Amerikalı ressam Margaret Ross Tolbert Likya’daki su kültürünün izinde: Proje Su

3 Ocak 2025

Amerikalı ressam Margaret Ross Tolbert öncülüğünde, Likya’daki su kaynaklarının izini sürmek üzere farklı disiplinlerden alanının uzmanı isimlerin katkısıyla hazırlanan 'Proje Su' kitabı okurla buluştu. Tolbert ile projeyi ve kitabı konuştuk.

Margaret Ross Tolbert

Amerikalı ressam Margaret Ross Tolbert öncülüğünde, Likya’daki su kaynaklarının izini sürmek üzere farklı disiplinlerden alanının uzmanı isimlerin katkısıyla hazırlanan ‘Proje Su’ (Water Project: Leto Joins The Springs) kitabı Amerika, Türkiye ve Avrupa’da aynı anda okurla buluştu. Kitap Türkiye’deki ve Türkçedeki su kültürünü ortaya koyarken, yanı sıra bölge coğrafyasının tarımda kimyasal madde kullanımı, artan nüfus, madenler, imar projeleri ve küresel ısınma ile uğradığı yıkıma ve doğa talanına da dikkat çekiyor. Margaret Ross Tolbert ile projeyi ve kitabı konuştuk.

Amerikalı ressam Margaret Ross Tolbert, Türkiye’yi ilk kez 1980 yılında ziyaret etmiş. Sanat tarihi derslerinde İstanbul’daki Ayasofya’yı incelemiş, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı imparatorluklarının ihtişamına aşina olmuş biri ve aynı zamanda Türk müziğini bilen, geleneksel danslarını icra edebilen bir halk dansçısı olarak, Türkiye’yi sayısız ziyaretinde suyun Türk bilincinin ve kültürünün derin bir parçası olduğunu fark ediyor. Türkçedeki “Su gibi git, su gibi gel” veya “Su gibi aziz ol” gibi pek çok söz ile dilde suya verilen önemin emarelerini fark edip, su kaynaklarını ziyaret eden insanların kavanozları şifalı sularla doldurmalarını izliyor. Tarih, mitler ve ritüellerde suyun izlerini araştırmaya ve sanatına suyun yansımasını taşımaya böylece başlıyor. Resimlerinde de tıpkı su kaynaklarına yaptığı dalışlar gibi, gerilmiş büyük tuvallerin içine dalarak ışık oyunları saklı suların içinde yüzdüğü bir sanatsal evren yaratmaya başlıyor.

Margaret Ross Tolbert

Margaret Ross Tolbert, Türkiye’den ve yurt dışından birçok sanatçı ve yazarı bir araya getirerek, ‘Proje Su’ adlı bir proje başlattı. Bu çalışma kapsamında yayımlanan ve kollektif bir üretim süreci olan ‘Proje Su’ kitabı ile Likya bölgesindeki su kültürünün izini sürüyor. Eski ve antik çağ uygarlıklarının filizlenip bütün Akdeniz havzasına yayıldığı coğrafyalardan birinde, Anadolu’da yaşamın kaynağı olan suyun binlerce yıllık izini takip ediyor. Kitap aynı zamanda yoğun şehirleşme, Toroslarda hızla artan kireç taşı madenciliği, gübre ve pestisit kullanılan tarımsal faaliyetler, artan nüfus ve tarımsal faaliyetler nedeniyle yeraltı sularına olan talebin hızla artması ile kirlenen ve küresel ısınma etkisi ile kuruyan, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan su kaynakları, kaybolan sedir ormanları gibi bölgenin tarihi ekoksisteminin uğradığı yıkımı da gözler önüne seriyor.
İngilizce yayımlanan ve metinlerin büyük kısmının Türkçe çevirilerini de içeren ‘Proje Su’ hakkında Margaret Ross Tolbert ile konuştuk.

Likya su kaynaklarına ilginiz nasıl doğdu? ‘Proje Su’ kitabını doğuran bu projeye sizi başlatan fikir ne oldu?
Uzun ve kesintisiz bir su kültürüne sahip Türkiye’deki su kültürü hakkında bilgi edinmek istedim. Bu ülkede suyun önemi biliniyor ve kutlanıyor; burada su perilerine adanmış tapınaklar inşa edilmiş, su kaynakları ve girdaplar kâhinlerin merkezi olmuş, kaynaklar ise ibadet ve şifa merkezlerinin var olmasının sebebi. Bugün bile Türkiye’de suyla ilgili birçok gelenek ve uygulama bulunuyor. Bu durum yerli halkların ve ilk sakinlerin tarihi hakkında çok az şey bildiğimiz Florida’daki durumu hayal etmemize yardımcı olabilir. Suların yeraltından birbirilerine bağlı olmaları gibi, kitabın da hem Türkiye’de hem de ABD’de erişilebilir olmasını hedefledim. Kitap önce İngilizce olarak hazırlandı, ardından Türkçeye çevrildi. ‘Proje SU’, Türkiye ile birlikte ABD ve Avrupa’da da yayınlandı.

‘Proje SU’ fikri nasıl ortaya çıktı? Bu kitabı hazırlamaya neden başladınız? Lütfen bize biraz detay verin.
‘Proje SU’ aslında daha önce Florida’da yürüttüğümüz “AQUIFERious” projemize benzer yapıda. Türkiye ve ABD arasında sularımızın birbirine bağlı olduğunu hissetmemizi istiyorum. Çünkü hayatta kalmamız ve yaşamla bağlantımız için her iki yerde de akiferlere (yeraltı su rezervuarlarına) bağımlıyız (bkz. AQUIFERious.org)
Suyla bağlantılarımız ulusal sınırların ve farklılıkların üstünde. Güneydoğu ABD’de sanat, bilim, mağara dalgıç haritaları içeren yarım düzine “AQUIFERious” sergisi düzenlendi. Bu şekilde sularımız için harekete geçmeye çağırıyoruz aslında. Ayrıca, kaynakları desteklemek için kaynak bölgelerinde ağaç dikimi projelerini destekliyoruz. ‘Proje Su’nun da Türkiye’de aynı türden bir restorasyon ve yeniden ağaçlandırmaya neden olmasını istiyorum.
SU ile ilgili dileğim, insanların kaynakları ve yeraltı su yollarını keşfetmeleri ve onlarla bağ kurmaları. Türkiye’den ve yurt dışından pek çok sanatçının bir araya gelmesiyle ortaya çıkan kollektif bir çalışma olan Proje Su’nun katılımcılarının, bu su yollarını izleyerek kaynaklarla buluşmak için suların izinden gitmesi gibi, insanların da bu suları arayıp bulmasını, bizim gibi bu kaynakları deneyimleyerek yaratıcılıklarını artırmasını umut ediyorum.
Kitabın ardından, Türkiye’de ve ABD’de Proje Su hakkında sergiler düzenlemeyi planlıyoruz. Bu sayede sularımızın, nerede olursa olsunlar, kaynak olarak ortaya çıktıkları her yerde daha fazla korunmasını ve yaşamın kaynağı olarak değer görmesini sağlamayı hedefliyorum.
Özetle, SU’nun bir hareket olmasını istiyorum! Gerçekten suyu deneyimlemenin, bir ‘eureka’ anı yaşamak ve kendi bakış açımızı değiştirmek için en iyi yol olduğuna inanıyorum.

Siz resimlerinizde de suya odaklanıyorsunuz. Suyun ışık kırılımları, suyun yüzeyini resmediyorsunuz çoğunlukla. Suyu seçmeninizin sebebi nedir?
Su, gerçekliği sihirli bir şekilde değiştiriyor ve bize başka bir dünyaya dair bir bakış açısı sunuyor gibi görünen yansıtıcı ve kırıcı nitelikleri nedeniyle çalışmalarımda belirgin bir şekilde yer alıyor.

Proje Su


Yusuf Yavuz: Geçmişte kutsal olan su, bugün tüketilebilir bir kaynak oldu

Proje SU kitabının katkı verenlerinden, projenin katılımcılarından gazeteci, yazar Yusuf Yavuz, Likya bölgesindeki su kaynaklarının dünü ve bugününe ilişkin şunları söylüyor:

“Likya, tarihsel olarak su kaynakları açısından zengin bir bölge. Bölgede Dalaman Çayı’ndan Antalya’nın Boğaçay Nehri’ne kadar uzanan birçok nehir, göl ve kaynak bulunuyor. Ancak günümüzde, tarımsal üretim, kuraklık ve aşırı su çekimi nedeniyle suyla ilgili sorunlar yaşanıyor. Özellikle seracılık ve turizm su tüketimini artırmış durumda. Tarımsal nitrat kirliliği yüzey ve yeraltı sularını tehdit ediyor. Geçmişte, Patara ve Ksantos gibi büyük şehirler su ihtiyaçlarını olağanüstü su yapılarıyla karşılıyorlardı. Su, bir zamanlar kutsal bir öneme sahipken, günümüzde büyük ölçüde tüketilebilir bir kaynak olarak görülüyor… Proje Su, Likya’nın kadim su kültürünü izlemeyi ve bu kutsal mirasın bölgenin kolektif bilincinde yeniden canlanmasını amaçlıyor.”

Not: ‘Proje Su’ kitabı, Minoa Kitabevi şubelerinden ve online mağazasından edinilebilir.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.