İsim isim, yenidoğan çetesi… İşte Türkiye’nin en vicdansız 47 kişisi
Yenidoğan Çetesi davasında tutuksuz sanıklar dinlendi. Sanık avukatıyla savcı arasında gerginlik yaşandı. Savcı bebeklerin mal gibi alınıp satılmasının rahatsız edip etmediğini sordu, avukatın kamuoyu ne der tepkisine savcı 'beni ilgilendirmez' dedi.
Kamuoyunda “Yenidoğan Çetesi” olarak bilinen, çeşitli özel hastanelerde yaşanan bebek ölümlerine sebebiyet verdikleri ve haksız kazanç elde ettikleri gerekçesiyle suçlanan sanıkların yargılanmasına İstanbul Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmanın 9. gününde tutuksuz sanıklar dinlendi. Hemşire Renginar Molla kendisine solunum sorunu olan bebek için “Oksijen almıyor” diye yaz dediklerini ve bu talimatı sorgulamadığını söyledi.
Savcının Bağcılar Şafak Hastanesi Müdürü Mustafa Kazan’a yönelttiği “Ölebilecek bir bebeğin mal gibi para karşılığı alınıp satılması seni rahatsız etmedi mi” sorusuna sanık avukatları itiraz etti ve sözlerin dışarıda yanlış anlaşılacağını savundu. Savcı da “Kendisi söyledi para karşılığı bebeklerin alındığını. Beni ilgilendirmiyor dışarıda nasıl anlatıldığı” dedi.
Duruşma savcısının Şafak Hastanesi Başhekimi Semiha Yavuz’a soru sorduğu sırada çıkan tartışmada Yavuz’un avukatı savcıya “Müvekkile had bildiremezsiniz, sınırlarınızı bilin” dedi.
Davanın bugünkü oturumu saat 10:20 sıralarında kimlik tespitlerinin ardından tutuksuz sanık Renginar Molla’nın savunmasıyla başladı.
Molla mahkeme başkanının sorularını yanıtlarken daha önce sadece ismen duyduğu ve bir kez gördüğü Fırat Sarı hakkında bilgiler verdi.
Gazeteci Nagihan Yılkın’ın aktardığına göre Molla mahkemede Hasan Basri ve Gıyasettin Mert Özdemir (Mert olarak tanıdığı) isimlerini de verdi. Hasan Basri’nin kendisine yönetim tarafından doktor asistanı hemşire olarak tanıtıldığını belirtti. Diğer hemşireler hakkında da bilgi veren Molla, Mehmet Salih isimli bir kişiyi çalıştığı süre boyunca tanımadığını ifade etti.
Molla’nın ifadesi şöyle devam etti:
Mahkeme Başkanı: “Abla, basamakları çek” diyor, öyle mi?
Renginar Molla: Evet, öyle diyordu.
Renginar Molla: Yönetim tarafından benden doğum sayılarını istediler, biraz da ondan…
Mahkeme Başkanı: Basamakları kim belirliyordu?
Renginar Molla: Fırat Sarı belirliyordu.
Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı mı söyledi diye düşündünüz?
Renginar Molla: Evet, Fırat Sarı dedi, diye düşündüm.
Mahkeme Başkanı: Normalmiş gibi konuşuyorsunuz. Doktorlar hiç basamak demiyor, hemşireler sürekli basamak diyor.
Renginar Molla: Hasan Basri aradığında düzeltme yaptım.
Mahkeme Başkanı: Değiştirdiniz mi yani?
Renginar Molla: Hasta dosyasında değiştirdim.
Mahkeme Başkanı: 3’ten 1’e çektiniz mi?
Renginar Molla: Çektik mi çekmedik mi, orada biz bir çelişkiye girdik.
Mahkeme Başkanı: Denetim tapelerinde Hasan Basri’ye denetime geleceklerini söylediniz mi?
Renginar Molla: Denetime geldiklerinde epikrizleri görmek istediler. Ben de yazılmayan epikrizleri söyledim.
Mahkeme Başkanı: Epikrizler yazılmamış mıydı?
Renginar Molla: Yazılmamıştı.
Mahkeme Başkanı: Kim yazıyordu?
Renginar Molla: Hasan Basri. Tek başına mı, Fırat Sarı ile mi yazıyordu bilmiyorum.
Mahkeme Başkanı: Hasan Basri size yardımcı olacaktı, değil mi?
Renginar Molla: Yönetimden söylediler.
Mahkeme Başkanı: Kim söyledi?
Renginar Molla: Başhemşire Ufuk. Yönetimde kim varsa bilgileri vardı.
Mahkeme Başkanı: Kaç yıllık hemşiresiniz?
Renginar Molla: 15.
Mahkeme Başkanı: Yenidoğan bölümünde ne kadar çalıştınız?
Renginar Molla: 10 yıl.
Mahkeme Başkanı: Neden Hasan Basri’ye sordunuz?
Renginar Molla: Doktorun yaptırdığı görevleri bilmiyordum.
Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile para hareketiniz olmuş. Nedir bu?
Renginar Molla: Yurtdışına çıkacaktım, para istedim. O da sağ olsun verdi. Geri biriktirip ödemek istedim, ama kabul etmedi.
Mahkeme Başkanı: Gıyasettin Mert’i ne diye tanıyorsunuz?
Renginar Molla: Hemşire.
Mahkeme Başkanı: Hiç bebek sevkinde denk gelmediniz mi?
Renginar Molla: Hayır.
(Mahkeme Başkanı bir tapeyi soruyor.) Mahkeme Başkanı: Basamaklara önem verdiklerini anladım. Siz ne düşünüyorsunuz?
Renginar Molla: Sorguluyorum ben burada da. Bir yönlendirme bekliyordum. Her konuşmamızda sorgulamıştım. “Neden böyle?” diye soruyordum.
Mahkeme Başkanı: Neden Hasan Basri “Baskın yiyoruz” diyor? “Basamaklarla ilgili” diyor.
Renginar Molla: Basamaklarla ilgili bir işlem yapmadım.
Mahkeme Başkanı: Yapmadınız, ama nasıl olduğunu biliyor musunuz?
Renginar Molla: Doktorların dediğini yapıyordum.
Mahkeme Başkanı: Hasan Basri’ye “Bebeğin yatışından sana ne” diye neden tepki vermiyorsunuz?
Renginar Molla: Orada anladığını düşünüyorum.
Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı’ya “Hocam, ben bu şekilde çalışmayacağım” diyorsunuz. “Tamam, Hasan Basri’yi idare ediyorum ama bu bebekte kanama var” diyorsunuz.
Renginar Molla: Nöbetçi arkadaş tedirgin olup beni arıyordu. Ben “Beslemeyin,” diyordum. Sabah geldiğimde bebeğin kontrolünü kendim yapıyordum. Bebeklerle ilgili şeyleri Hasan’a iletmeyeceğim diyordum. Yönetime de söyleyeceğimi söylemiştim.
Mahkeme Başkanı: O bebeğe daha sonra ne oldu?
Renginar Molla: Fırat Bey geldi, tedavisini yaptı. Bebek toparladı, annesine teslim ettik.
Mahkeme Başkanı: Hiç hemşirelerle basamak muhabbeti yaptığınız bir şekilde çalıştınız mı?
Renginar Molla: Fırat Bey bana ulaşamadığında “Hasan’la görüş, ona söyle, o bana iletecek” dedi. Ben part-time çalışıyordum, o şekilde anlaşmıştık. “O iletişimi Hasan’la sağlayacaksınız” dediler. Bir şey diyemedim. Yönetimden Hasan Basri’nin bilgisi vardı.
Üye Hakim: Denetime geldiklerinde hastalar 3. basamak mıydı?
Renginar Molla: Hatırlamıyorum.
Üye Hakim: 3’ten 2’ye, 1’e çek derken ne demek istiyordu?
Renginar Molla: Oksijenleriyle ilgili bir şeydi. Dosya üzerinde değiştirdim. Bebeğe herhangi bir şey yapmadım.
Üye Hakim: Hasan Basri’nin ciro hesabı yaptığını gördünüz mü?
Renginar Molla: Görmedim.
Üye Hakim: Dosya üzerinde tam olarak ne yaptınız?
Renginar Molla: Bebek oksijen alıyordu, ama almıyormuş gibi yaz dedi.
Üye Hakim: O anda oksijen alıyor muydu?
Renginar Molla: Alıyordu.
Üye Hakim: Amacı neydi peki?
Renginar Molla: Sorgulamadım.
Üye Hakim: Hastane evraklarını Hasan Basri dışarı çıkarıyor muydu?
Renginar Molla: Bizden alıyordu. Epikrizleri yazacağım diyordu. Dosyalar arşive gidiyordu.
Üye Hakim: Sisteme kaydetme işlemlerini kim yapıyordu?
Renginar Molla: Ben yapıyordum.
Üye Hakim: 10 yıllık hemşiresiniz. Hangi hastanın 3. basamak, hangi hastanın 2. basamak olduğunu anlarsınız.
Renginar Molla: Bana, bebeklere odaklan diyorlardı. Ben de bebeklere odaklanıyordum.
Üye Hakim: Yenidoğanın işleyişiyle başhekim ilgilenir miydi?
Renginar Molla: Evet, ‘Kaç hasta var, genel durum nasıl?’ diye soruyordu.
Savcı Kadir Koçakaya: Neden yenidoğan yoğun bakımın dolması için bir çaba gösteriyorsunuz?
Renginar Molla: Benim hiçbir zaman öyle bir çabam olmadı.
Savcı Kadir Koçakaya: Bana hasta gelmedi diyorsunuz. Bunu söylemekteki amaç ne?
Renginar Molla: Amacım yok.
Savcı Kadir Kocakaya: Şakasının bile yapılabileceğini düşünmüyorum. Sana, Bir ilaç getireceğim (oksijeni yavaşlatan bir ilaç), bunu ver, diyorlar. O sırada ne yaptınız?
Renginar Molla: O anda ne demek istediklerini anlayamadım. “Gayet iyi gidiyor bu bebekler” dedim.
Savcı Kadir Kocakaya: Hesabınıza gelen para haricinde elden para aldınız mı?
Renginar Molla: Hayır.
Savcı Kadir Kocakaya: Hastane yönetimiyle Fırat Sarı’nın yaptığı anlaşmadan bilginiz var mı?
Renginar Molla: Hayır.
Savcı Kadir Kocakaya: Başhekim Yener Mansuroğlu mu?
Renginar Molla: Evet.
Savcı Kadir Kocakaya: Fırat Sarı, anlaşmayı kimle yapmıştır?
Renginar Molla: Bilmiyorum, ama başhekimle yapmıştır herhalde.
Sağlık Bakanlığı avukatı: 10 yıl yoğun bakım hemşiresi hastaların tedavisiyle ilgili bilgileri kime vermeli ve kendisi kime veriyordu.
Renginar Molla: Tedavileri doktordan alıyordum, hastaya uyguluyordum.
Avukat: Bilgiyi hekime mi vermeli sorumlu hemşire mi
Renginar Molla: Önce hekime bildirim yazarım, sonra hemşireye
Avukat: Önceki beyanda hekime değil sorumlu hemşireye verdiniz
Renginar Molla: Yok yok hekim. Önce hekim.
Avukat: Her taburcu bebekte Fırat Sarı mı oluyordu?
Renginar Molla: Evet, geliyordu. Taburcu öncesi değerlendirme yapıyordu.
Renginar Molla’nın ardından sanık kürsüsüne Bağcılar Şafak Hastanesi’nde idari personel olarak görev yapmış Mustafa Kazan çıkarıldı.
Kazan hakkında hastanenin yenidoğan yoğun bakım servisinde görevli olduğu dönemde gerçekleşen usulsüzlüklerle ilgili ciddi suçlamalar yer aldı. İddianamede “usulsüz epikriz yazımı, 112 acil servis sistemi kullanılmaksızın gerçekleştirilen hasta sevkiyatları, hastaların sağlık durumlarıyla ilgili bilgilerde oynama yapılarak SGK’ya yüksek miktarda fatura edilen ilaçlar” gibi faaliyetlerle nitelikli dolandırıcılık suçlarını işlediği belirtildi.
Mahkeme Başkanı: Savunma yapacak mısın?
Mustafa Kazan: Bağcılar Şafak Hastanesi’nde 2023’ün başları 2024’ün şubat ayına kadar çalışmışımdır. Bizzat kendim istifa ettim. Sürekli bir kaos vardı hastanede, sıkıntılı bir hastaneydi. Sonra Kızılay Hastanesi’ne geçtim. Kendi isteğimle istifa ettiğimi beyan ediyorum ki ben Kızılay’da çalışırken gözaltına alındım. 2-3 ay daha görevime devam ettim sonra psikolojik olarak iyi olmadığım için emekliliğimi isteyerek memleketime taşındım. Şafak Hastanesi’nde idari personel olarak teknik işlere bakan biri olarak çalıştım. Tıbbi süreçlerde yetkim bulunmamaktadır. Örgüte ilişkin bir para alışverişim yoktur.
Mahkeme Başkanı: Bağcılar Medilife’ta çalıştınız mı?
Mustafa Kazan: Üç yıl önce çalıştım. Oradan da kendi isteğimle ayrıldım. Yabancı uyruklular almışlardı. Türkçe konuşamıyorlardı, anlaşamıyorduk. Bu yüzden ayrıldım.
Mahkeme Başkanı: Bağcılar Şafak’ta bir işletme var mıydı?
Mustafa Kazan: Benim bildiğim yoktu.
Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile muhatap olmadınız mı?
Mustafa Kazan: Kendisiyle tanışmam. Sadece bir kere beni aramıştı. İki kere görüşmemiz oldu. Bana, Bir alacağım var, diyor ama içeriğini bilmiyorum. Bununla ilgili ne yapabiliriz, diyor. Bilmiyorum, diyorum. Ben çıkarttırayım, baksınlar, ona göre size bilgi versinler, dedim. Ertesi gün yeniden aradılar. Ben ilettim. İşin içeriğini bilmediğim için geçiştirdim.
Mahkeme Başkanı: Başhekiminiz kimdi?
Mustafa Kazan: Semiha Yavuz.
Mahkeme Başkanı: Siz gelmeden önce de Semiha Yavuz muydu?
Mustafa Kazan: Benden bir ay sonra gelmişti.
Mahkeme Başkanı: Hastane sahibi kim?
Mustafa Kazan: Ortaklık yapısını bilmiyorum ama benim muhatabım Cem Türker Öztürk’tü.
Mahkeme Başkanı: Siz ne mezunusunuz?
Mustafa Kazan: Kimya. Aslında kimya öğretmeniydim.
Mahkeme Başkanı: Gıyasettin ile olan tapenizde “İlk il dışımız da hayırlı olsun diyelim o zaman” deniyor. Bu ne anlama geliyor?
Mustafa Kazan: İl dışından gelen bir gebe olacaktı. Hatta durumu başhekime ilettim. Aciliyetle ilgili bir konuşmaydı.
Mahkeme Başkanı: “Bebek başı 10 BİN lira vereyim” deniyor. Bu nedir?
Mustafa Kazan: İki görüşmem oldu. Görüşmelerim yönetimin bana ilettiği şeyler hakkındaydı. Biri 10 bin, diğeri 50 bin mi neydi, bir de hasta başı vardı. Benim bildiğim, bunu kabul etmemişti.
Mahkeme Başkanı: Sonradan kabul etmiş mi?
Mustafa Kazan: Etmiş galiba. Ben de tapelerden gördüm, ama detayını bilmiyorum.
Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı’yı arıyorsunuz ve “Hocam, sizden destek isteyeceğim. Sayıyı artırabilir miyiz, 27 falan” diyorsunuz. Bu ne anlama geliyor?
Mustafa Kazan: Hatırlamıyorum.
Mahkeme Başkanı: Neden Fırat Sarı ile böyle bir konuşma yapma ihtiyacı duydunuz?
Mustafa Kazan: Bilmiyorum.
Mahkeme Başkanı: Rabia Taşkın sizi aramış. Kimdi bu?
Mustafa Kazan: Muhasebe.
Mahkeme Başkanı: “Mert geldi, 50 bindi, değil mi” diyor. Siz de “Evet” diyorsunuz. Bu ne anlama geliyor?
Mustafa Kazan: Beni yönlendirmeleriyle söylediğim bir şeydir. Zaten parayı onlar soruyor.
Mahkeme Başkanı: Yönetim mi size, bu parayı ver, diyor?
Mustafa Kazan: Evet.
Mahkeme Başkanı: Kim söylüyor bunu?
Mustafa Kazan: Cem Bey.
Savcı: Cem bey genel bir talimat mı verdi, yoksa Mert ile mi görüş dedi?
Mustafa Kazan: Mert’le görüş dedi. Bunun karşılığında hasta başı 10 bin TL ya da 50 bin TL gibi bir şey söyledi.
Savcı: Cem, Mert’i tanıyor muydu?
Mustafa Kazan: Bilmiyorum.
Savcı: Demek ki tanıyordu. Peki, sen tanıyor muydun?
Mustafa Kazan: Tanıyordum.
Savcı: Neden kendisi doğrudan görüşmüyor da seni aracı koyuyor?
Savcı: Maaşını nasıl alıyordun?
Mustafa Kazan: Hastaneden alıyordum.
Savcı: Muhasebeden kim sorumluydu?
Mustafa Kazan: İsmini hatırlamıyorum.
Savcı: Neden para çıkışıyla ilgili seni arıyorlar?
Mustafa Kazan: Kimse bilmediği için beni arıyorlardı.
Savcı: Muhasebeden sorumlu kişiyi aramıyorlar mı?
Mustafa Kazan: İlk görüşmeyi ben yaptığım için.
Savcı: Neden bu görüşmeyi onunla değil de seninle yaptılar?
Mustafa Kazan: Sebebini bilmiyorum.
Savcı Kadir Kocakaya: Ölüm tehlikesi olan bir bebeğin mal gibi alınıp satılması rahatsız etmedi mi seni?
Mustafa Kazan: Uygun değil doğru söylüyorsunuz. Çalışmam gerekiyordu, çünkü üç çocuğum vardı.
Savcı Kadir Kocakaya: Aksiyon almadın mı?
Mustafa Kazan: İş arayışım vardı.
Savcı Kadir Kocakaya: Bu bebek ölürse sorumluluğun olur diye düşünmedin mi?
Mustafa Kazan: Aynen, benim de çocuğum var. Doktorların hastalarla çok ilgilendiğini düşünüyordum. Hastane doktorlarına güvendiğim içim o yüzden rahattı.
Avukat itiraz etti: Savcı mal gibi alınıp getiriyor diyor zaten kamuoyunda baskı var. Savcının yönlendirmesini kabul etmiyorum. Buralar hastanedir varoş bir yer değildir. Hastaneler tam teşekkürlerdir. Basın da şimdi böyle yayın yapacak.
Savcı Kadir Kocakaya: Sanık diyor ki biz para karşılığında alıyorduk diyor. Ben demiyorum ki. İkincisi dışarda bunun yansıyacağı beni ilgilendirmez. Nasıl yansıyacağına ilişkin ben bir yargılama yapamam.
Avukat: Hasta turizm gibi bir faaliyet var mı?
Mustafa Kazan: Evet oluyordu, yabancı uyruklular da geliyordu.
Fırat Sarı; Mustafa bey Gıyasettin Mert dışında başkalarıyla çalıştı mı?
Mustafa Kazan: Çalışmadım.
Murat Mantuş’un avukatı Burak Mengü: Sağlık Bakanlığı bu süreçte denetledi mi?
Mustafa Kazan: Denetlendi
Burak Mengü: Usulsüzlük tespit edildi mi?
Mustafa Kazan: Edilmedi.
Mustafa Kazan’ın avukatı duruşma savcısının bebeklerin mal gibi alınıp satılmasıyla ilgili sorduğu soruya karşı çıktı. Masumiyet karinesini ihlal ettiğini söyledi.
Soruşturma savcısı Yavuz Engin’in de iddianameyi kendisinin yazmadığını kolluk kuvvetlerine yazdırdığını iddia etti.
Mustafa Kazan’ın ardından Semiha Yavuz sanık kürsüsüne geldi.
Yavuz hakkında “Şüphelinin başhekimi olduğu hastanede, 112 sistemi kullanılmaksızın hasta sevki, hastaların basamaklarında oynamaya yapıp ve gerçeğe aykırı şekilde ilaçları SGK’ya fatura ettirerek nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği” ifade ediliyor.
Mahkeme Başkanı: Savunmanı yapacak mısın?
Başhekim: Semiha Yavuz: Yapacağım (Elindeki kağıttan okuyor).
“Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum.
Göçmen bir 7 çocuktan en büyüğüm. Evliyim iki evladım var. Allah herkesin evladını bağışlasın.
Bizler başhekimleri olarak hasta haklarını maksimum düzeyde gözeterek işin ehli doktorlar ve hemşirelerle yaptık.
Biz başhekimlerin mali süreçlerle hiçbir alakası yoktur. Saha içinde aktif bir başhekimiydim.
Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan denetimlerden en iyi şekilde geçtim.
Mustafa Kazan bilgi verirken tek uygunsuz hastane Bağcılar Şafak hastanesidir dedi. Şaşırdı herhalde. Kimse de düzeltmedi.
Olağan dışı denetimlerden birinde denetimdeki kişi ‘Semiha görüyorum ki çok iyi işler yapıyorsun. Her raporu gösteriyorsun’ dedi. ‘Sana ve ekibine çok teşekkür ediyorum. Ben Kadıköy’de oturuyorum ama bir hastam olsa sana yönlendiririm’ dedi. İşime daha çok sarılarak devam ettim.
Dinlemeden hüküm vermek bir yöneticinin yapacağı en kötü şeydir.
Yenidoğan ünitem çok ferahtı. İstanbul’un en iyisiydi belki de.
Bebeğin basamakları değişik kriterlere bağlıdır. Her hastayı ben karşılamaya dikkat ederdim. Hastada ne var, ne yok ben değerlendiriyordum. Aileyle de bizzat ben görüşürdüm. Yanımda da hemşire olmasına özellikle dikkat ederdim. Doğumdan sonra da ilk babayla muhatap oluyordum. Bütün iş yoğunluğuma rağmen anne kendi odasına geçtikten sonra yanlarına giderdim. Bizzat ben giderdim çünkü güven duymalarını isterdim. Hasta vizitelerini hasta başında işinin ehli hemşirelerle yaptım.
2006 yılından itibaren İstanbul’un en yüksek doğum oranına sahip ilçesi olan Bağcılar’da çalıştım ve başhekimlik yaptım. Bizim hastanemizde aylık 100-150 doğum gerçekleşirdi. Bağcılar, doğurganlık oranı en yüksek yer olduğu için tüm detaylara hakimdik ve bu doğrultuda çalışıyorduk.
Ben zaten Bağcılar’da popüler bir doktordum. Etik çalışan bir başhekimim. Kaşe bizim mahremiyetimizdir. Burada duyduklarıma bir başhekim olarak şaşkınım.”
Mahkeme Başkanı: Gıyasettin Mert Özdemir (112 Ambulans şoförü) ile sizin aranızda 33 bebeğin hastanenize sevk edildiği bir konuşma var. Siz ‘güzel güzel’ diyorsunuz, bu tuhaf değil mi?
Başhekim Semiha Yavuz: “Başkanım, bu normal bir konuşma. Altında farklı bir sebep yoktur.
Mahkeme Başkanı: Gıyasettin Mert Özdemir (112 Ambulans şoförü) ile sizin aranızda 33 bebeğin hastanenize sevk edildiği bir konuşma var. Siz ‘güzel güzel’ diyorsunuz, bu tuhaf değil mi?
Başhekim Semiha Yavuz: Başkanım, bu normal bir konuşma. Altında farklı bir sebep yoktur.
Mahkeme Başkanı: Denetim geldiğinde epikrizler ve dosyalar istediğinizde hemen verdiniz mi?
Semiha Yavuz: Verdim.
Mahkeme Başkanı: ‘Epikrizleri tamamlayın’ diye bir şey söylediniz mi?
Semiha Yavuz: Hayır. Demedim. Böyle bir şeye ihtiyacım yoktu.
Mahkeme Başkanı: Hemen nasıl verdiniz?
Semiha Yavuz: Ben çok disiplinli çalışan bir ekiptim. Bu duruma düşmemek için zaten doğru bir ekiple çalıştım.
Mahkeme Başkanı: Gıyasettin Mert’i tanıyor musunuz?
Semiha Yavuz: Mert diye birini biliyorum 112’den hasta sunan ama Gıyasettin olduğunu burada duydum.
Mahkeme Başkanı: Gıyasettin ile bir konuşmanız var, ‘entübe’ mi diye soruyorsunuz?
Semiha Yavuz: Hastayı soruyorum ki ona göre hazırlatacağım. İl dışından gelen bir hastaydım.
Mahkeme Başkanı: Gıyasettin ‘Suriyeli bebek var alır mıyız’, diyor ‘alırız’ diyorsunuz?
Semiha Yavuz: Özellikle tc olmayan bebeğin İstanbul’da oturması gerekiyor. Benim para almam söz konusu değil zaten
Mahkeme Başkanı: Hasta sayısının konuşulması abes değil mi?
Semiha Yavuz: Sıradan yapılan bir konuşma. 33 hastam var gece kabulü gelirse diye…
Mahkeme Başkanı: 112 ile konuşmanız saçma değil mi, sana ne diye demiyorsun?
Semiha Yavuz: Hasta sayısını paylaşarak konuşmamda bir durum yok gerçekten çok yoğundum.
Mahkeme Başkanı: “Mehmet Halis’in Fırat Sarı ile bir konuşması var: ‘İl dışından gelen bebekler ex oluyor, Semiha gözünü karartmış, ortalığın anasını s… Bu konuşmaya ne diyorsunuz?'”
Semiha Yavuz: Esefle kınıyorum. Benimle uzun yıllar çalışmış birinin arkamdan böyle konuşması çok iğrenç. Kesinlikle doğru değil. Benim bu kadar eks verdiğimle ilgili şeyler kesinlikle doğru değil. Denetimden geldiler tek tek incelediler. Bunların en büyük kanıtı bu denetimlerdi.
Mahkeme Başkanı Hakan Doğukan Taşçıyla ilgili bir soru sordu
Semiha Yavuz: Hayatımın hiçbir saniyesinde bu adamları görmedim. Niye bu şekilde konuşuyorlar sizin takdirinize bırakıyorum.
Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı çalıştı mı hastanenizde?
Semiha Yavuz: Hiç çalışmadı.
Mahkeme Başkanı: Ekleyeceğin bir şey var mı?
Semiha Yavuz: Buradaki insanların hataya düştüğünü gördüm. Çok sevgi dolu bir ailede büyüdüm ben. Annem ve babam öleli çok oldu, ama onların düsturuyla büyüdüm. Yedi evlat yetiştirdiler. Kardeşim de diş doktoru. İnsan olmayı unutmayın. O sevgisizlik çok kötü bir şey tabii ki kendimi de seviyorum ailem de arkamda. Dünyaya bir daha gelsem doktor olurdum. Çocuk doktoru olurdum. Beni yetiştiren aileme, sevdiklerime teşekkür ederim.
Savcı Koçakaya Şafak Hastanesi’nin yapısına ilişkin olarak “Hastanede kaç müdür çalışıyordu” sorusunu yöneltti. Yavuz “Üç müdür çalışıyordu” diyerek yanıt verdikten sonra devam ederken savcı başka soru sormak istedi, ancak o esnada Semiha Yavuz konuşmaya devam etmek istedi. Bunun üzerine Koçakaya “Sözümü kesme. Mustafa Kazan kime bağlıydı? İşletme müdür yardımcısı olarak direkt size mi bağlıydı, yoksa arada başka kişiler var mıydı?” diye sordu. Semiha Yavuz ise “Bizim hastane konkordato olduğu için kime bağlı olduğunu bilmiyorum” yanıtını verdi.
Savcı Kocakaya’nın tepkisi üzerine Yavuz’un avukatı araya girerek savcıya “Bizim müvekkilimize had bildiremezsiniz. Sınırlarınızı bilin” dedi.
Duruşmaya verilen aranın sona ermesiyle Güney Hastanesi’nde hemşire yardımcısı olarak çalışan tutuksuz sanık Batuhan Çetin sanık kürsüsüne geldi. Çetin hakkında “Kaya bebeğin ölmesinde ihmali bulunduğundan, ihmalli davranışla kasten öldürme suçunu işlediği” belirtiliyor.
Batuhan Çetin: 2021 yılında Güney Hastanesi’nde stajyer olarak başladım. Stajım bittiği zaman bu hastanede yenidoğan yoğun bakım ünitesinde hemşire yardımcısı olarak başladım.
Batuhan Çetin: Yapılan usulsüzlüklerden haberim yok. Damla Atak geldikten sonra yoğun bakım değişti. İşletme olduğunu biliyordum. İşletme gittikten sonra Ali Dirik işletiyor diye biliyorduk.
Mahkeme Başkanı: İşletme senin çalıştığın dönemde var mıydı?
Batuhan Çetin: Vardı.
Mahkeme Başkanı: Kim ilgileniyordu?
Batuhan Çetin: Geceleri İlker Gönen geliyordu. Gündüz çok nadir Şeyhmus Çelik geliyordu. Hüseyin Günerhan ilgileniyordu. Hüseyin Günerhan, kendini Şeyhmus olarak tanıtıyordu.
Batuhan Çetin: Kaya Bebek ölürken anestezi uzmanı bile elini sürmedi. Kimse ilgilenmedi. İkinci günün gecesinde bebek kanamaya başladı. Hemşire Damla Atak çağrıldığı halde gelmedi. Bebek gece 3 buçuk civarında daha da ağırlaştı. Rıza doktoru aradım, yardım istedim. Bana “500 gram, bu bebek zaten ölecek. Çek fişini, gitsin” dedi. Bebeğin ailesinden özür diliyorum. Ama Rıza hoca böyle dedi. Bunlar böyle insanlar.