Esenyurt’ta Nazım’a 21 yıllık iade-i itibar: Orası yine Nazım Hikmet Kültür Merkezi
Eyüpsultan'da, imam nikahı ile birlikte yaşadığı ve alkol bağımlısı olduğu öne sürülen Ahmet Çelik'ten (46) şiddet gören Dilek Acu (41), kendini korumak için evinin önüne barikat kurdu. Gözyaşları içerisinde yardım çağrısında bulunan Acu, 'Bu son röportajım olmasın. Ben bir ölü adayıyım' dedi.
İstanbul Eyüpsultan’da yaşayan Dilek Acu (41), 2009 yılında tanıştığı Ahmet Çelik ile dini nikah kıyarak evlendi. Çiftin bu birlikteliğinden 2010 yılında çocukları dünyaya geldi. Alkol bağımlısı olduğu öne sürülen Çelik, iddiaya göre eşine hamileyken şiddet uygulamaya başladı. Defalarca şikayetçi olan Acu, tehditlerine dayanamayıp doğum yaptıktan sonra Çelik’ten ayrıldı.
Bu süre zarfında Acu, Çelik’ten tekrar şikayetçi oldu. Yaklaşık 10 yıl sonra 2020 yılında işsiz kalan Acu, Çelik’in ailesinin yaşadığı evin karşısında Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait bir arazide, tek katlı bir ev yaparak kızıyla birlikte yaşamaya başladı.
Çelik kendisiyle tekrar evlenmek istedi. Çift tekrar birlikte yaşamaya başladı. İddiaya göre Çelik, alkol kullandıktan sonra eşi ve kızına şiddet uyguladı. Kızını can güvenliği için çocuk esirgeme yurduna veren anne Acu, kendisi için de uzaklaştırma kararı talep etti.
Yıllardır esir hayatı yaşadığını ifade eden Acu’nun evine taktırdığı kamera sistemi de Çelik tarafından parçalandı. Son olarak geçen hafta Dilek Acu’yu darbederek bıçakla kolunu çizdi. 9 Haziran’da uzaklaştırma kararı iptal edilen Acu, kendisini korumak için demir kapı yaptırdı, evinin önüne barikat kurdu. Acu, yıllardır yaşadığı kabus dolu günleri anlatarak, Çelik’in ceza almasını talep etti.
Dilek Acu, yıllardır şiddete maruz kaldığını belirterek, “2009 tarihinde Ahmet Çelik ile tanıştık. Kendisi bana resmi nikah yapmadı. Dini nikah ile birlikte yaşamaya devam ettik. Bir sene dolduktan sonra ben hamile kaldım.
Daha sonra ben alkolik olduğunu öğrendim. Hamileyken şiddete uğradım, sabrettim. Çocuğum doğduktan sonra bir bakıcıya bırakırım kendim çalışırım diye düşündüm. Çocuğum doğduktan sonra birkaç ay daha birlikte yaşadık, sonra ayrıldım.
Yıllar sonra ben, pandemi döneminde işsiz kaldım. İşsiz kalınca ailesinin evine yakın bir yerde depo gibi bir alanım vardı, tapusu olmayan işgalci olarak olduğum. Oraya geldim, annesine de sorarak kendime bir alan yaptım.
Bu oturduğum evden bahsediyorum. Ben burayı yaptırınca kendisi gelip benimle barışmaya çalıştı. Kendisine tedavi görmesini söyledim, ortak bir çocuğumuz var. Daha sonra bana ve kızına şiddet uygulamaya başladı. Ben de kendisini istemedim. Bu kez kendisi ve ailesinden şiddet gördüm.
Yaklaşık 6 senedir süren davalarım var. Yakamı kurtarmak istiyorum. ‘Kadına şiddet var’ diyorlardı, ben inanamıyordum. ‘Bir insan birini istemezse nasıl böyle bir şey yaşıyor’ diye inanamıyordum. Ben işin içine girdikten sonra, gerçekten böyleymiş. Polis gelip ifadesini alıyor, sonra serbest bırakıyorlar. Ben yediğim dayak ile, evimiz basılması ile kalıyorum. Artık bıktım, bu ülkede adalet yok mu?
Gece evimin etrafını yumrukluyor. Elektrikleri kapatıp sus pus oturuyoruz. Polis gelince kaçıyor, ‘Ben yapmadım’ diyor. Kapımda bıçak biliyor, ‘Seni keseceğim’ diyor. Evime girerken saçlarımdan tuttu aşağıya kadar sürükledi. Bıçakla kolumu çizdi” şeklinde konuştu.
Dilek Acu, “Ben nefes almak istiyorum. Yaşama hakkımı kullanmak istiyorum. Kimseye bir borcum yok. Evime rahat girip çıkmak istiyorum. Belki bu benim vereceğim son röportaj, ben bir ölü adayıyım. Ben çocuğum için yaşamak istiyorum. Kimsem olmadığı için tepemde fink atıyor. Erkek adaleti olmamalı. Ben onun parasıyla geçinmiyorum. Benim evimin kapısının önüne baraka çaktılar. Benim camlarımı kaldırım taşlarıyla kırdılar. Kapım hapishane kapısı gibi. Kendimi korumak için kapıyı böyle yaptım, elektrik panolarımı kırdı. Ben burada gerçekten esaret altındayım” diye konuştu.