BookTok’çular isyanda: Kitabın bölümleri kısa olunca okuma hevesi artıyor mu?

24 Nisan 2024

Dikkat dağınıklığımız okuma alışkanlığımızı da değiştiriyor. Takipçi sayısı 31 milyonu aşan, kitap satışlarında hayli etkili BookTok'cular, kitap bölümlerinin kısa olmasını tercih ediyor. Bunun idealize edilmiş ölçüsü ise 2000 kelime, yani 8 sayfa.

BookTok

HÜLYA AVTAN / [email protected]

Bir BookTok üyesi, Donna Tartt’ın 1992 tarihli ilk romanı ‘Gizli Tarih’i (The Secret History) okuduğu sırada şöyle isyan etti, 2022’nin kasım ayında: “Neden kitabın bölümlerinin uzunluğu hakkında kimse beni uyarmadı?” Çünkü kitap 600 sayfadan uzundu ve ‘sadece’ sekiz bölümden oluşuyordu. Ve kitap okuru kullanıcı bunu hayli ağır bir ifadeyle eleştirdi: “Mide bulandırıcı”.

Belki farkında olunan ama bu kadar direkt ifade edilmemiş ya da bu denli geniş kitlelerce tartışılmamış bir meselenin de gün yüzüne çıkmasına vesile oldu bu olay: Kitapların ‘bölüm uzunluğu’ ile ‘okuyucu deneyimi’ ilişkisi.

Öncelikle açıklık getirmek gereken şey şu ki; TikTok’un alt topluluğu olan #BookTok kitap dünyasında yabana atılmayacak güce sahip. Öyle ki Avrupa ve Amerika’da kimi kitapçılarda ‘BookTok favorileri’ seçkileriyle karşılaşmak artık çok olağan. New York Times’ın ‘En Çok Satanlar Makinası’ olarak tariflediği BookTok, Guardian’a göre ‘kitap devriminin tetikleyicisi’.

BookTok’un kısa tarihi Covid’e uzanıyor. Tahmin edilebileceği üzere özellikle genç yetişkin okurların çokça rağbet ettiği bu etiket karantina döneminde hızla yükselişe geçti. Öyle ki Amerika’da 2021 senesinde 20 milyon kitabın satışında etkisi olan BookTok’un güncel takipçi sayısı 31 milyon.

‘Meşgul’ hayatlarımızın yeni imtihanı

Alışılmış kitap okuru kitlesinden farklı olarak ‘hızlı ve öfkeli’ diye addedilen bu kitle, lafını sakınmadığı gibi, pek de alışık olunmayan duyguların hayli baskın olduğu biçimlerdeki paylaşımlarıyla dikkat çekiyor. Harper Collins’in genç yetişkin kitapları basan alt markası Harper Voyager’ın direktörü Natasha Barden’ın olan bitene yorumu şöyle: “Kitap önerileri ve keşfedilebilirlik her zaman başarının anahtarı olmuştur. Bir kaydırma hareketiyle özgün, güvenilir önerilere olanak tanıyan bir platform çok değerlidir. Ve hayır, BookTok hiçbir yavaşlama belirtisi göstermiyor.”

BookTok’çuların önerileri kitap satışlarını da etkiliyor.

BookTok’a dair geniş parantezi kapatıp yazının esas meselesine dönecek olursak, başka bir sosyal medya platformu Instagram’da kitap tanıtımlarıyla ön plana çıkan bir kullanıcı, haftada 10 kitap okumasının sırrını şuna dayandırıyor: “Yalnızca kısa bölümlerden oluşan kitaplar okuyorum.” Zira telefonlarımızın bize anında ‘dopamin’ sağlamasıyla birlikte kitapların bizi meşgul etmek için artık daha fazla çaba sarf etmesi gerekiyor gibi duruyor. ‘Meşgullük’, sosyal medyanın yanı sıra iş ve ebeveynlik yoluyla giderek artan bir dikkat dağıtıcı haline gelmiş durumda. Bu nedenle, daha yeni kitaplarda, özellikle de Y kuşağı ve altındaki okuyuculara yönelik olanlarda daha kısa bölümler olduğunu fark etmiş olabilirsiniz.

Patates cipsi gibi kitap

Microsoft Corp.’un 2015 senesinde gerçekleştirdiği araştırma insanların aralıksız dikkat süresinin ortalama odaklanma süresi dokuz saniye olan Japon balıklarından bile daha düşük olduğunu ortaya koymuştu.

Raporda, “Çoklu ekran kullananlar, ilgisiz uyaranları filtrelemekte zorlanıyor; birden fazla medya akışı nedeniyle dikkatleri daha kolay dağılıyor” denmişti. 2024 ile beraber bu sürenin artık daha da düşük olduğunu tahmin etmek güç değil.

Aşırı yoğun ve aynı anda birden çok şeyle meşgul zihinlerimizin kaçınılmaz olarak geldiği nokta olan dikkat dağınıklığına bir nevi çözüm olan kısa bölümlerden oluşan kitaplara meyletme meselesi yayıncıların da genel olarak farkında olduğu bir eğilim aslında. Öyle ki bazı yayıncılar bu formata ‘patates cipsi’ adını vermiş. Atıştırmalık ve aynı zamanda bağımlılık yaratıcı etkiye sahip bu yeni yazın biçimi okurlar için hem ‘iştah açıcı’ hem de ‘okuyucu-dostu’.

Yayın dünyasında bunun idealize edilmiş bir ölçüsü bile var üstelik: bölüm başına 2000 kelime- yaklaşık 8 sayfa. Teşbihte hata olmaz deyip bu denklem Sally Rooney’yi Dostoyevski’den daha mı okunur kılıyor o zaman diye sormadan edemiyor insan tabi.

Sadece bu da değil, gündelik yaşam akışında bir o kadar pratik sebepleri de var bunun. Reddit kullanıcılarından birisi şöyle söylüyor örneğin, “Kısa bölümlerden oluşan romanlar okumayı seviyorum. Çünkü otobüste ya da ders aralarında okuyabiliyorum.” Sonrasında ise şöyle bir eklemesi var, “Uzun bölümlü kitaplar okumayı da seviyorum ama boş zamanlarımda ya da hafta sonunda.”

Yani çağımızda uzun bölümlü kitap demek daha çok ‘zaman’ ve ‘dikkat’ isteyen bir şeyken daha kısa bölümler günün koşturmasında kesintiye uğrasa da psikolojik olarak okurunun ilgisini korumak konusunda daha başarılı. Zira okurlar bir bölümü yarım bırakmak zorunda kalmaktansa onu okumayı ertelemeyi tercih ediyor. Bu da kitaba ilgiyi daha hızlı yitirmeye sebep olabiliyor.

Sayfa sayısı eşittir bir kitap hakkında konuşmanın yolu

Geçtiğimiz yıl endüstri liderlerini buluşturan Publisher’s Weekly Book Show’da gerçekleştirilen ‘Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşursunuz?’ başlıklı panel de benzer şekilde söz konusu sayfa sayısına değindi. Zira Twitter ya da Audiobook gibi platformlar söz konusu olduğunda da niteliğin yerini niceliğe bıraktığına dikkat çekilmişti.

Bir kitabın ardından atıldığı anda viral haline gelen “Sadece oku. Sadece 200 sayfa. Audible olarak da indirebilirsin 4 saat. Hemen yap bunu. Ciddiyim” şeklindeki tweet hatırlatılarak, artık kitabın iyi olup olmadığına dair yorumların kitabın kaç sayfa olduğu üstünden yapıldığına dikkat çekildi. Biraz spekülatif bir yerden ancak Annie Ernaux’nun geç ulaştığı şöhrette kitaplarının aslında tam da bu ‘ihtiyaca’ yanıt verdiği de yorumlar arasındaydı.

Johann Hari, Los Angeles Times yazarı David Ulin ile bir sohbetini anlatırken Ulin’in uzun süreli okuma kabiliyetini yitirmiş olduğundan bahsettiğini söylüyor. Çünkü ne zaman bir kitabın başına oturmaya çalışsa çevrimiçi bir sohbetin cazibesi onun için ağır basıyor, dediğine göre.

Marshall Mc Luhan, 60’lı yıllarda televizyonun ortaya çıkışıyla beraber dünyayı görme biçimimizin de artık değiştiğinden bahsetmişti. Burada mesele bilginin alıcısına ulaşma biçiminin bilginin kendisinden önemli hale gelmesi.

Buradan hareketle meseleyi günümüze taşıyan Hari karakter sayısı sınırına tabi dünyamızda derin okuma yapabilmenin ve okunan şeye odaklanmanın neden artık daha güç olduğunu da açıklıyor.

Dikkatimiz nerede?

Toronto Üniversitesi psikoloji profesörü Raymond Marr da aslında kitap okumanın bilincimiz üstündeki etkilerine değinirken bunun sadece derin bir odaklanma olmadığına aynı zamanda özellikle kurmaca okumanın hayal etme ve empati üstündeki güçlendirici etkilerine de dikkat çekiyor. Buradan yine Hari’nin incelemesine sıçrarsak imajlar ve direkt mesajlarla çevrelenmiş yeni dünyamızda artık sayfa sayılarının neden birer belirtece dönüştüğünü daha iyi anlıyoruz.

Fakat yine de günün sonunda tartışmaya kapalı olan şey eğer anlatılan hikâye ya da konu ve onu anlatma biçiminiz iyiyse bu sayfa ya da kelime sayınızın hükmünden bağımsız olacağıdır.

Ya da tam tersi kötü bir kitabı sadece kitabın bölümleri “olması gerektiği gibi” diye iyi kabul edecek değiliz. Ancak tüm bu tartışmalar neticesinde külliyen reddedilemeyecek bir şey daha var. O da teknoloji ve gündelik rutinlerimizdeki yenilikler ve okuduğumuz kitapların bölümlerinin kısalığının okuma faaliyetimizde göz ardı edilmeyecek korelasyona sahip olduğu.

Peki son bir soru: 1000 kelimeden kısa bu metni okurken kaç kere yan sekmeye sıçradınız?

 

 

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.