'Annemin Bilmediği Her Şey' kitabıyla dikkat çeken Arda Erel'in Literatür Hayat'tan çıkan yeni romanı 'Senin Hakkında Bir Hikâye', bir 'kalp kırıklığı anlatısı'ndan ziyade algoritma-bazlı günümüz 'ilişkilenme' kültürünün bir eleştirisi.
Altını çizmek istediğim, Arda’nın, aynı Jane Austen romanlarındaki evlilik portreleri gibi, romantik ilişkilenmeleri akıcı bir şekilde toplumsal bir kurum olarak değerlendirmiş olması. Tek fark, her şeyin hızının artmış olması.
Arda ErelAlara Demirel –
[email protected]
Teknolojinin günümüz ilişkilenmeleri üzerine etkisini kurguyla aktaran ‘Senin Hakkında Bir Hikâye’ romanını yakından okumayı, özellikle de romantik ilişkilenmelerin metalaştırıldığı bir dönemde, oldukça anlamlı buluyorum. Nedenini anlatabilmem için ‘çöpçatanlık’ hakkında kısa bir tarih dersine girmemiz gerekiyor, lütfen kusura bakmayın!
Şimdi Arda Erel’in kaleminde kaybolmadan biraz geçmişe gidelim: ABD’de geliştirilen ilk bilgisayar tabanlı çöpçatanlık hizmeti, insanların hizmetine sunulduğunda yıl 1965’miş. Ruh eşleriyle tanışmak isteyen kullanıcılar, ilişki tercihlerine dair soruların yer aldığı bir anketi doldurup (3 dolar da ödeyerek) cevapları postalıyorlarmış; cevaplar da akabinde içinde isim ve iletişim bilgileri olan bir bilgisayarda işleniyormuş. Harvard Üniversitesi’nin lisans öğrencileri, o zamanlar buna zaman ayırmayı değerli bulmuşlar.
59 yıl sonra, günümüzde, bu çöpçatanlık hizmetleri artık çeşitli iş modelleri, fiyat noktaları ve hizmet kalitelerine sahip, geniş yelpazeli bir endüstri. 21. yüzyıl dünyasında kişiler, tek bir bilgisayar üzerinden eşleştirilmiyorlar; sistem gelişti ve her gün milyonlarca kişi ruh eşlerini bulmak veya sosyal bağlantılarını genişletmek için bu algoritmik ağlara dahil oluyorlar. Sosyologların bu ‘serbest piyasa’ harikasını nasıl yorumladığı, başka bir yazının konusu. Bugün, bir edebiyat temsili üzerinden ilerleyeceğiz.
Erel’in, özellikle de hafıza ve kimlik temaları üzerinde durduğu ‘Annemin Bilmediği Her Şey’ kitabından sonra, bir ayrılığın hikâyesini toplumbilime olan tutkusuyla harmanlayarak anlatmayı tercih etmesine hiç şaşırmıyorum. ‘Senin Hakkında Bir Hikâye’, ilk bakışta sıradan bir ‘kalp kırıklığı anlatısı’ olarak nitelendirilebilir elbette -bu, çok da yanlış bir betimleme olmaz hatta. Zira kitabın, “Bu, özel bir ayrılıktır!” gibi bir iddiası yok; aksine, yıkıcı hislerin gündelik hayatın tam ortasından geldiğini kabul ediyor. Ancak kurgu, bir ayrılığın tetiklediği anıları aktarırken okuyucusunu protagonistinin zihnine buyur ediyor; her sinaps bağlantısının tetiklediği bir anıya veya yasın beraberinde getirdiği hislere öyle değer veriyor ki, 14 bölümlük kurgu, bireysel alana ait görülen her konuyu, toplumun çağdaş konumuyla birleştirebiliyor.
Adını bir kez bile öğrenmediğimiz karakterin en ‘özel’ anılarında beraber ilerliyoruz. Acı hissi geliyor, karakter bir çıkarım yapıyor; buna sebep olan anıya gittiğimizde “Tamam, devam edeyim” gibi içsel bir uyarıyla esas meseleye dönüyoruz. Biri, bilinçaltını ziyaret ederken oradayız: burada zaman yok. Varsa da kesinlikle lineer değil. Yanlış anlaşılmasın: Bu karmaşıklık, Arda’nın diliyle basitleşiyor. Anlatı, belki de bir beynin içini anlatmak için en uygun yazı geleneğine yakın duruyor -modernist anlatıyı ve lirizmle bağdaştırılan hisleri düz yazının düz sorularıyla, dolambaçlı anılardan geçerek veriyor.
Bütün bunlarla altını çizmek istediğim, Arda’nın, aynı Jane Austen romanlarındaki evlilik portreleri gibi, romantik ilişkilenmeleri akıcı bir şekilde toplumsal bir kurum olarak değerlendirmiş olması. 1800’lü yılların Bath’ında bu birleşmeler için sosyal ağlar vardı; bu, 2000’li yıllarda değişmedi. Şimdi ‘aile dostunun kuzeni’yle tanışmak için Instagram DM’leri veya Tinder’ın algoritmaları var. Tek fark, her şeyin hızının artmış olması.
Artık balolarda eş değiştirene kadar beklemek yerine bir arkadaşlık uygulamasına giriyorsun, aynı romandaki ‘Modern Bir Lanet’ bölümünde ‘hızlı tüketilen ilişkiler yaşayan’ baş karakterin Tarot sever arkadaşının anlattığı gibi, insanları durmadan sola kaydırıyorsun: “Onları birer insan olarak değil, bir profil olarak görüyorsun; sağa ya da sola atılan profiller, mal gibi.”
Bu noktada romanı “Eskiden her şey daha iyiydi,” cümlesiyle eşleştirmek, kolaya kaçmak olur. Ne romanın böyle bir iddiası var, ne de bu yakın okumayı sürdüren benim: 19. yüzyılı endüstriyel kapitalizmin başlangıcı sayacaksak şimdiyi küresel kapitalizm olarak almak gerek. Yani bazıları tarafından içinde yaşadığımız ‘ilişki tüketimi epidemisi’ de insanları en basit tabiriyle metalaştıran bir sistem sorunu; teknolojinin etkisi ise bir etki-tepki durumu.
Bu mantıkla ilerlediğimde, Erel’in anlatısının, toplum tarafından “özel alan”a ait görülen hislere, oldukça “kamusal alan”la ilişikli bir mesele olarak baktığını görüyorum. ‘Senin Hakkında Bir Hikâye’, özellikle bu noktada okuyucusu için bir diyalog alanı tanıyor. Bu bağlantı, şu durumla da örtüşüyor: Romanı okuyana kadar Tinder’ın, Match.com’un, OkCupid’in ve Hinge’in tek bir şirkete şirkete bağlı olduğunu bilmiyordum. Yani roman, uluslararası şirketlerin romantik ilişkilerimizde de bir faktör olduğunu hatırlamama yarıyor. O hâlde algoritma-bazlı ilişkilenme kültürünü eleştirmek de politik midir?
Bir özet olarak Arda Erel’in Literatür Hayat Yayınları’ndan çıkan son romanının birçok yakın okuma yöntemi bağlamında beynimi gıdıkladığını itiraf edebilirim. Bana göre kitap, okuyucusuna ilişkilenmelerimizi içinde yaşadığımız sistemle ve teknolojinin kapitalizmle birleştiği alanlar bağlamında incelemeyi öğütlüyor. Bu nedenle bu yazıyı, yazarın da kendisinden ilham aldığını bildiğim bell hooks’un ‘Hep Aşka Dair’ isimli kitabından bir alıntıyla tamamlayacağım: “Bütün büyük sosyal adalet hareketleri, bir sevgi etiğini güçlü bir şekilde vurgular.”