Kıyıya vuranlar, yoldan geçerken fark edilenler: Bir sabah uyandığınızda cesetle karşılaşabilirsiniz
Narin Güran'la ilgili soruşturma cinayeti kimin işlediğine yoğunlaşmış durumda. Gözler, cesedi taşıyan amca, kapalı bir kutu gibi duran anne ve madde bağımlısı olduğu öne sürülen ağabeyin üzerinde. İfadelerde çelişkiler büyük boyutta.
Minik Narin’i kim öldürdü ve neden öldürdü? Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ve Jandarma Kriminal Şubesi’nin soruşturmasının temel sorusu bu. Ve şüpheler de üç kişi üzerinde yoğunlaşmış durumda. Amca Salim Güran, anne Yüksel Güran ve ağabey Enes Güran. Ve bir de dördüncü kişi var: Cesedi saklayan Nevzat Bahtiyar. O da şüpheliler arasında.
8 yaşındaki Narin Güran, Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinin kırsal mahallesi Tavşantepe’de öğleden sonra Kuran kursundaki dersi bitince arkadaşlarıyla evine doğru yola çıkmış, bir güvenlik kamerasına yansıyan görüntüsüyle saat 15.15’te arkadaşlarından ayrılıp kestirme bir patikadan evine doğru yürüyüşe geçmişti. Bu, onun canlı olarak görüldüğü son an oldu.
Olayı soruşturan jandarma, başından beri bir zaman çizgisi oluşturmaya, saat 15.15’ten sonra yaşananları belirlemeye çalışıyor. Biliyorsunuz, başlangıçta bir bir kayıp soruşturmasıydı, küçük kız bulunamıyordu.
Ama aramaların 20. günü sabahı, yani pazar günü 08.45’te jandarma ekipleri minik Narin’in ölü bedenini bir çuvalın içinde, civardaki dere yatağında suyun dibine gömülecek şekilde saklanmış, üzerine de ağır taşlar konulmuş olarak buldu.
Başlangıçta bu keşfin bir itiraf üzerine yapıldığı düşünüldü ama bu doğru değildi. Jandarma cesedi bulur bulmaz civardaki kamera görüntülerini takibe aldı ve kırmızı renkli şüpheli bir aracın yaklaşık 50 dakika boyuna Narin’in cesedinin saklanmak istendiği yerin yakınında park halinde kaldığını saptadı. Hemen aracın sahibi bulundu, Tavşantepe köyünden Nevzat Bahtiyar’dı bu kişi.
Jandarma ekipleri onun kapısına dayandı, önce masumca sorular sormaya başladı. Sorular üst üste gelince zaman zaman inşaatlarda sıvacı olarak çalıştığı bilinen Nevzat Bahtiyar ‘çözüldü’ ve konuşmaya başladı. Hemen gözaltı işlemi yapıldı, Nevzat Bahtiyar dün tam metnini yayımladığımız ifadesini verdi.
Nevzat Bahtiyar’ın iddiasına göre 21 Ağustos günü akşam saatlerinde evde kesik olan suyu sormak için aynı zamanda mahallenin muhtarı da olan Narin’in amcası Salim Güran’la görüşmek istemiş, otomobiliyle giderken ona rastlamış, Salim Güran selektör yaparak ondan durmasını istemiş, sonra da arabasının ön koltuğunda bir battaniyeye sarılı olan Narin’in cesedini ona teslim edip ‘Bunu yok et’ demişti. Bahtiyar da cesedi alıp çuvala koymuş, sonra da dere kenarındaki çukurun içine yerleştirip üzerine de taş veya taşlar koymuştu.
Nevzat Bahtiyar bunu gönüllü yapmadığını, amca Salim Güran’ın kendisini ve ailesini tehdit ettiğini, ayrıca 200 bin lira para vermeyi vaat ettiğini söylüyor.
Bakın Nevzat Bahtiyar’ın ifadesinin bir bölümü şöyleydi:
“(…) Battaniyeye sarılı bir şeyi göstererek ‘Bunu yok edeceksin’ dedi bana. Ben de gösterdiği şeyin yanına yaklaştım ve bakınca battaniyeye sarılı vaziyette hareketsiz yatan bir insan olduğunu gördüm. Ben insan olduğunu görünce şaşırdım ve tereddüt ettim. Salim Güran bana ‘Aileni iyi düşün. Sana 200 bin lira para veririm’ dedi. Tabii bu sırada etrafımızda kimse yoktu. (…)”
Daha sonra tutuklanan Bahtiyar, savcılık ve hakimlik ifadesinde ise cinayete dair daha çarpıcı ayrıntılar verdi. Bahtiyar, amcanın kendisine ”Arif’in kızını öldürdüm, sen de bu cesedi alıp yok edeceksin. Yoksa seni ve aileni öldürürüm” dediğini iddia etti.
Tehdit edildiğini belirten Bahtiyar olayla ilgili şunları söyledi: “Narin’in cesedini derenin kenarına bıraktığım zaman üzerine bir taş koyduğumu hatırlıyorum. Cesedin bulunduğu çuvalı suyun kenarındaki doğal kayanın dibine yerleştirdim, üstüne bir taş koydum. Dışarıdan bakınca orada bir şey olduğu anlaşılmıyordu. Savcılıkta verdiğim ifademde geçen Salim’in bana dediği ‘Arif’in kızını öldürdüm, sen de bu cesedi alıp yok edeceksin. Yoksa seni ve aileni öldürürüm.’ şeklindeki ifade doğrudur. Daha önce ifademde bu durumdan bahsetmemiştim çünkü Salim Güran’dan korkmuştum.”
Olay günü Salim Güran ile Narin’in cesedini kendi aracına yerleştirdiklerini belirten şüpheli savcılık ve mahkemede ağız değiştirdi, “Daha sonra ben kendi ikametimde Narin’in cesedini tek başıma çuvalın içerisine yerleştirdim” dedi.
Narin’i arama çalışmaları sırasında Salim Güran’ın tedirgin olduğunu fark ettiğini anlatan Nevzat Bahtiyar şunları söyledi: “Ona benzer bir tedirginliği başka birinde gördüğümü hatırlamıyorum. Arama faaliyetleri sırasında Salim ve yanındaki jandarma personeli, annemin avlusundaki eski kuyuya bakmaya geldiler. Narin’in cesedini gömdükten sonra ilk defa Salim ile burada yüz yüze geldik. Jandarma personeli olduğu için bana bir şey sormadı. Bunun haricinde Narin’in hiçbir akrabası bana Narin’in cesediyle ilgili hiçbir şey sormadı. Daha önce de arama kayıtlarım arttığı için kayıtlarımı silmiştim. Olay günü ile alakalı da kayıtlarımı kendim sildim. Kimsenin bu yönde telkin veya tavsiyesi olmadı. Bu durumdan dolayı pişmanım.”
Nevzat Bahtiyar’ın ifadelerindeki bu bariz çelişkiler mahkemenin de dikkatinden kaçmadı. Nöbetçi sulh ceza hakimliğinin kararında Nevzat Bahtiyar’ın tutuklu Salim Güran’ın kendisine teslim ettiği Narin Güran’a ait cesedi çuvala koyarak dere kenarına gömdüğüne dair itirafta bulundukları belirtildi ve “Şüphelinin bir kısmını ikrar etmesine karşın bir kısım soruları cevapsız veya muğlak bırakması sebebiyle birtakım şüphelileri korumaya çalıştığı izlenimi uyandırdığı, şüpheli ifadelerinin kısmen çelişkiler barındırdığı” dendi.
Savcılık kaynakları, Nevzat Bahtiyar’ın da cinayetin şüphelilerinden biri olduğunu, onun sadece yardım yataklıktan suçlanmadığını özellikle belirtiyor.
Bahtiyar’ın tutuklanma kararı şöyle: “Soruşturmanın henüz tamamlanmamış oluşu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinde öngörülen geçerli şüphe sebeplerinin, Anayasanın 19. maddesinde belirtilen kuvvetli belirtinin ve CMK’nin 100/1. maddesinde öngörülen kuvvetli suç şüphesini gösterir somut delillerin mevcut olduğu müsnet suç için kanunda öngörülen cezanın alt ve üst sınırı, müsnet suçun CMK 100/3. maddesinde belirtilen katalog suçlardan oluşu, verilmesi beklenen cezaya göre şüphelinin kaçma ihtimalinin kuvvetle muhtemel bulunması, tutuklama tedbirinin ölçülü olması ve bu safhada adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı anlaşıldığından şüphelinin CMK 100 ve devamı maddeleri gereğince tutuklanmasına karar verilmiştir.”
Narin Güran’ın cesedinin bulunması sonrası yargı makamları bazı sorular üzerinde yoğunlaşmıştı. Bunlardan biri Salim Güran’ın Narin’in annesi Yüksel Güran’la bir ilişki yaşayıp yaşamadığı, hatta kızın onun çocuğu olup olmadığıydı. Salim Güran ilişkiyi reddediyor. Narin’in yapılan DNA incelemesi babasının Salim Güran olmadığını ortaya koymuş durumda. Ama tabii DNA kanıtı, ikili arasında bir gönül ilişkisinin hiç olmadığı anlamına gelmiyor.
Narin tek çocuk değil. Yüksel- Arif Güran çiftinin beş de erkek çocuğu var. Araştırılan bir başka iddia ağabeylerinden biri ile ilgili.
İlki tutuklu amcanın o ağabeye ‘Narin’i öldür yoksa ikinizi de öldürürüm’ dediği iddiası. İkincisi ise uyuşturucu kullandığı ve ruh sağlığı bozuk olduğu iddiasıyla Narin’i öldürmüş olabileceği.
Amcanın ailede çok güçlü bir figür olmasından yola çıkarak ‘Cinayet sonrası bütün aileyi toplayıp bir uzlaşı mı sağladı’ sorusunun da yanıtı aranıyor. Bir başka deyişle yetkililer ‘Herkes sonradan öğrendi ve kolektif olarak susmak zorunda mı kaldı’ iddiasını da göz ardı etmiyor.
Üst düzey bir yetkili Narin’in bulduğu yeri şöyle tarif etti: “Suyun toprakla birleştiği yerde, bir çuvalın içinde, tek bir insanın taşıyamayacağı 5-6 taşla kapatılmış, ağaç dallarıyla da doğal bir görüntü verilmeye çalışılmıştı.”
Soruşturma sırasında göze çarpan bir diğer detay da olayla ilgili açıklama yapan üç bakanın da aileye başsağlığı dilememesi. Resmi otoritelerce zikredilmese bile bugüne dek edinilen bilgiler, cesedin üstünün her biri 15 – 20 kilo ağırlığındaki taşlarla kapatılması bile cinayetin işlenmesi sırasında olmasa bile sonrasında kolektif bir suç işbirliğine işaret ediyordu.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da dünkü demeciyle üstü kapalı bir şekilde bunu doğruladı. Basın mensuplarının “Başımız sağ olsun dediniz, aileye baş sağlığı dilemediniz” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Oldukça açık yani daha fazla bir şey demeye gerek yok. Yani herkesin okuduğu zaman, anladığı, hissettiği bir durum. Tekrar anlatmaya gerek var mı? İnşallah bir daha insanlığımızdan utanacağımız tablo ile karşı karşıya gelmeyiz.”
Bu arada köylülerin emniyet ve yargı makamlarını bilerek oyaladıkları, itirafçı Nevzat Bahtiyar’ın da birçok konuda şaşırtıcı bir tavır içinde olduğu kanısı hakim. Gazeteci Ferit Demir Halk TV yayınında şunları anlattı:
“Köyde birçok kişinin Narin’in öldürülmesinde bilgi sahibi olduğunu savcılar tespit ediyor. Annenin de telefon kayıtlarını sildiği tespit edildi. Belli aralıklarla güvenlik birimlerini yanıltmak için farklı ifadeler verdikleri, şurada gördük burada gördük oyalama yapıldığı kanısı var.
İtirafçı Nevzat Bahtiyar’ın birçok konuda şaşırtmacı tavır içinde olduğu bazı bilgileri bilerek vermediği, uzmanların o bilgileri almak için yoğun bir çaba sarf ediyor.
Birçok nokta aranıyor, yeni kamera kayıtları bulunuyor. İtirafçının aracı yeni bir kamera kaydında tespit edildi. 40 dakika boyunca Eğertutmaz Derresi bölgesinde beklediği, Narin’in 15.15’ten sonra katledildiği caminin yanında görüldüğü, bir arkadaşının gördüğü söylemlerinin kurgu olduğu ortaya çıkmış oldu.”
Öte yandan amca Salim Güran’ın mahkemede verdiği ilk ifadenin tamamı ortaya çıktı. Bu sözlerinin tarihi 2 Eylül’dü ve o sırada küçük kızın cansız bedeni henüz bulunmamıştı:
“Ben bu hususta kollukta ve savcılıkta ifade vermiştim, benim ifadem alındığında uykusuzdum, açtım. Bu nedenle ifademin doğru olup olmadığını bilmiyorum. 0530… numaralı hat bana aittir, bu hattı yıllardır kullanırım. 47 … plakalı araç kardeşim Fuat Güran adına kayıtlıdır. Bu aracı yaklaşık 5-6 gündür kullanıyordum. Olaydan 10 gün önce Broadway marka aracımla oğlum Devran Güran kaza yapmıştı; bu sebeple araç 10 gün sanayide kaldı, bu nedenle kardeşim Fuat’ın arabasını kendim kullandım.
Biz 9 kardeşiz, 6’sı öz, 3’ü üveydir. Narin benim öz yeğenim olur. Öz kardeşim Arif’in kızıdır. Narin bana amca diye hitap eder, ben ona yeğenim derim, Narin 8 yaşındadır. Olay günü Narin’i görmedim. En son olaydan birkaç gün önce yeğenimin nişanı vardı, Narin’i nişanda gördüm. Ben her gün erken kalkan biriyim, tarlaya giderim. Köyün muhtarıyım, köylünün bir ihtiyacı olduğunda beni aradıklarında ilgilenirim.
Olay günü muhtarlık işleriyle ilgilenmedim, gün boyu tarladaydım. Olay günü de sabah 06:00-06:30 civarı uyandım, tarlaya gittim. Tarlada Mehmet Selim Atasoy ve Ramazan Atasoy çalışmaktaydı. Mehmet Selim tarlaya iki kızını çalışmak için getirmişti. Mısırlarla ilgilendik. Kahvaltı yapmadan önce kuzenim Ersin Karadaş’ı aradım, kendisi Çarıklı’daydı, arabayla oraya gittim.
Mısır için gerekli malzemeleri aldım. Yanımda Ramazan Atasoy da vardı. Dönüşte fırından ekmek aldım. Tarlaya döndüm. Mehmet Selim’in kızını da aldık kahvaltı yapmaya gittik. Sonra tekrar mısır tarlasına geldik. Ben de onlara yardım ettim.
Daha sonra sabah 10:00 civarı eve gelip ailemi alıp şehir merkezine Cezaevi semtinde sağlık ocağı ve bir kıyafet alışverişi yapılan yere götürdüm. Öğleden sonra dönüşte Diyarbakır girişindeki polis noktasının karşısında bulunan Opet’ten 400 TL karşılığında yakıt aldım. Fiş alıp almadığımı hatırlamıyorum, almışsam arabadadır. Köye gittik, çocukları bıraktım, tarlaya gittik.
Gittiğimde elektrikçiler tarlada elektrik arızası olduğu için gelmişlerdi. Onlar trafo ile uğraşırken pamukta kurt olduğunu gördüm. Amcamın oğlunu bu konuda uyardım, bu görüşmeler saat 16:00 civarıydı. Elektrikçiler uzun bir sırık ihtiyacı olduğunu söyledi. Mehmet Selim Atasoy’un iki kızını babaları motosikletle eve götürecekti. Ben izin vermedim, arabayla götürdüm.
(Anlatımlarını çelişkili bulan mahkemenin sorusu üzerine) Ben Mehmet Selim Atasoy’un kızlarını olay günü köye götürdüm. Olaydan 2 gün önce götürmedim. Çocukları eve götürdüğümde çocukların annesi bize soğuk su verdi; içtik. Ramazan Atasoy ile birlikte saat 16:30-17:00 civarı köye tarlaya döndük. Oradan çiftliğe gittik. Hayvan pisliğinden dolayı fıskiyeler tıkanmıştı. Çalışanı Mahfuz’dur, Mahfuz bu tıkanıklığın bir kısmını hallettiğini söyledi. Kalan kısmı için de bir kazma bir kürek getirdi. Güneş batmadan önceye kadar tarlada birlikte çalıştık.
Saat 20:00 sıralarında tarlada ben, Mehmet Selim Atasoy ve oğulları çalışırken kızım Gizem beni aradı ve Narin’in kayıp olduğunu söyledi. Ben de Mehmet Selim’e durumu anlatıp gideceğimi söyledim. Daha sonra ben ve Mehmet Selim köye gittik.
Olay günü saat 18:00-20:00 arasında Hüseyin Güran isimli amcamın yanına hoş geldine gittim. Kendisi Mersin’den gelmişti. Amcamın yanında çok kalmadım. Ben oradayken Mehmet Selim Atasoy beni arayıp şüpheli bir aracın gidip geldiğini söyledi. Ben de bu aracın yanına gittim, yanlarına vardığımda eski muhtar Mehmet Sad Karaçoşan’ın torunlarının araba öğrenmek için araba kullandıklarını gördüm.
Oradan ayrılıp Mehmet Selim Atasoy’un yanına gittim. Az önce de dediğim gibi kızım Gizem’in araması üzerine Mehmet Selim ile birlikte köye gittik. Köye gittiğimizde bir kalabalık toplanmıştı. Jandarma Başçavuş ‘unu aradım. Kendisi bana ekip göndereceğini söyledi. Jandarma erken geldi, gelinceye kadar okul anahtarını getirip kameraya baktık. Daha sonra gözaltına alındığım güne kadar arama çalışmalarına katıldım.
Olay günü telefonda görüştüğüm kişiler şunlardır: Kurtuluş Güran, S. Kaçar, Mehmet Selim Atasoy, Ramazan Atasoy, Mehmet Şerif Güran, Ersin Karadaş, Gizem Güran, Devran Güran isimli şahıslarla görüştüm, hatırladıklarım bunlardır.
Narin’in annesi Yüksel, babamın anlattığına göre dayı tarafımız olurlar. Şahsın telefonu rehberimde kayıtlı değildir. Yüksel ile herhangi bir ilişkim bulunmamaktaydı. Narin kardeşim Arif’in kızıdır. Narin isimli çocuğa herhangi birinin fiziki (cinsel) saldırıda bulunup bulunmadığını bilmiyorum ancak öyle bir şey tahminimce olmamıştır.
Ailede muhtar olduğum için ve işlerle iyi ilgilendiğim için ailenin, ekonomik ve idari işlerini ben yaparım. Kimseden alacağım yoktur, kimseye de borcum yoktur. Kardeşim Arif’ten de alacağım ve borcum bulunmamaktadır.
Olaydan 10-15 gün önce telefonuma ses kayıt programını indirdim. Konuştuğum şeyleri daha sonra hatırlamak için bu programı indirdim. Ben ses kayıtlarını silmedim ancak olay günü yaptığım arama kayıtlarını sildim. Olay akşamı kardeşim Arif’in ahırında 380 mermi yakalandı, bana bunu haber verdiler. Kayıtları silmekle kötü yapmışım.
Bizim ailede herkes herkesin arabasına biner. Bu sebeple Narin benim kullandığım araca binmiş olabilir. DNA bu şekilde çıkmış olabilir. Sadece benim aracımda çıkmış olması sebebi benim aracımın tüm kardeşlerim tarafından ortak kullanılması olabilir. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Kayıp olan Narin’i ben kaçırmadım veya öldürmedim. Bu olay sebebiyle kimseden şüphelenmiyorum. Olayı kimin yaptığını da bilmiyorum. Ekleyeceğim başka bir husus bulunmamaktadır. Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmayı, Hakimliğiniz aksi kanaatte ise adli kontrol hükümler uygulanarak serbest bırakılmayı talep ederim.”
Diğer yandan amca Salim Güran’ın avukatı Seda Toğrul müdafilik görevinden çekildiğini duyurdu. Toğrul, olayın acısını bir anne olarak derinden hissettiğini ve adil bir yargılamanın takipçisi olacağını belirtti.
Toğrul’un açıklaması şöyle: ”Kamuoyunun yakından takip ettiği Narin Güran olayı hepimizi derinden üzmüştür. Şüpheli Salim Güran’ın olayla ilgili somut delil bulunmadan tutuklanmış olduğu 5 Eylül 2024 tarihinde Narin’in yaşayıp yaşamadığı dahi bilinmezken Anayasa’nın vermiş olduğu savunma hakkı kapsamında müdafilik görevi üstlenmiş isek de;
Dosyada gelinen aşamada diğer sanık ve gizli tanık beyanları, Narin’in ölü olarak bulunması, dosyaya dahil edilen adli tıp raporlarını göz önünde bulundurarak bir anne olarak savunmaya devam edemeyeceğimden müdafilik görevinden çekilmiş bulunmaktayım.
Güzel kızımız Narin’in bu yaşadıklarının derin hüznü ve acısını bir anne olarak doğrudan içimde hissediyorum. Dosyanın bundan sonra sanık müdafii olarak değil, bir anne olarak, bir vatandaş olarak yakından takipçisi olacağımı, adil bir yargılamanın gerçekleştirilmesi, tüm sorumluların yargılanması temennisinin içinde olacağımı tüm kamuoyu ve basınla paylaşırım.”