New York’ta 4,8 büyüklüğünde deprem oldu, herkes çok şaşırdı
Depremin ilk saniyelerinde yıkılan Ezgi Apartmanı'nın kolonunun kesildiği ortaya çıkmıştı. Görülen ilk duruşmada ölenlerin yakınları da dinlendi. Acılı anne Nurgül Göksu duruşmaya ölen avukat oğlunun cübbesiyle katıldı.
6 şubat depremlerinde Kahramanmaraş’taki Ezgi apartmanı sarsıntının ilk saatlerinde yıkıldı ve 35 kişi öldü. Daha sonra ortaya çıktı ki apartmanın alt katında bulunan pastanenin kolonları kesilmişti. Ezgi Apartmanı’yla ilgili soruşturma başlatıldı. Pastane işletmecilerinden firari olan 58 yaşındaki Sami Kervancıoğlu ile 48 yaşındaki pastanenin tutuklu iç mekan tasarımcısı, 52 yaşındaki Ertan Danacı’nın ‘Olası kastla kasten öldürme ve yaralama’ suçlarından 876 yıl 6’şar aya kadar, tutuklu fenni mesul 60 yaşındaki Mehmet Tekin’in ve tutuksuz müteahhit 82 yaşındaki Yakup Aktaş’ın ‘Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma’ suçundan 22,5 yıl hapis istemiyle yargılandığı davanın görülmesine başlandı.
Kahramanmaraş 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmaya tutuklu sanık Mehmet Tekin, tutuksuz sanık Yakup Aktaş, ölenlerin yakınları ile tarafların avukatları katıldı. Diğer sanık Ertan Danacı ise duruşma salonuna tutuklu bulunduğu cezaevinden SEGBİS sistemiyle bağlandı.
Ertan Danacı haksız yere suçlandığını iddia etti, Kervan Pastanesi’nin sadece iç dekorasyonunu yaptığını söyledi. Sözleşmesine göre söküm, kırım ve moloz atım işlerinin işverene ait olduğunu belirten Danacı söküm işlerinden sonra kendi işini yaptığını savundu.
Fenni mesul Mehmet Tekin ise “Binanın 1975 yönetmeliğine göre yapıldığını kabul ediyorlar ama 2018’e göre değerlendiriyorlar” dedi ve raporu yazan profesörleri eleştirdi. Kolonun kesilmesine tepki gösteren Tekin “Burada bir kolon var ve bu kolon kaldırılmış, bunun artık lamı cimi yok. Önce ‘projede kolon yok’ dediler. Daha sonra dediler ki ‘bu yapılmamış’ ve hangi bilgiyle, tecrübeyle ‘bu kolonun kesilmesi bir şey ifade etmez’ diyebiliyorsunuz. Bir sandalye düşünün ve ayağının biri kırık. O sandalyeye oturduğunuz zaman devrilirsiniz ve fizik kurallarına göre de ayağı kırık olan tarafa devrilirsiniz. Biz burada binanın hasar gören yerini tespit ediyoruz ama biz hala binanın niye yıkıldığını tartışıyoruz. K105 ve K106 kirişleri, uzunluğu yaklaşık 5.9 metre ve 2 metre civarında. Kolonun görevi yükü sıfırlamak. Bunu kestiğiniz takdirde yaklaşık 60 tonluk yük kendisini nasıl sıfırlayacak. Binanın yıkılış yönü belli. Bütün döşemeleri kiriş taşıyor ve lütfen ‘o kolonun bir fonksiyonu yok’ demeyin. Bu kolona ‘süs kolonu’ diyorlar. Allah aşkına 8 tane 20’lik demir hangi kolonda var? 20’lik demirleri niye yerleştirmişler, taşıma kolonu olduğu için yerleştirmişler. Statik halde her şey dengesinde durur ama en ufak bir etki de harekete geçer. Bu burada durur, 15 yıl bile durur ama en ufak bir sarsıntıda devrilir” dedi.
Binanın müteahhidi Yakup Aktaş da suçlamaları kabul etmediğini söyledi. Bugüne kadar yaptığı binalardan ikisinin yıkıldığını ve ikisinin de yıkılma sebebinin kolon kesilmesinden kaynaklı olduğunu ifade eden Aktaş, binada kullandığı malzemenin kalitesiz ve malzemeden çaldığı iddialarının asılsız olduğunu savundu. Binanın yapıldığı tarihte hazır beton ve nervürlü demir kullanımın mecburi olmadığını ancak binayı sağlam yapma adına inşaatta hem hazır beton hem de nervürlü demir kullandığını belirten Yakup Aktaş, “Ben hırsız değilim, sizin karşınıza bu suçla gelmek benim için züldür sayın başkanım. ‘kaçak kat’ dedikleri yer asansör dairesidir. Kervan Pastanesi asfalta kadar çıkma yapmış, ben enayi miyim, asfalta kadar çıkma yapmasını bilmiyor muydum? Statiği ile oynanmayan hiçbir binam yıkılmadı. Hatta ‘Maraş yıkılsa bu bina yıkılmaz’ diyordum. O kolonun statik projede kesildiğine dair bilirkişi raporunda da var. Perdeyi ben kesmedim. Ben teslim ettikten sonra çivi çakmadım o inşaata. Binayı teslim ettiğimde kolon mevcuttu. Taşıyıcı kolon bu” diye konuştu.
Depremde eşini kaybeden Ezgi Apartmanı’nın görevlisi Mulla Kenger, binadan oğlu ve kendisi dışında sağ çıkan kimsenin olmadığını söyledi. 1999’da binada görevli olarak işe başladığını ve bu nedenle binada yapılan hemen hemen her işlemi bildiğini kaydeden Kenger, “Zemin önce boyacı dükkanıydı ve o zaman kolon vardı. Ancak 2017’de Kervan Pastanesi’nin yaptığı geniş çaplı tadilattan sonra o kolonu görmedim. Ayrıca tablayı, kirişi kırıp merdiven yaptılar” dedi.
Enkazda 12 gün delil nöbeti tutarak kesilen kolonun yerini tespit edip, Cumhuriyet savcısı ve bilirkişi heyetine gösteren Nurgül Göksu ise duruşmaya binada ölen avukat oğlu Ahmet Can Zabun’un cübbesiyle geldi. Oğlunu, gelinini ve torununu elleriyle toprağa verdikten sonra onlara söz verdiğini belirten Göksu, şunları söyledi:
“Ezgi Apartmanı’nda 3 evladımı kaybettim. 3 evladımı kaybettiğim gün, onları toprağa verdiğim gün 13 Şubat’ta bir söz vermiştim, kendi kendime bir yemin etmiştim. Çocuklarımın ölümüne sebep olanların bulunup yargılanıncaya kadar bu davanın peşini bırakmayacağımı söylemiştim. Bırakmayacağım da, sonuna kadar mücadele edeceğim. Bugün, 172 gündür Sami Kervancıoğlu ve Mustafa Pekel firariler. Keşke bugün onlar olsalardı da burada ‘Çocuklarımın ölümüne sebep oldunuz, benim çocuklarımı siz öldürdünüz’ diyebilseydim. Ama yoklar. Yani insan hayatının bu kadar ucuz olmadığını bu davada herkes öğrenecek. İnsanların ölümüne sebep olup da hayatlarına kaldıkları yerden devam etmeyeceğini bu anne sonuna kadar mücadele ederek ispatlayacak. Yargıya güveniyorum, hukuka güveniyorum. Kolon kesmek, kiriş kesmek, perde duvarları kesmek, bir binanın altını oymak ve orada hayatını kaybeden 35 kişinin ölümüne sebep olmak bu kadar kolay değil. Artık yakalansınlar istiyorum. Yani İçişleri Bakanlığı’na buradan sesleniyorum, bu insanlara bir ekip kurulup, bir an önce bulunup ve yargılanmalarını istiyorum. Bir evlat kolay yetişmiyor. Annesi, babası vefat etmiş insanlara ‘Öksüz’ derler, ‘Yetim’ derler. Peki, evladını kaybetmiş, bir anneye ne derler? Ben sadece bunu soruyorum, evladını kaybetmiş bir anneye ne derler? Ben adalet istiyorum ve çocuklarımın ölümüne sebep olanlar bulununcaya kadar bu davanın peşini bırakmayacağım. Bu insanlar yargılanacaklar, kimse hesap verecek. Bu, benim oğlumun cübbesi. Bu cübbe 1 yıldan bu yana askıda duruyor 1 yılı da geçti. Benim oğlumun cübbesi askıda dururken ‘Adalet askıda kalmasın’ diyorum. Benim istediğim tek şey adalet.”