiği güne dek insaniyet namına hissettiği tüm kırılmaları kalem oynatarak hafifletmeye çalışan, bunu başaramadığı noktalarda en azından ‘çekilebilir’ hale getiren yazar sıradanlığı, özellikle de ‘sıradan insan’ı korkutucu bulur.
Böyle bir motivasyonla ironi ve groteski harmanlayarak yarattığı ‘Kumarbaz’, dünyanın her yerinden Roulettenburg adlı kurmaca bir Alman kasabasında bir araya gelen kumar müdavimlerinin hikâyesidir.
Kendi kumar borcunu ödemek için bir ay gibi kısa bir sürede tamamladığı bu romanda baş kahraman Aleksey İvanoviç sıklıkla karamsarlık ve coşkunun gerilim hattında gidip gelir.
Tün bunların özünde ‘hırs’ teması vardır ve basit bir iddialaşma bile varoluş mücadelesine, karşı konulamaz bir ‘tutkuya’ dönüşebilir.
Birkaç gün önce İstanbul’un Avcılar ilçesinde bir çocuk üç metre yüksekliğindeki meşale heykeline tırmanabileceğine dair arkadaşlarıyla iddiaya girdi.
Kazandı kazanmasına ama aşağı inmeyi bir türlü başaramadı. Uzun bir bekleyişin ardından itfaiyenin gelmesiyle ayakları yeniden yere basabildi.
Neyse ki bu olay bir sokağı, mahalleyi, şehri kilitleyecek noktaya gelmedi.
Şimdi 1809 yılına, İngiltere’ye gidiyoruz.
Londra’da yaşayan Theodore Hook ve Samuel Beazley için aslında çok sıradan başlayan gün, tutuştukları iddiayla birlikte 215 yıl sonra bile hatırlanacak hale gelecekti.
– T: Buradaki herhangi bir evi bir haftalığına şehrin en çok konuşulan yeri haline getiririm.
– S: Getiremezsin.
Theodore düşündü, taşındı en sonunda bir plan kurup devreye soktu. Berners Caddesi 54 Numara’da oturan Mrs. Tottenham (bazı kaynaklarda Tottingham) adına binlerce mektup göndererek siparişler verip hizmet ve ziyaret talebinde bulundu.
27 Kasım 1809 sabahı, saat 05.00’te bir baca temizleyicisi Mrs. Tottenham’ın kapısını çaldı. Kadın böyle bir isteği olmadığını söyleyip geri çevirdi.
Birkaç dakika sonra bir başka baca temizleyicisi geldi, onu da gönderdi. Sonra bir diğeri, bir diğeri… O gün toplam 12 kişi baca temizliği için kapısını çaldı.
Ardından kömür taşıyıcıları, mobilya teslimatçıları, pasta ustaları ve hatta cenaze levazımatçıları sırayla kapıya dayandı.
Doktorlar, avukatlar, papazlar, tabut taşıyıcıları da kendilerine ölmek üzere olduğu söylenen birine hizmet için oradaydılar.
Durum kontrolden çıkmıştı.
Sonunda Bank of England yöneticisi, York Dükü, Canterbury Başpiskoposu ve Londra Belediye Başkanı dahil birçok önemli isim olan bitene bakmak için bölgedeki yerlerini almışlardı.
Dar sokaklar kısa sürede esnafla, seyirciyle doldu. Teslimatlar ve ziyaretler akşamın ilerleyen saatlerine kadar sürdü, hayat durma noktasına geldi.
O sırada görev başında olan veyahut ulaşılabilen her memur insanları yollamak ve yeni gelişleri önlemek üzere caddeye çağrıldı. Ancak kalabalık gecenin geç saatlerine kadar dağıtılamadı.
İlerleyen süreçte mektupların aynı kişi/ler tarafından yazıldığı ortaya çıktı. Sorumluların tutuklanmasını sağlayanlar için ödül verilmesi kararlaştırıldı.
Theodore ve Samuel o sırada 54 Numaralı evin tam karşısında kaosu izliyorlardı.
Koparılan ateşli yaygaraya ve birçok kişinin “o” olduğundan şüphelenmesine rağmen Theodore açığa çıkmaktan ve ceza almaktan kurtulmayı başardı.
Tarzı aslında özgün bile değildi, o dönem çok sayıda istenmeyen esnafı eve göndererek kurbana şaka yapma fikri genel repertuarın bir parçasıydı. Onu çağdaşlarından ayıran şey, yaşananların boyutuydu.
Grace ve Philip Wharton ‘The Wits and Beaux of Society’de şunları yazarlar:
“Bu kadar hayranlık uyandıran şey, kendi başına yeterince basit olan şakanın fikri değil, onun kapsamı, başarısı ve orada olmaması gereken herkesin katılımını sağlamak için başvurdukları akıllıca yöntemlerdi.”
Hala tarihin en ünlü iddialaşmalarından, şakalarından biri olarak anılıyor.
Bir ‘bonus’ bilgi olarak Theodore Hook aynı zamanda dünyada gönderilen ilk kartpostalı teslim alan kişi. Posta ofisinde çalışanları kandırmak için onların karikatürünü içeren bir kartpostal hazırlayıp kendisine göndermiş.
Kartpostal 2002 yılında 31 bin 750 sterline satıldı. Posta tarihçisi Edward B. Proud bunun bir kartpostal için şimdiye kadar ödenen en yüksek fiyat olduğunu söylüyordu.