'Bir Tutkunun Peşinde Carl Ebert'nde bu büyük sanat insanının yaşam öyküsünü, Türkiye yıllarına yoğunlaşarak anlatıyor Filiz Ali. Bu aynı zamanda genç cumhuriyetin tiyatro ve operasının öyküsü. Merakla ve çok şey öğrenerek okudum.
Carl Ebert, ünlü bir Alman tiyatro yönetmeni, oyuncusu, opera yönetmeni ve eğitmeni. Max Reinhardt’ın Tiyatro Sanatı Okulunda oyunculuk eğitimini tamamladıktan sonra yönetmen ve oyuncu olarak görev yapmış ve 1927-1931 yılları arasında Darmstadt Eyalet Tiyatrosunu yönetmiş. 1931’de Berlin Devlet Operası Genel Yöneticiliği yaptığı sırada Hitler’in iktidara gelmesi ile sosyal demokrat olduğu için görevden alınmış. 1933’te önce İtalya’ya, oradan da İsviçre’ye gitmiş. Ancak buralarda kendine uygun işler bulamayınca 1936’ya kadar Arjantin’de görev yapmış, operalar, oyunlar sahneye koymuş.
Aynı yıllarda Atatürk, Türkiye’de Batılı anlamda tiyatro ve opera kurmak üzere Prof. Carl Ebert’i davet eder. Sabahattin Ali de çevirmeni olur. Sabahattin Ali daha sonra Ebert’in kuracağı konservatuar opera ve tiyatro bölümlerinde öğretmenlik, dramaturgluk gibi görevler yapacak ama artık yakın dostu olduğu Carl Ebert’in çevirmenliğini de sürdürecektir. Filiz Ali bu dostluğun hep sürdüğünü, babasının ölümünden sonra da Carl Ebert’le ve ailesi ile ilişkilerinin kesilmediğini anlatıyor.
‘Bir Tutkunun Peşinde Carl Ebert – Genç Cumhuriyet’in Tiyatro ve Opera Serüveni’nde (Yapı Kredi Yayınları, Mayıs 2024) büyük sanat insanı Carl Ebert’in yaşam öyküsünü, sanatçının Türkiye yıllarına yoğunlaşarak anlatıyor Filiz Ali. Bu aynı zamanda kitabın adında da belirtildiği gibi genç cumhuriyetin tiyatro ve operasının öyküsü. Konservatuarın tiyatro ve opera bölümlerinin açılışı, oradan yetişen gençlerle Devlet Tiyatrosu ve Devlet Opera ve Balesi’nin kuruluşunun da tarihçesi.
Carl Ebert, önce Türk tiyatrosunun sorunlarını inceleyerek işe başlamış, 1936’da yazdığı raporla bir yol haritası hazırlamış. Tiyatro ve operayı kurmanın yolunun onların okullarını açmaktan geçtiğini belirtmiş. Bu okullardan yetişenlerin geleceğin sahne sanatçıları olduğunu söylemiş.
Bu rapor onaylanıp gerekli destekler verilince de çok sıkı bir çalışmaya başlamış Carl Ebert. Çalışma arkadaşları ve öğrencileri de bu disipline uymuş. Atatürk’e verdiği sözü tutup çok kısa sürede Türkçe olarak oynanan iki opera parçası sahneye koymuş.
Carl Ebert, kısa süreli anlaşmalarla, çeşitli zaman aralıklarında Türkiye’ye gelerek çalışmalarını yürütmüş. II. Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra da sürekli olarak Türkiye’de kalmış.
Filiz Ali, Ebert’in Türkiye’deki çalışmalarını, yetiştirdiği öğrencilerini, sahneye koyduğu tiyatro ve opera eserlerini ayrıntılı olarak anlatıyor. Türkiye’de Türkçe sahnelenen ilk opera ve tiyatro eserlerini, konservatuar öğrencilerinin ilk İstanbul ve İzmir turnelerini anlatıyor. Ankara’nın tiyatro ve opera salonlarının inşa edilişini, İstanbul’un AKM’sinin inşa edilişinin yılan hikayesine dönmesini okuyoruz.
Atatürk gibi başbakan ve cumhurbaşkanı olduğu dönemlerde İsmet İnönü de bu çalışmalara büyük destek vermiş. Çalışmaları yakından izlemiş, temsillere katılmış. Tabii Ebert için işler hep yolunda gitmemiş, köstek olanlar, işlerini engellemeye çalışanlar, yerine göz koyanlar olmuş. Filiz Ali, milli mücadele kahramanlarından, politikacı ve Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü görevinde de bulunmuş bürokrat Cevat Dursunoğlu’nun desteklerine dikkati çekiyor. Aynı şekilde Hasan Ali Yücel de Maarif Vekili olduğunda Ebert’in yolunu açanlardan olmuş.
Mahir Canova, Ulvi Uraz, Cahit Irgat, Agâh Hün, Semiha Berksoy, Müşfik Kenter, Macide Tanır, Cüneyt Gökçer gibi geleceğin yıldızlarını yetiştirmiş Ebert. İlk opera temsilinde bariton Ruhi Su da dikkati çekiyor. Ruhi Su’nun başarılı opera kariyerinin hangi suçlamalarla bitirildiği ise ayrı bir öykü kuşkusuz.
Carl Ebert’in Türkiye macerası 1946’da sözleşmesinin yenilenmemesi ile noktalanıyor. Ebert Türkiye’den ayrılıp İngiltere’ye gidiyor ve başarılı kariyerini Avrupa’da ve ABD’de sürdürüyor. Berlin Devlet Operası’nın Genel Müdürlüğü ve Başrejisörlüğüne getiriliyor. İngiltere’de Glyndebourne Mozart Festivali’ni yönetmeye devam ediyor. Yine de Türkiye ile bağı sürüyor. Carl Ebert, en son 12 Nisan 1969’da İstanbul Kültür Sarayı’nın (şimdiki AKM) açılışı için onur konuğu olarak davet edilmiş.
Dolu dolu bir hayat yaşamış, başarıdan başarıya koşmuş Carl Ebert. Filiz Ali’nin kaleminden böyle büyük bir sanat insanının yaşamını ayrıntılı bir şekilde öğrenirken, Türk tiyatro ve operasının kuruluş öyküsüne de tanıklık ediyoruz. Kitapta yer alan çok sayıda görsel ve belge de bu tarihin kanıtları olarak çok değerli. Ebert ve Sabahattin Ali’nin birlikte yer aldığı birçok kare var. Merakla ve çok şey öğrenerek okudum Filiz Ali’nin ‘Bir Tutkunun Peşinde Carl Ebert’ni. Ellerine, kalemine sağlık.
Bir Tutkunun Peşinde Carl Ebert –
Genç Cumhuriyet’in Tiyatro ve Opera Serüveni
Filiz Ali
Yapı Kredi Yayınları, 2024
biyografi, 240 sayfa.