Dip Akıntıları: Bir evlilik krizinin ortasında Berlin’de tek başına bir kadın

10 Temmuz 2024
Bu haber 3 ay önce yayınlandı

'Dip Akıntıları' yaşadığı evlilik krizi ve eşinin terk etmesi sonucunda Berlin'de tek başına kalan İngiliz-Amerikalı bir kadının hikayesi. Kirsty Bell kendi gerçekliğini, kurmacanın gerçekliğinde yeniden inşa etmeyi kusursuz biçimde başarıyor.

Kirsty Bell

İnsanın mekânla kurduğu ilişkinin yansımaları, edebiyat nehrinin önemli damarlarından birini meydana getirir. Bu bağlamda çokça eser verilmiştir. Denklemin içine şehir de girdiği zaman, boyutlar daha girift hale gelir ve ortaya insanı çepeçevre saran dünyasının bir resmi çıkar. Son zamanlarda bu türden verimlere çok rastlanmadığını belirtmek isterim. ‘Yeni’ edebiyat anlayışında insanı saran ve ruhunu ayakta tutan mekânlardan çok onu şu an olduğu insan haline getiren dünyanın dertleri odağa alınır. Bir anlamda ‘mekân’ ıskalanır, yeterince değer görmez edebiyatın bugünkü duraklarında. Iskalanan mekânın ne denli bir zenginlik olduğunu ise yakın zaman önce okurların karşısına çıkan Kirsty Bell’in romanı ‘Dip Akıntıları’nı okurken yeniden hatırladım.

Kirsty Bell ismini daha önce duymamıştım. “Berlin’de yaşayan İngiliz-Amerikalı bir yazar ve sanat eleştirmeni” imiş. Warhol Vakfı Bursu’na değer görülmüş, makaleleri Whitney Museum of American Art, The Stedelijk Museum Amsterdam gibi büyük uluslararası müze ve kurumların 70’in üzerinde sergi kataloğunda yer almış. Daha önce Türkçede yayımlanmış bir kitabını hatırlamıyorum. ‘Dip Akıntıları’, Bell’in Türkçedeki ilk kitabı aynı zamanda.

Gerçekliği kurmacada yeniden kusursuz inşa ediyor

Enteresan bir kitap ‘Dip Akıntıları’. Sayfaları arasında dolaşırken bir gezi kitabının mı, bir şehir monografisinin mi, bir mimari incelemenin mi yoksa bir edebiyat araştırmasının mı içinde olduğumuza dair sık sık sorgular buluyor kendini okur. Bir biyografi, anı ya da kültürel eleştiri çalışması da… Fakat ‘Dip Akıntıları’, pek çok türün içinden geçerek kendi türünü meydana getiren bir roman. Tüm bu türler ayrılığını aynı çatı altında toplayarak bir bütün hâline getiren unsur ise Berlin. ‘Dip Akıntıları’nda Berlin, bir başka roman kahramanı olarak sayfalar arasında dolaşıyor. Fakat bu romanı okumak için Berlin’i bilmek, sevmek ya da oraya dair bir şey düşlemek gerekmiyor. Enteresanlığı da buradan geliyor zaten metnin. Berlin’in bir roman kahramanı olması da bundan. Kirsty Bell gerçekliği, kurmacanın gerçekliğinde yeniden inşa etmeyi kusursuz bir biçimde başarmış romanında.

Yazarın kendi gerçekliği: Evlilik krizi ve Berlin’de tek başına

Gerçek ve kurmaca ikileminden yola çıkarak söylenecekler arasında yazarın kendi gerçekliği de yer alıyor. Romanın hızını alma noktası da tam olarak bu nokta hâlihazırda. Kirsty Bell’in 40 yaşların ortasında yaşadığı evlilik krizi ve eşinin onu terk etmesiyle sonuçlanan olaylardan sonra –artık- roman kahramanımızı kendini her sayfada biraz daha içinde bulduğu Berlin’iyle baş başa buluyoruz: “Kendime tanık rolü biçiyorum ben, bu kanal kıyısı hakkında, tarihin bu parçası hakkında bir beyanda bulunuyorum.”

Romanın ilk sayfasında Berlin’de tek başına, mutfağının zeminindeki su birikintisiyle uğraşan bir yabancıdır Bell. Su metaforu da çok güçlü ve farklı anlamlarıyla kullanılmış roman boyunca bu arada. Yenilenmiş dairedeki sızıntı, evliliğin uçurumun kenarına gidişinin de başka bir şiirsel görüntüsü.

19. yüzyıl apartmanın penceresinden dışarı bakma sırası Kirtsy Bell’dedir

Ev; Berlin’in Landwehr kanalında, büyük tarihsel değişimlerin merkezinde yer alan ama aynı zamanda daha küçük bir alan üzerinde yükselen görkemli bir 19. yüzyıl evidir. Öncesinde orada evi inşa eden ağaç tüccarı Herr Zimmermann, 1908’de devralan matbaacı Salas ailesi vardır ve her iki dünya savaşı boyunca da burada yaşamışlardır. “Savaşın çocuğu” olan evlatlık kızları Melitta Sala, binayı miras alır ve onun hayal gücü evi ele geçirir. Şimdi, 21. yüzyılın başında bu apartmanın penceresinden dışarı bakma sırası Kirtsy Bell’dedir artık. Aslında tüm bir roman da bu bakışın yansımasıdır: “Manzara benim konum haline gelmişti çoktan.”

Vurucu bir şehir güncesi

Bu manzarada ise bir şehrin sokaklarının adım adım bir panoraması çıkıyor. Berlin’in tanıdık anlatılarının altındaki anlatılmamış veya unutulmuş hikâyeler bir kültürel topografyanın malzemesi olarak romanın sayfalarına karışıyor. Sonuç olarak da ortaya insanın kendini, şehrini ve tarihini sıra dışı okumalarla yeniden yarattığı bir edebî portre çıkıyor.
Vurucu bir şehir güncesi ‘Dip Akıntıları’ öte yandan. Bell de bu güncenin amacını şöyle açıklıyor:

“Bir güncenin yazarı, bir bütün halinde o güne şeklini veren olaylara, insanlara, düşüncelere ve duygulara tanıklık etmektedir.”

 

 

 

Dip Akıntıları
Kirsty Bell
Çeviren: Yasemin Çongar
Siren Yayınları, 2024
295 sayfa.

  • 1

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.