Almanlar Neden Daha İyi Yapıyor: Yavaş ve emin…

28 Mart 2024
Bu haber 1 ay önce yayınlandı

İngiliz gazeteci John Kampfner, Almanya’nın Covid-19 salgını sırasındaki başarılarını görünce tarihini, kültürünü, ekonomisini araştırdı, röportajlar yaptı ve 'Almanlar Neden Daha İyi Yapıyor'u yazdı. Ama 'daha iyi' fikrine Almanlar katılmıyor.

MURAT ÜLKER

Belki biliyorsunuz, ben İstanbul Erkek Lisesi mezunuyum. Öğrenim dilimiz Almancaydı, Türk Edebiyatı, Yurttaşlık, Din Bilgisi, Milli Güvenlik, Müzik, Resim ve Beden Eğitimi hariç tüm dersler Almanca ve hocalar da Alman’dı. Böyle olunca da Alman kültürüne yakın oluyorsunuz. Almanya’ya çok seferim vardır, çok işler de yaptık.

Tabii ki Almanların iş yapış biçimleri, teknolojileri, kuralcılıkları konusunda bilgim var ama çok zamandır başarılarının arkasında yatan nedenleri merak ediyordum. Kabul edelim ki birçok konuda çok başarılı bir ülke, dünyanın gündemini her zaman meşgul ediyor. Almanya’nın başarısının arkasındaki nedenleri öğrenmeye merakımı bilen bir arkadaşım John Kampfner’in ‘Almanlar Neden Daha İyi Yapıyor: Gelişmiş Bir Ülkeden Notlar’ kitabından söz edince çok memnun oldum. Kitap Eylül 2021’de piyasaya çıkmış. Türkiye’de Şubat 2022’de basılmış.

Kampfner, Almanya’da yaşamış, gazetecilik yapmış bir İngiliz gazeteci. Almanya’nın Covid19 salgını sırasındaki başarılarını görünce literatür taramış ve çok sayıda röportaj yapmış, Alman tarihini, kültürünü, kimliğini, ekonomisini araştırmış. Ben size yazarın ağzından olduğu gibi alıntılar yaptım, yorumlarımı ekledim.

Bu arada Almanya ‘Länder’ (Türkçede ‘topraklar’ ya da ‘bölgeler’) olarak bilinen 16 eyaletten oluşan bir federasyondur. Almanya’nın şehirlerinden üçü olan Berlin, Hamburg ve Bremen’in ‘şehir eyaleti’ denen kendi toprakları vardır. Geri kalan 13 bölge Almancada ‘Flächenländer’ (düşük nüfus yoğunluğuna sahip geniş kara parçası) diye adlandırılır. Alman Birliği ancak 1871’de kuruldu.

Almanya niye başarılı oldu?

Almanya’da savaştan bu yana dört kritik yıl vardır: 1949, 1968, 1989 ve 2015. Harp sonrası 1945’den 1949’a kadar harap olmuş ve işgal edilmiş bir ülkenin yeniden inşa edilmesi gerekiyordu. Neredeyse tüm kasaba ve şehirler hasar görmüş, birçoğu yok edilmişti. Savaşı mutlak biçimde kaybetmenin travması ulusal bilince egemen oldu. Müttefikler, özellikle Amerikalılar, ülkenin yeniden ayağa kalkmasını sağladı. Almanya’daki tüm kamusal yaşamın merkezinde, 1949’da onaylanan Grundgesetz (Anayasa) vardır. Esası zarar görmeden toplamda 60’tan fazla kez değiştirildi (değiştirilebilmesi için her iki meclisin üçte iki çoğunluğu gereklidir). Alman Anayasası gerçek bir başyapıttır.

Almanya’nın genç neslinin, aileleriyle geçmiş hakkında yüzleşmek için ikinci kilit olay olan 1968 yılındaki isyanları beklemesi gerekti. Artık sessizliği, eksik ve yanlış öğretilen şeyleri kabul etmek istemiyorlardı. Ülke yine tehlikedeydi. Almanya bir başka uçurumun kenarına kadar geldi ancak bundan demokrasisi güçlenerek çıktı.

Alman bürokrat Thomas Bagger’in belirttiği gibi, savaş sonrası liberal demokratik düzende bir ulusun kimliği, istikrarı ve öz değeri hukukun üstünlüğüne bağlıdır. Savaştan yenik çıkan Almanya’nın sırtını dayayacak hiçbir şeyi kalmadı. Bu yüzden Almanlar sürece, doğru yapmaya tutkuyla önem veriyor, yalapşaplıktan nefret ediyor.

Almanya halkı kurallara takıntılıdır. Etrafına saygılıdır. Almanya’da kural kuraldır. Mantık aksini önerse bile bürokrasiye saygı gösterilmelidir.

“Alman toplumu olarak karşılıklı yükümlülük duygusuna, ortak çabaya ve kurallara dayalı bir düzenin iyi niyetli olduğuna dair bir inancımız vardır” der Almanlar, “Kuralların olmadığı yerde güçlü zayıfı sömürür” diye düşünürler. Onlara göre demokratik bir toplumda devletin rolü, zayıfları güçlülere karşı korumak, zengin ve fakir arasındaki dengeyi yeniden sağlamaktır.

Bence tam da bu bizim modern Batı toplumlarından farklı davrandığımız bir husus; bizim anayasalarımız sıkça değişiyor ve yine de değişmesini istiyoruz. Hukukun üstünlüğünden ziyade ‘arzumuza’ göre kanunlar yapıyoruz, hatta onlara torba yasa ismini veriyoruz. Yani herkesin yasalara uymasını değil de sanki bize uyan yasalar peşindeyiz.

Almanlara ‘Neyi İyi Yaparsınız?’ deyince ‘dakiklik, doğruluk, eksiksizlik’ diye cevap verenler çok. Bazıları ise şöyle söylüyor: “Sertiz ama dürüst ve açık sözlüyüz. Sözümüzü tutarız”. Sert mi, kaba mı tartışılır, 70’lerde Zürich’te tanıdığım bir Alman’ın hastaları ile Almanca, karısıyla Fransızca konuştuğunu görünce, “Karıma kaba davranmak istemiyorum” demişti. Sözünü tutmaya gelince 1986’da ilk defa genel müdür olduğumda, birkaç milyon DM’lik bir projede performans garantisi için şartsız banka teminat mektubu istediğimde satıcı, “Tutacağım bir söz vereceksem tekrar konuşalım” demişti.

Merkel’in kucaklaması

Angela Merkel’in yükselişi ve çağdaş Almanya’yı tanımlamada oynadığı rol, 21. yüzyılın başlarına ait en alışılmadık siyasi hikâyelerden biridir. Bir kadın, bir Protestan, eğitimli bir fizikçi ve boşanmış bir kadın olarak bu iş için daha az uygun görünemezdi. Cinsiyeti veya geçmişi hakkında konuşmayı sevmiyordu. Doğu Almanya’daki sistemin içinde sosyalleşti. İnsanların arkadaşlarına ihanet edebileceğinin oldukça farkındaydı. İnsanlardan çok az beklentisi olduğu için nadiren hayal kırıklığına uğruyordu. İçinde bulunduğumuz yüzyılın ilk 20 yılı boyunca Merkel’in bizatihi kendisinde vücut bulduğu şekliyle güvenilirlik ve sağduyu, çağdaş Alman yaşamının baskın özelliklerinden ikisi oldu. Alman siyasi kültürü, iyi ve kötü olan şeyler için ‘şok emici’ olarak dizayn edildi.

Almanya’nın siyasi sistemi isyancıları absorbe etme konusunda esrarengiz bir yeteneğe sahiptir. En dikkat çekici dönüşüm, Yeşiller’den geldi. Yeşiller 1983’te Federal Meclis’e seçildi. Yeşiller, ana akım siyasete dahil olduklarından beri önemli bir oyuncu oldular.

Çokkültürlülük

Şimdi Almanya’da yaşayan her dört kişiden biri, yani yaklaşık 20 milyon kişi, en az biri Alman olmayan ebeveyni olan bir ‘göçmen geçmişine’ sahip. Nüfusun yüzde 5’ini oluşturan dört milyonun üzerinde Türk kökenli insan var.

Almanlar, ifade özgürlüğünün hayati önemde olduğunu kabul ediyor ve duydukları karşısında yüzlerini ekşitseler bile bunu teşvik etmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Ekonomik mucize

Alman şirketleri erişim açısından küresel olabilirler ama bağlılıkları yereldir. Alman patronlar sosyal olarak bilinçlidir. Almanya ve diğer ülkeler arasındaki büyük fark, buradaki şirket sahiplerinin güçlü bir yerel sadakat duygusu hissetmeleridir. Şirketini yurt dışına satanlara komşuları saygı duymaz, bir korkak olarak anılırlar. Şirket patronları organizasyonun parçası olmaya çalışır, en iyi birey olmaya çalışmaz. Övünmez. Kullandıkları tabir, demutig yani ‘mütevazı’liktir. Özellikle de şirketleri ve toplulukları sıfırdan inşa etmek zorunda kalan ebeveynlerinin savaş sonrası kuşağıyla karşılaştırıldığında, iyi yaşadıklarını kabul ediyorlar.

Yerel şirketlerin de iyi vatandaşlar gibi davranması gerekiyor. Spor takımlarına ve müzik kulüplerine sponsor oldukları için teşekkür edilmez. Bu onlardan beklenen bir durum. Genel hatlarıyla yerel şirketlere olduğunuz yerde kalın deniyor!

Alman GSYH’sinin yaklaşık yüzde 80’i aile şirketlerinden elde ediliyor. 

Batı dünyasındaki diğer birçok ülkede, endüstriyel ve ticari operasyonlar büyük şehirlerde yoğunlaşarak merkezi hale gelirken, Almanya’da gelişmiş imalat, uluslararası katılım ve yerelcilik birlikte hareket ediyor. Almanya’yı diğerlerinden ayıran en önemli unsur daha küçük ölçekli firmalardır. Dünya çapında bu tür 2700 firmanın yarısı Almanya menşelidir.

Kültür

Almanlar gelir düzeylerine göre konut sahibi olma konusunda takıntılı değiller. Çok az insan çocuk sahibi olmadan önce ev satın alır. Bunu anlamsız buluyorlar çünkü kira genellikle karşılanabilir seviyede ve evler gayet bakımlı. Almanya, İsviçre dışında OECD genelinde en düşük ev sahipliği oranına (sahibi tarafından kullanılan birimlerin toplam konut birimlerine oranına) sahiptir. Satın al ve kiraya ver’den elde edilecek kârlar hakkında bir konuşma neredeyse yapılmaz. Bu tür para kazanma girişimlerine hevesi olanlar, arkadaşlarına bundan bahsetmeme eğilimindedir, çünkü ayıplanırlar.

Almanlar kültürden, özellikle de yüksek kültürden söz ederken kendilerini rahat hissederler. Politikacıların sanatla ilişkisi Almanya’da sadece hoş görülmüyor; onlardan isteniyor da aynı zamanda.

Almanya’da küçük ve orta ölçekli kasabalarda çok sayıda müze, tiyatro ve ünlü konser salonu bulunur. Burada sanat kurumları, birkaç yılda bir ışıkların yanık kalıp kalmayacağı konusunda endişe duymazlar. Birçoğu şirketler ve aileler tarafından fonlanıyor.

Almanlar neden daha iyi yapıyor

Kitap Almanların neden daha iyi yaptığını ortaya koyuyor? Pandemide koca ülkeler bocaladı. Birçok Alman, kendi müzakereci siyasi kültürlerini daha sıkıcı olarak eleştiriyordu. Pandemi, onları bir kez daha avantajlarını fark etmeye sevk etti. Almanların savaştan sonra inşa ettikleri ulus duygusu, Nazi mirasının dehşet ve utancından çıkarılan derslere dayanıyor. Aile, sorumluluk ve devletin rolü gibi değerler korunmuştu.

Langsam aber sicher…

Yavaş ama emin. Alman usulü budur. Kurallara olan obsesif takıntı, bu titiz, tedbirli yaklaşım, savaş sonrası tarihinin dört önemli döneminde yaşanan ani sarsıntılara karşı Almanya’ya koruma sağladı. Nazilerin dehşetinden sonra ülkenin yeniden inşasına yardımcı oldu ve 1949 Temel Kanunu ile ülkeye demokrasiyi yeniden yerleştirdi. 1968’deki protesto hareketinden 1989’da Duvar’ın yıkılışına, 2015’teki mülteci krizine ve Almanya’nın zaten yüzleşmiş olduğu yeni başlayan zorluklarına karşı bir şok emici oldu.

Kitapta röportaj yapılan Almanlar ise pek çok açıdan yaptıklarını daha iyi yaptıkları yönündeki fikre hâlâ katılmıyorlar. Herhangi birine bir ders verebilecekleri fikrinden endişe duyuyorlar. Ama yakın tarihlerini nasıl ele aldıklarına, siyaset yapma alışkanlıklarına, iş yapma biçimlerine, krizleri yönetme şekillerine, birbirlerine ve dış dünyaya karşı tutumlarına baktıkça Almanlar’ın kendinden emin ve yavaş adımlarla herkesten iyi yaptıkları kesin görünüyor. Özellikle de Covid19 örneğinde gördüğümüz gibi zor zamanlarda, diğer ülkeler için Almanya’nın yönetim ve duygusal olgunluğunu ve sağlamlığını görmezden gelmek biraz safdillik olur!

Not: Bu yazının uzun versiyonunu muratulker.com sitesinden okuyabilirsiniz:

Almanlar Neden Daha İyi Yapıyor?

Almanlar Neden Daha İyi Yapıyor
Gelişmiş Bir Ülkeden Notlar
John Kampfner
Çevirmen: Nermin Mollaoğlu
İthaki Yayınları, 2022
312 sayfa.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.