Bahar Gerçek Doğru’dan Gündedün: Yalnızlık hepimizi hayatın bir yerinde yakalıyor

4 Haziran 2024
Bu haber 5 ay önce yayınlandı

Yalnızlık duygusuna odaklandığı 12 kısa öykünün yer aldığı 'Gündedün'ü yayımlayan Bahar Gerçek Doğru, Şiddete uğrayan bir genç kadının, işsiz bir gencin ya da tek başına yaşlanan birinin yalnızlığını görmemek olmazdı” diyor.

SAYIM ÇINAR

‘Zamansız’ romanıyla edebiyat dünyasına giriş yapan Bahar Gerçek Doğru, yeni kitabı ‘Gündedün’ü okurla buluşturdu. Tara Kitap’tan çıkan kitapta 12 kısa öykü yer alıyor. Öykülerinde yalnızlık duygusuna odaklanan Doğru, “Her şeyin çok hızlı tüketildiği, derinlere inmek için fazla sabrımızın, gücümüzün kalmadığı bir dünyada şiddete uğrayan bir genç kadının, işsiz bir gencin ya da tek başına yaşlanan birinin yalnızlığını görmemek olmazdı” diyor.
Bahar Gerçek Doğru’yla yeni kitabını ve yazarlık yolculuğunu konuştuk.

Görmemek için kafamızı çevirdiklerimiz

-‘Gündedün’, nostalji anlamına geliyor. İçeriği nasıl oluşturdunuz?
-Hümanist bir izleğe sahip öykülerimde birbirinden çok farklı insanların kendi bildikleri yoldan hayata tutunmalarını ve var olma dirençlerini mesele edindim. Hepimiz bir nevi ardımızda sürüklediğimiz hikâyelerimizle bugünü yaşayıp tamamlanmaya çalışıyoruz. Geriye dönüp bakmak bir yanıyla cesaret isterken bir yanıyla da yürümeye devam ettiğimiz yolda umut ve anlam arayışının ayaklarının yere daha sıkı basmasını sağlıyor.
Öyküler, 1920’lerden yola çıkıp 2000’lere varırken yolu bazen İstanbul’da bir gecekonduya bazen Japonya’da sakura zamanına düşüyor. Kahramanlarım, unutmakla hatırlamak arasındaki boşluğa hayatlarından sızanları samimiyet, hüzün ve coşkuyla akıtıyor. Kitabın çekirdeğinde sıradan hayatların özgün katmanları, görmemek için kafamızı çevirdiklerimiz ve üzerine yazmasam eksik kalacağımı düşündüklerim var.

-‘Zamansız’ romanı 2018’de çıkmıştı. İkinci kitap 6 yıl sonra geldi. Neden bu kadar ara verdiniz?
-‘Zamansız’ fantastik bir kurgu romandı. Öyküde kendime alan yaratmak ve sözümü biriktirmek zaman aldı. İkinci kitabımı yayına hazırlamak iki sene sürdü.

Yalnızlık bir yerde hepimizi yakalıyor

-Kitaptaki hikâyelerde öne çıkan duygu ‘yalnızlık’. Hepimiz yalnız mıyız bu hayatta, neden bu hisse odaklandınız?
-Zor zamanlardan geçiyoruz. Hayattan olabildiğince beslenmek ve sonra üretebilmek için kendi yarattığın alandaki yalnızlığına dönmek bir yazar için makul bir denge. Yalnızlık hepimizi hayatın bir yerinde kolumuzdan tutup yakalıyor. Önemli olan onunla başa çıkmak için ne yaptığımız. Her şeyin çok hızlı tüketildiği, derinlere inmek için fazla sabrımızın ve gücümüzün kalmadığı bir dünyada şiddete uğrayan bir genç kadının, işsiz bir gencin ya da tek başına yaşlanan birinin yalnızlığını görmemek olmazdı.

Mektup kendine has, sihirli bir iletişim biçimi

-Hikâyelerden birkaçı iki karakterin birbirine yazdığı mektuplardan oluşuyor. Mektup yazmak günümüzde artık mazide kalmış bir alışkanlık, kitabın adı gibi nostaljik. Siz hâlâ sürdürüyor musunuz mektup yazmayı?
-Annemle babamın birbirine yazdığı mektuplar hâlâ durur. İlk gençlik yıllarımda adıma gelen mektupların zarflarını açarken dünyanın en mutlu insanı olurdum. Mektup kendine has ve sihirli bir iletişim biçimidir, çünkü yazanın kendisinden başlar ve alıcısına vardığında sözcüklerin beraberinde samimiyeti, nezaketi ve özeni aktarır. Hâlâ mektuplaşabildiğim insanlar var hayatımda. Şanslıyım. Bence mektup bu zamanın gelgeçliğine cesurca kafa tutmak.

Mario Levi’ye yazdığım mektubu kitabımda görmesini isterdim, olmadı

-Kitabın son öyküsü, emekli bir bürokratın kaleminden Mario Levi’ye yazılmış bir mektup; özel bir nedeni var mı? Levi’yi kısa süre önce kaybettik.
-Yıllar öncesinden Mario Levi’nin iyi bir okuruydum. Abu Dabi’den onun yazarlık atölyesine katılmamla uzaktan da olsa tanışıklığımız başladı. Onun gibi büyük bir ustaya öykülerimin çoğunu okuma fırsatım olduğu için kendimi çok şanslı hissediyorum. Beni en çok etkileyen muazzam birikiminin yanı sıra derinliği ve nezaketiyle insanın yazma sevincini yeşertmesiydi. Mektup şeklinde öykü yazma konusunda kararsız kaldığımı görünce beni desteklemişti. Gizemli bir okurun ağzından kendisine yazdığım mektubu kitabımın içinde görmesini çok arzu etmiştim. Olmadı… Kitap yayına hazırlanırken sevgili Mario hocamı rüyamda gördüm. Öykü kahramanlarımın elini sıkıyor ve gülümsüyordu. Mektubumun adresine ulaştığını hissediyorum.

Yazmak insanın kendine çıktığı en şahane yolculuk

-Edebiyata ilginiz nasıl başladı?
-Rafları kitaplarla dolu bir evde büyüdüm. Küçük yaşlarda boyumu aşan klasikleri okuduğumu hatırlıyorum. 15 yaşındayken kendime bir defter edinmiştim. Ankara Koleji ve Hacettepe Üniversitesi İngilizce Mütercim Tercümanlık Bölümü’nden mezun oldum. Main Üniversitesi’nde İşletme master’ı yaptım. İki öyküm ödül alarak kitap seçkilerinde basıldı. Kitap çevirilerim var. Uzun yıllar İndigo Dergisi’nde yazdım. Farklı kurumsal şirketlerde iş deneyimlerim oldu. İstanbul’dan Abu Dabi’ye taşınmadan önce Avrupa Birliği’nin Yenilenebilir Enerji Fonu’nda çalışıyordum ve A Capella Oda Korosunda koristlik yapıyordum. Eşimin işi sebebiyle Abu Dabi’ye taşındığımdan beri, 10 yıldır yabancılara Türkçe öğretmenliği yapıyorum. Yazmak insanın kendine çıktığı en şahane yolculuk.

-Hangi yazarları beğenirsiniz, kaleminizi etkileyen isimler var mı?
-Sait Faik, A. Hamdi Tanpınar, Mario Levi, Füruzan, Latife Tekin, Tezer Özlü, Sevgi Soysal, Buket Uzuner, Virginia Woolf, James Joyce, Marguerite Yourcenar, Alejandro Zambra, Ursula K. Le Guin, Kazuo Ishiguro… Listem uzar gider. Beni etkileyen her bir yazarın yazınsal gücüme ve imgelemime katkısı olmuştur.

-Şu an elinizde hangi kitaplar var?
-Toshikazu Kawaguchi’nin ‘Kahve Soğumadan Önce’ ve Italo Calvino’nun ‘Görünmez Kentler’.

Gündedün
Bahar Gerçek Doğru
Tara Kitap, 2024
öykü, 104 sayfa.

  • 1

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.