Çar ve Tanrı ya da Rusya’nın Öyküsü

14 Nisan 2024
Bu haber 4 hafta önce yayınlandı

Korkunç İvan'ın 'Çar ve Tanrı' ilan edildiği 1547'den öncesi, sonrası... Orlando Figes, ‘Rusya’nın Öyküsü’nde geçmişin ayrıntılarına dalıp efsanelerle gerçekler arasında mekik dokuyor. Rusya’nın Rusya olmasının hiç de kolay olmadığının öyküsü.

Rusya’nın Öyküsü

16 Ocak 1547’de Moskova Metropoliti Makari, Korkunç İvan’a baş kilise Dormiton Katedrali’nde taç giydirdi. İvan henüz 16 yaşındaydı fakat ‘Çar’ ünvanı vesilesiyle ölümlü bedeni tanrısal bir güce kavuşmakla kalmıyor, Rusya’nın tarihi yeniden başlıyordu.

Aslında yapılan bir Bizans güncellemesiydi ve tören boyunca okunan ilahilerden başa giyilen miğfere, elde tutulan asaya kadar hemen her şey sembollerle örülüydü. Artık kimse ‘Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi’ne karşı çıkma sapkınlığına düşmeyi kolayca göze alamayacaktı. Bu ‘Rusya’nın dünyadaki statüsüne’ dair de bir iddiaydı. Sezarlık soyluluk anlamına da geliyordu çünkü. Ruslar, vaktiyle ‘Altın Orda hanlarına, Osmanlı Sultanlarına ve Eski Ahit Krallarına’ verdikleri bu unvanı artık kendilerine layık buluyorlardı. İvan, kilise eliyle ‘İstanbul’un fethinin ardından Bizans’ın halefi, Hıristiyanlığın son gerçek merkezi olma’ vasfını kişiliğinde toplarken katolik alemle de yeni bir teolojik ilişkiyi başlatıyordu.

Bugün, Ukrayna ile savaş halindeki Vidalemir Putin yönetimindeki Rusya’nın siyasal ve dini konumunu anlamak için 1547’de atılan bu adıma bakmak şarttır. Çünkü Rusya, Korkunç İvan’dan beri Avrupa ve Asya’nın en güçlü aktörüdür ve bu aktörlük ‘ilahi’ pek çok sebeple at başı gitmektedir. İlahi olanla dünyevi olana en yüksekten duyulan talep hep gündemde olacaktır.

Ne var ki Korkunç İvan öncesi Rusya hayli ilginç bir geçmişi içerir. Orlando Figes, ‘Rusya’nın Öyküsü’nde geçmişin ayrıntılarına dalar. Efsanelerle gerçekler arasında mekik dokur. Rus kelimesinin kökenini araştırır. Kroniklere başvurur. Vikingler’i karşımıza çıkarır.

Yağmalamak için değil ‘Avrupa ile Asya arasında yaptıkları uzun mesafeli ticaret sırasında bölgedeki pek çok suyolundan istifade edebilmek için’ Rusya’gelen Vikingler, Rusların kökeni üzerinde de etkin rol oynarlar. Figes’e göre “Rusların adı muhtemelen, Eski Norsçada ‘kürek çekmek’ anlamına gelen roa sözcüğünden türetilmiştir”. Bu yoruma, Slave kelimesinin köle anlamı da eklendiğinde yorumlar hayli renklenir.

Fakat Hazar, Moğol ve Altın Orda etkisi derece derece daha belirgin olacaktır. “İlk Rus hükümdarlarının kendilerini kağan olarak adlandırmaları, yetkilerini Hazarlar’dan aldıklarını düşündürür” mesela.

Bizans yoluyla Rusların Hıristiyanlaştırılması önemli bir dönemeçtir. Hatta en önemli dönemeçtir. Yazara göre Ruslar, pagan bir toplulukken ‘ticaret ve diplomasi yoluyla’ Hıristiyanlığın alemine dahil edilirler. Gerçi ‘İlk Kronik’e göre bu ‘Hakiki İnanç arayışının neticesidir’. Fakat siyasal sonuçları hatırda tutulup da Bizans’ın bu hamlesiyle ‘tamamı Doğu Ortodoks Kilise’sine bağlı Yunanlar, Bulgarlar, Sırplar, Arnavutlar ve Rumenler ile’ Rusların bağlantılı hale gelmesinin salt dini bir gerekçeye indirgenemeyeceği anlaşılabilir.

Rusya’nın Rusya olmasının hiç de kolay olmadığını bölüm bölüm anlatıyor O. Figes. ‘Moğol Etkisi’nin sadece onlar üzerinde değil Avrupa için de oynadığı rolü dile getirmek yanında ‘Avrupa’nın Moğol tehdidinden’ kurtarılışına dair görüşleri de sıralıyor. İskit şairlerinden biri; ‘Boynu bükük köle gibiyiz/ Moğol’la Avrupa arasında bir/ Büyük kalkan oluşturduk işte biz’ demesine bakılırsa işin niteliği daha kolay anlaşılır.

Rusya’da üç asır kalan Moğolların pek etki bırakmadıkları söyleniyor fakat Timurluların etkisiyle ve veba sebebiyle Altın Orda zayıflayınca, Rusya’nın da şafağı sökmeye başlar. İvan ‘Çar ve Tanrı’ ilan edilmeden önce, adeta Rusya güçler arasında ezilip geçilmiş gibidir. Finges’in vurguladığı gibi “Korkunç İvan’ın saltanatı, Rusya’nın bir imparatorluk gücü olarak yükselişinin başlangıcına işaret eder”.

Hiçbir güçlü doğuş ve yükseliş sürekli olmaz ve kriz dönemleri gelip çatar mutlaka. İvan’ın ölümü kadar kurduğu despot yönetim iç savaş ve parçalanışları beraberinde getirir. Çıkış yolu Petro ile bulunacaktır. Bu aynı zamanda ‘Rusya’nın Batı’yla Karşılaşması’ demektir esastan. Donanma (kendisi denizcilik tutkunudur) başta olmak üzere pek çok yapısal yenilik Batı’dan ilhamla gerçekleşecektir. ‘Sanayi politikaları yanı sıra, başta askeri eğitim ve gerekli teknolojilerin öğrenilmesi’ önceliği olmuştur Petro’nun. Arkasından gelen Katerina ise Rusya’nın öyküsünü hayli derinleştirmiş bir kurtarıcı vasfı kazanmıştır adeta.

1796’da Katerina’nın ölmesi, arkasından Napolyon etkisinin başlaması yeniden karmaşa ve 1917 Ekim Devrimi, Lenin’in doğuşu. Arka plandaki tarihi sebepler. Stalin akıl almaz yönetimi. Troçki ile yaşadığı ayrılıklar. Alman ordularının yürüyüşü. 2. Dünya Savaşı sonrası çift kutuplu dünyanın aktörü Rusya’nın belirişi. Gorbaçov ile biten hikaye.

Yeltsin ve nihayet Büyük Petro’nun kullanıma soktuğu, beyaz, mavi, kırmızı bayrağı ‘devletçi ve muhafazakar’ Putin’in devralması. Güçlü lider, güçlü Rusya imajının parlatılmak istenmesi. Ve öykünün ‘Ukrayna’ üzerinden kan tutması…

Hasılı, ‘Rusya’nın Öyküsü’, çok bileşenli halkların, dil, din, kültür, ideoloji ve güç ilişkileri üzerinden yeniden okunmasıdır. Debisi yüksek bir tarih ırmağının akışına benzer Rusya’nın öyküsü.

Rusya’nın Öyküsü
Orlando Figes
Çeviren: Ercan Ertürk
Yapı Kredi Yayınları, 2024
tarih, 288 sayfa.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.