Doğu’nun Shakespeare’i el – Mütenebbi ilk kez Türkçede

29 Mart 2024
Bu haber 7 ay önce yayınlandı

Doğu'nun Shakespeare'i, modern öncesi Arap şiirinin kanonik ismi el - Mütenebbi... "Onun şiiri insanın çağlar boyu seslendirdiği şarkısıdır" diyen Mehmet Hakkı Suçin, Türkçeye kazandırdığı 'İnsanın Şarkısı'yla bu benzersiz şairle tanıştırıyor bizi.

el – Mütenebbi

“Mütenebbi’nin şiiri, insanın çağlar boyu seslendirdiği şarkısıdır. Çağlar, kişiler, şiirler değişir ama ‘şarkı’ hep aynı kalır. İtalyanlar için Dante, İngilizler için Shakespeare, Almanlar için Goethe, Fransızlar için Hugo ne ise Araplar için Ebutayyip el – Mütenebbi odur” yorumunu getiriyor Mehmet Hakkı Suçin, el – Mütenebbi’nin ‘İnsanın Şarkısı’nın çevirmeni…

Arapça kadim bir dil olarak diğer diller gibi yaratıcı atılımlarını elbette şiir yoluyla gerçekleştirir. Üstelik Cahiliye öncesi ve sonrası gibi iki keskin fakat mutlak süreç içermesi de bir dilin tecrübe değeri bakımından oldukça önemlidir. Bir şairi okurken aslında o dilin tecrübesine de bakarız. Bunca içinde olmamıza rağmen, Arapça şiirin geçmiş kuşatıcılığından haberli olduğumuz söylenemez. Mehmet Hakkı Suçin benzeri, özgür ve çağdaş çevirmenler yoluyla her tür bağın düğümünden sıyrılarak okuma şansına kavuşuyoruz eski Arap şiirinin örneklerini.

Suçin, ‘Yedi Askı’ çevirileriyle açmıştı bu yolu. Abu Dabi Arap Dili Merkezi Başkanı Ali bin Temim, ‘İnsanın Şarkısı’ için yazdığı önsözde çeviriyi bir tür ‘yaratıcı ihanet’ diye yorumluyor olsa da Suçin yine Temim’in altını çizdiği ‘çevrilen metnin doğasında ve çevirmenin metni kaynak dilden hedef dile (Arapçadan Türkçeye) aktarabilme becerisinde’ bir adım öne çıkıyor. Dahası, ‘dünyayı dolduran ve insanları meşgul eden’ benzersiz bir şairi çağımıza taşıyor.

Uzun ve hayli ayrıntılı bir girişle el- Mütenebbi’nin hayatı, poetikası ve çeviri sürecini sunuyor Suçin okura. İslam sonrası Arap şiirinin yeşerdiği kültürel havzalar yanında şiirsel akımlar ve şairler hakkında bilgiler veriyor. Tıpkı yaşadığı bölge gibi Abbasi Çağı sonrasının hareketli ve çalkantılı dönemine benzer bir hayat sürdüğünü, yoksul bir aileden geldiğini, fakat zekası ile bunları aştığını öğreniyoruz şairin.

Yaklaşık 915 yılında doğan ve 50 yaşında bir soygun sırasında öldürülen el- Mütenebbi, ömrünün farklı dönemlerinde değişik temalarda şiirler yazmış, milliyetçi duyuşlar yanında ‘modern öncesi Arap şiirinin kanonik odağının sınırlarının genişletilmesi’nden şiirde peygamberlik iddiasına kadar çok renkli bir tayfta salınıp durmuştur.

10. yüzyılın seküler Arap şairi el – Mütenebbi ilk kez Türkçede.

Şairin Divan’ından seçilmiş toplam 124 şiir rehberliğinde bu salınımlara tanıklık ediyoruz. Eski şiirin temel elementleri, aşk, kadın, savaş, ölüm, şarap, yurt, hiçlik, cesaret gibi konulara burada da rastlıyoruz. Şair, bir yandan kendi benini cesurca öne çıkarırken dolaylı şekilde o şiiri yaratan dil, toplum, devir gibi sebeplere de göz kırpıyor.

Sana dair şiirimin içinde başka bir şiir var
Yalnız ben değilim üstelik bu şiirin söyleyeni

Bir kastı da bu olmalı şairin. Hele şiir kadınla buluştuğunda, eski şiirin savaş oyunları gibi şevkle giriştiği mevzulardan birisiyle karşılaşırız. Şair sürekli konum değiştirir kadın karşısında. Tam yüzünün belirmesini arzulamaz. ‘Sen ihtişamın şairisin bense kelimelerin/ Mülkiyetimizdedir sözün en ince anlamları’ beytinin bulunduğu şiir ‘Bir Kadına’ başlığı taşır. Elbette aşkla beraber kanatlanacaktır bu duyarlık. Aşk o kadar ileri götürülür ki bu şiirde kavuşmanın dışına çıkarılır, ayrılığın kendisi yapılır.

‘Bir yıllık ayrılıktan sonra gördüğümde onu/ Vedanın ta kendisiydi selamı’ der şair. Veda adeta mukadderdir. Şair, aşk hürmetinden sevgilisine duyduğu aşkı gizler. Fakat yine de tutku bir Arap atı soyluluğuyla girer hızla. Uykusuzluk ve güm güm atan kalptir tutku dediğin. Felsefi endişen de hiç beri durmaz ayrıca.

‘Geceleri işi gücü devemin aklına şüphe düşürmek/ Benim göğsüm mü geniş çöl mü daha geniş yoksa diye’ sorarken, gece, kişileştirilir. Varlık vasfına büründürülür. Pervasızlık ve kader karşısında diklenme başka bir cephe getirir. ‘Öyleyse fırlat beni nereye istersen/ Bedenim insan bedeni fakat göğsümdeki aslan yüreği’ şeklinde ünleyişler yükselir.

Ölümse hep bir kum tepeciğidir çölde hiç eksik olmayan rüzgarların yığdığı. Hırsızdır ölüm. ‘Ölüm ki nasıl geldiği görülmeyen bir hırsız/ Dolaşırken elleri yoktur, koşarken ayakları.’ Dostluk, vefa desen hepten lafta kalır hayatta. ‘Öyle bir zamandayız ki insanlar küçük/ Cüsseler ne kadar büyük olsa da’

Çevirmen bize, yazıldığı dil değişse de şiirde ve insanda değişmeyeni verir. Bazen yazgı bazen de öznenin bitmez tükenmez kendisini var etme savaşıdır bu. El- Mütenebbi’nin şiirleri de tam olarak bunları gösterir bize. Hiç baş eğmeyen şiirin hayatın vahalarını bulma biçiminin sırlarını getirir.

Köpek Dişleri

Zamanın köpek dişleri iyi tanıyor beni
Epey zamandır yokluyorlar etimi

Direnen bir güç var bende aksiliklere karşı
Ve evcilleştiren en püsküllü belaları
(el- Mütenebbi)

İnsanın Şarkısı
El – Mütenebbi
Çeviren: Mehmet Hakkı Suçin
Everest Yayınları, 2024
şiir, 352 sayfa.

  • 1

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.