Çıplak Babalar: Hayatın varış noktasında vurucu bir ağıt

27 Mart 2024
Bu haber 1 ay önce yayınlandı

Margit Schreiner'in 'Ayrılık Üçlemesi'nin son kitabı ‘Çıplak Babalar’a genel çerçeveyle bir vedalaşma hikâyesi. Genç bir kadının, çok sevdiği babasının ölümünün ardından yazdığı kısa fakat vurucu bir ağıt elimizdeki.

Çıplak Babalar

Margit Schreiner ismine yabancı değiliz. Birer yıl arayla üç kitabı Türkçeyle buluştu: ‘Sevmek Dedikleri’, ‘Ev, Kadınlar, Seks’ ve yakın zaman önce de ‘Çıplak Babalar’. Bir adım öncesinde ise 2018’de ‘İnsan Dengesi’ adlı romanıyla çıkmıştı okurların karşısına. ‘Sevmek Dedikleri’nin, ‘Ev, Kadınlar, Seks’in ve ‘Çıplak Babalar’ın Schreiner’in ‘Ayrılık Üçlemesi’ adını verdiği diziyi oluşturduğunu da söylemek gerek. Bu yazının konusu ise üçlemenin son romanı ‘Çıplak Babalar’.

‘Çıplak Babalar’a genel çerçeveyle bir vedalaşma hikâyesi diyebiliriz. Bunun hüzünlü ve duygusal anlamda yorucu bir yolculuk olduğunu da eklemeliyiz. Genç bir kadının, çok sevdiği babasının ölümünün ardından yazdığı kısa fakat vurucu bir ağıt elimizdeki.

Tüm hikâye babanın ölümünün hemen ardından hızını alıyor. Cenaze töreninin yapıldığı sırada annesinin eline bir şey tutuşturduğunu görüyor hikâyenin anlatıcısı ve bunun, babasının dişleri olduğunu anladığında bir anılar dünyasının içine bırakıyor kendini ve okurlarını.

Anlatıcının okurlarını soktuğu anılar dünyasının içine daldıkça anlıyoruz ki kayıp Alzheimer nedeniyle gerçekleşmiştir. Bunun ne demek olduğunu tahmin edebiliriz. Tanıyıp sevdiğimiz insanın bir başka insana dönüşme ve giderek yok olma süreci aslında bu. ‘Çıplak Babalar’ın, anlatıcısı ile birlikte odaklandığı da tam olarak bu. Çocukluk ve gençlik anıları arasından yüzünü okurlara gösteren müşfik ve ailesine bağlı bir babanın bu dünyadan elini eteğini çekerek kendini anılara nasıl teslim ettiğini anlatıyor romanında Schreiner.

“Yaşam yolculuğumuzun varış noktası ölümdür.”

Var oluş ve yok oluşa dair okşayıcı bir metin ‘Çıplak Babalar’. Üstelik moderni ve klasiği aynı romanın sayfaları arasında buluşturmayı beceriyor yazar. Romanında kurduğu parçalı yapısıyla modern anlatının olanaklarını kullandığı gibi ölüme dair klasik denebilecek bir bakış koyuyor önümüze yazar. Kitabın açılışında Montaigne karşılıyor bizi şu sözüyle: “Yaşam yolculuğumuzun varış noktası ölümdür.” Romanın tüm ruhuna sinmiş bu bakışın ‘biz’e çok da yabancı olmadığını söyleyebiliriz. Ölüm, varılacak nihai durak; geride sadece anılar… Bu gerçeği kabullenişle birlikte ortaya çıkmış şefkatli bir bakışı var yazarın.

Margit Schreiner Avusturyalı bir kalem. Thomas Bernhard’ın vatandaşı. Avusturya’dan çıkan metinlerin çoğunlukla soğuk, mesafeli ve öfkeli olduğunu söylemeliyim; en azından benim okurluk tecrübelerimden meydana gelmiş dünya için bu böyle. Örnekse ölümü, bu coğrafyadan bir başka yazarın bu denli kabulleniş ve gerçeklikle yazdığını daha önce görmemiştim. Daha çok sorgulama, itiraz ve isyandı Schreiner’den beklentim de fakat -iyi ki- yanıldığımı söylemeliyim. Çünkü duygusal alandaki dokunuşları ve olaylara bakışlarındaki soğukkanlılık pek çok kez bu toprakların yönsemelerine uzak kalıyor, idi Schreiner’e kadar.
‘Çıplak Babalar’ı tam da bundan farklı bir yere koymak gerektiğini düşünüyorum. Aslında Schreiner’in ‘Ayrılık Üçlemesi’ için fikrim bu yönde. Kayıp, özlem ve ayrılık duygularıyla ‘bizim gibi’ başa çıkmaya çalışan insanların Bernhard’ın coğrafyasından çıkmış bir yazarın dünyasında görmek enteresan bir okurluk deneyimi.

Çıplak Babalar
Margit Schreiner
Çeviren: Serap Gülerçin Karluk
Yapı Kredi Yayınları, 2024
90 sayfa

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.