OECD verilerine göre üniversite mezunlarının işsizlik oranının genel işsizliğin üstünde olduğu tek ülke Türkiye. Diplomayla istihdam arasındaki bağ giderek zayıflıyor.
OECD’nin 2024 yılına ait istihdam istatistikleri, Türkiye’de yükseköğretimin iş gücü piyasasındaki karşılığını yeniden gündeme taşıdı. Kurumun yayımladığı karşılaştırmalı grafiklere göre Türkiye, üniversite mezunları arasındaki işsizlik oranının genel işsizlik düzeyinin üzerine çıktığı tek ülke olarak dikkat çekti.
Diğer OECD ülkelerinde yükseköğrenim, istihdam olasılığını güçlendiren bir unsur olarak öne çıkarken, Türkiye’de bu tablo ters yönde seyrediyor. Veriler, diploma ile istihdam arasındaki bağın zayıfladığına ve yükseköğretim-istihdam uyumunun yeniden ele alınması gerektiğine işaret ediyor.
Türkiye’de üniversite mezunlarının işsizliği genel ortalamayı aştı
OECD verilerine göre 15-74 yaş arasındaki bireyler arasında genel işsizlik oranı mavi kolonlarla, üniversite mezunları arasındaki işsizlik oranı ise kırmızı noktalarla temsil edildi. Almanya, İtalya, Polonya, Fransa, İspanya gibi ülkelerde kırmızı nokta her zaman mavi kolonun altında kalırken, Türkiye’de bu durum tersine döndü. Türkiye’de üniversite mezunları, toplum ortalamasından daha yüksek oranda işsiz.
Üniversite mezunu sayısı arttı, işsizlik derinleşti
Gazeteci Ussal Şahbaz’a göre Türkiye’de üniversite mezunları arasındaki işsizliğin artmasının temel nedeni, mezun sayısının ekonominin ihtiyacını aşması. Son 15 yılda üniversite mezunu sayısının iki katına çıktığını belirten Şahbaz, çok sayıda üniversitenin yetersiz araştırma altyapısıyla açıldığını ve yükseköğretim sisteminin aşırı kalabalıklaştığını ifade ediyor. Ayrıca Türkiye’de profesör ve doçent sayısının yaklaşık 80 bin civarında olduğunu ve bunun bazı kamu kadrolarına kıyasla oldukça yüksek olduğunu vurguluyor. Ussal Şahbaz’ın açıklamalarına akademisyen Toplum Çalışmaları Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi Vasıf İnanç Duygulu’dan veri destekli bir yanıt geldi. Duygulu, üniversite ve akademisyen sayısının sanıldığı kadar yüksek olmadığını, sorunun öğrenci sayısındaki orantısızlıktan kaynaklandığını savundu. Duygulu’nun sunduğu veriler şu şekilde:
Üniversite başına düşen kişi sayısı
Türkiye: 419 bin
Almanya: 182 bin
Polonya: 93 bin
İtalya: 208 bin
İspanya: 174 bin
Öğrenci sayısı (2025):
Türkiye: 6,995 milyon (örgün öğretim: 3,7 milyon)
Almanya: 3,4 milyon
Polonya: 1,355 milyon
İtalya: 2,217 milyon
İspanya: 2,371 milyon
Akademik personel sayısı:
Türkiye: ~185 bin (her 21 öğrenciye 1 akademisyen)
Almanya: 217 bin (her 14 öğrenciye 1)
Polonya: 93 bin (her 13 öğrenciye 1)
İtalya: 125 bin (her 16 öğrenciye 1)
İspanya: 10,7 öğrenciye 1 akademisyen
“Sorun üniversite sayısı değil, yanlış planlama ve düşük akademik koşullar”
Verilere göre Türkiye’de üniversite ve akademisyen sayısı diğer ülkelere kıyasla fazla değil; asıl sorun, öğrenci başına düşen akademisyen sayısının çok düşük olması. Problemin kaynağı olarak fakülte ve MYO planlamalarındaki hatalar ile açık öğretime ve düşük puanlı bölümlere aşırı yönlendirme gösteriliyor.
Bu bölümlerden mezun olanların iş bulamaması, tüm üniversite sistemine yönelik olumsuz algıyı besliyor. Ayrıca akademik maaşların yurt dışına kıyasla oldukça düşük olduğu ve üniversite sayısı ile akademisyen sayısının “fazla” olduğu iddiasının gerçekçi olmadığı vurgulanıyor.