Genç yaşta hayata veda eden Özlem Kumrular'ın ne yazık ki yayımlanmasını göremediği ilk ve son 'Konstantinopolisiye'si 'Kafes', cinayet ve katille sınırlı kalmayan, ilginç tarihi anekdotlarla gelişen çok boyutlu, soluk soluğa okunan bir polisiye.
Nosta Aytekin, adından başlayarak farklı biri. Tarih doktoralı bir başkomiser. Bologna Üniversitesi’nde okumuş. Silah estetiğinin psikolojik etkisi üzerine bir tez yazmış. Tezi kısa sürede ona akademik çevrelerde yaygın bir ün kazandırmış, çok okunur olmuş. Sonra İstanbul’a dönmüş. Üniversitede görev yapmayı düşünürken bir gecede hayatı değişivermiş ve yeni hayatına bir polis olarak devam etmeye karar vermiş. Otuz yaşında yeni bir işe, yeni bir hayata başlamış.
“Tüm hisleri abartılıydı. Aşırı sevmek, aşırı nefret etmek, aşırı okumak… Hayatın kendisini törpülemesine izin vermediği için, hayat dizginlerini ele alarak onu törpülemeye karar vermişti” diye anlatıyor kahramanını Özlem Kumrular.
Başkomiser Nosta, Özlem Kumrular’ın ilk ve son polisiyesi ‘Kafes’in kahramanı. Özlem Kumrular yazık ki bu eserinin yayınlandığını göremedi. Genç yaşta vefat etti. 21 Haziran 2023’te Zürih’te trafik kazası geçirmiş ve bitkisel hayata girmişti. 11 ay yoğun bakımda yaşam mücadelesi verdi. Hep iyi haberlerini bekledik. 29 Mayıs 2024’te vefat haberini almışız.
Özlem Kumrular’ı 1995’te tanımışım. Stüdyo İmge Yayınları’nde Levent Erseven, çeşitli gruplar hakkında küçük kitaplar hazırlatıyordu. Özlem de ‘Ünlü’ grubunun kitabını hazırlayacaktı. Boğaziçi Üniversitesi’nde Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nde okuyordu. 21 yaşındaymış. Özlem müziği çok seviyor ve iyi biliyordu ama bildiği birçok şey ve birçok ilgi alanı daha vardı. Dil öğrenmeye meraklıydı. Onu ‘polyglot’ olarak adlandırabilirdik. Osmanlıca, Almanca, Fransızca, İspanyolca, Katalanca, İtalyanca, İngilizce, Yunanca, Arapça, Hırvatça, Portekizce biliyormuş. Uzmanlaştığı alan ise tarih oldu. Ama kısa bir süre sonra ilk romanı ‘Bayan Hayatbirrüyadır’ın Yeldeğirmenleri’ (1998) ile geldi. O kitabın da yayıncısı Gendaş’ta Adnan Özer oldu.
Bir romanının çevirisi İspanya’da ödül alan Özlem’in iyi ve velut bir romancı olmasını bekliyorduk ama o Boğaziçi Üniversitesi’nde tarih bölümünden yüksek lisans yaptı ve doktorasını İspanya’da Salamanca Üniversitesi’nde tamamladı. Biyografisinde yazdığı gibi XVI. yüzyıl Avrupa-Osmanlı ve Akdeniz tarihi, İspanyol ve İtalyan paleografisi, imgebilim, dini ve sosyal çatışmalar, marjinal sosyal gruplar, pikaresk roman üzerine çalıştı. Çok yönlü, çok ilgi alanına sahip bir kişi olarak edebiyatla da ilişkisini kesmedi, birçok romanı yayınlandı ama o tarih kitaplarıyla ünlendi. Türkçeyle yetinmedi, İspanyolca ve İngilizce kitaplar da kaleme aldı.
Sanırım 2023’ün başlarında bir gün Adnan Özer’le birlikte Beyoğlu’nda yürürken karşılaşmıştık Özlem’le. “Polisiye yazıyorum. Artık beni de Kara Hafta’ya (polisiye edebiyat festivali) davet edersiniz” diye espri yapmıştı. “Başımızın üstünde yerin var” demiştik. O son karşılaşmamız oldu.
Son karşılaşmamızda sözünü ettiği o polisiye Doğan Kitap’tan ‘Kafes’ adıyla yayımlandı. Ve ben ‘Kafes’in meraklı, çok şey bilen ve daha çok şey öğrenmek isteyen farklı kahramanı Başkomiser Nosta’nın maceralarını okurken sürekli Özlem Kumrular’ı andım. Başkomiser Nosta’nın yaşamı, karakteri, hatta tipi, giyimi kuşamı ve ilgi alanları ile bir alter ego gibi, Özlem’i çok anımsatıyor. Üstelik Başkomiser Nosta’nın başından da büyük bir trafik kazası geçmiş. Ama o Özlem gibi mücadeleyi kaybetmemiş, hayata tutunmuş ve iyileşince de tarihçiliği bırakıp polis olmuş.
Başkomiser Nosta ve birbirinden ilginç kişilerden oluşan ekibini Florya’da işlenmiş vahşi bir cinayeti soruştururlarken tanıyoruz. Cinayet oldukça vahşidir ve düşünülerek planlandığı ve katilin bilerek bazı izler bıraktığı bellidir. Başkomiser Nosta ve arkadaşları o izleri bulup doğru çözümlerlerse katili de yaklayacaklarını düşünürler. Soruşturma sürerken bu kez de Kadıköy yakasından, Suadiye’den bir cinayet haberi gelir. Eski bir basketbolcu öldürülmüştür. Katil o cinayet mahalinde de bilerek simgesel izler bırakmıştır. Tabii bu izler ve işaretler anlayanadır. Anlayan da Başkomiser Nosta ve onun arkeoloji mezunu yardımcısı Tolga olacaktır.
Başkomiser Nosta ve ekip arkadaşları soruşturmaları yürütürken bu kez de Cihangir’de bir erkeğin okla vurulduğu haberi gelir. Kurban ölmemiş, boğazından, ses tellerinden yaralanmıştır. Kitabın arka kapağında yazdığı gibi, “Tarih doktoralı Başkomiser Nosta giderek bu katilin tarihi bir şahsiyeti taklit ettiğine kani olur…”
Cinayetlerin birbiriyle bağlantılı olduğu ve hepsinin Nosta’nın kazadan sonra hatırlamadığı geçmişi ile ilişkisi olduğu anlaşılır.
‘Kafes’, ‘Bir Konstantinopolisiye’ alt başlığını taşıyor. Adına uygun bir İstanbul polisiyesi. İstanbul karlı, puslu manzaraları ve tanıdık ya da bilinmedik mekanları ile romanda önemli bir karakter olarak yer alıyor. Özlem Kumrular çok etkileyici İstanbul betimlemeleri, çarpıcı gözlemler yapmış ve hepsinin romanla doğrudan bağları var.
‘Kafes’, Özlem Kumrular’ın ilk polisiyesi ama aynı zamanda birçok eser vermiş usta bir yazarın son eseri. Onun mizahla yoğrulmuş, ayrıntıları dikkatle değerlendiren, daldan dala atlayan, sürükleyici anlatımı polisiyeye çok uymuş.
Engin tarih bilgilerinden süzdüğü birbirinden ilginç öykü ve anekdotlarla gelişen güncel bir polisiye ‘Kafes’. Moğollar’dan Bizans’a, Osmanlı’ya, Aksak Timur’dan Gazi Osman Paşa’ya dek uzanıyor. İstanbul’un ve Türkiye’nin bugünü hakkında birçok gözlem ve yorum da var.
Özlem Kumrular romanı kaleme alırken hiçbir ilgi alanını ihmal etmemiş ve onun ilgilerinin ne kadar çeşitli olduğunu anımsayıp bir kez daha şaşırıyorsunuz. Ama esas konudan, yani polisiyelerin temel sorusu olan ‘Katil kim?’den kopmuyor, ne anlatırsa bu sorunun cevabını bulmak için yazıyor. Boşa harcanmış satırı yok, her yazdığının bir sebebi var. Bu niteliği ile de romanı sevdim.
‘Kafes’ günümüz polisiyelerinin genel eğilimine uygun olarak sadece cinayet ve katille sınırlı kalmayan çok boyutlu, çok katmanlı, gerçekçi bakışlı, yeri geldiğinde eleştirmeyi ihmal etmeyen soluk soluğa okunan bir polisiye.