Faulkner polisiyesi Mezar Kazanlar 76 yıl sonra Türkçede: Adalet, hemen şimdi

16 Eylül 2024
Bu haber 4 ay önce yayınlandı

William Faulkner'ın ilk kez çevrilen 'Mezar Kazanlar'ı, işlemediği cinayetten hüküm giyen bir 'Zenci'yi aklamak için çabalayan 16'sındaki Chick’in hikayesi. Temposu hiç düşmeyen bu dedektiflik ve büyüme öyküsü, okuru da adalet arayışına sevk ediyor.

William Faulkner

Amerikan güneyini en iyi anlatan yazarların başında William Faulkner geliyor. Sadece Amerikan edebiyatının değil, dünya edebiyatının da mihenk taşlarından biri Faulkner; yarattığı epeyce orijinal dil kullanımı ile pek çok okuru kendine hayran bırakırken, birçoğunu da açmazlara iter onun yazını. Bu açmazların en temel sebebi, yarattığı metinlerdeki muğlaklık, karakterler arasındaki geçişlerin saydamlığı ve yaratımın derinliği.

Esas amacının insan kalbinin kendisiyle çatışmasından ileri gelen sorunları kağıda dökmek olduğunu söylüyor Faulkner. Sosyal konuları, yaşadığı dönemin sorunlarını eserlerinde yansıtıp güney toplumuna ayna tutarken sorunların çözülebileceğine dair de pozitif bir tutum sergiler. Tüm dünyada en çok bilinen fakat genelde yarım bırakılan kült eseri ‘Ses ve Öfke’ dışında çok mühim eserleri olan, prestijli Nobel Edebiyat Ödülü’nü 1949’da alan Faulkner, aynı zamanda dünya edebiyatına da yön vermiş bir isim. Bugün hala üzerine en çok konuşulup çalışılan yazarların başında gelir.

Ünal Aytür’ün müthiş önsözü okuru romana hazırlıyor

Nobel ödülünü almadan evvel kaleme aldığı ‘Mezar Kazanlar’ romanı geçtiğimiz günlerde, Ünal Aytür çevirisiyle, Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı. Bilhassa çevirinin efsane akademisyen Ünal Aytür tarafından yapılması mühim bir şey, zira hem kendisi, hem de eşi Necla Aytür senelerdir William Faulkner edebiyatının dilimize kazandırılması hususunda büyük emekler veriyor. Öyle ki, Ünal hocanın sadece çevirileri değil, bu çevirilere yazdığı önsözler de hazine niteliğindedir, okuyacağımız eserlere dair elzem bilgiler ve öngörüler içermektedir. Nitekim ‘Mezar Kazanlar’ romanının başında da müthiş bir önsöz yer alıyor, okuru romana hazırlıyor.

‘Mezar Kazanlar’ genel hatlarıyla işlemediği bir cinayet yüzünden hüküm giyen bir ‘Zenci’ olan (özellikle ‘Zenci’ diyoruz çünkü Faulkner ana metinde ‘the Negro’ ifadesini kullanıyor, bu konuyu önemle işliyor) Lucas Beauchamp’u (ismi de anlamlı geldi okurken, Beau Fransızca güzel demek, güzel şampiyon manasına geliyor, metinde de Lucas son derece efsunlu, nevi şahsına münhasır bir karakter olarak anlatılıyor) aklamak için mücadele veren 16’sındaki genç Chick’in yer yer dedektiflik romanlarını aratmayan hikayesini anlatıyor.

Güney’in meseleleri, siyahlar ve beyazlar arasındaki gerilim

Romandaki ana izlek bu olsa da, aynı anda sosyal bir gözlem romanı, siyah ve beyazlar arasındaki gerilimi anlatan bir roman yahut genç, beyaz Chick’in büyüme hikayesi olarak okumamız mümkün. Hangi biçimde okunursa okunsun, baştan sona temposu düşmeyen, okuru adalet arayışına sevk eden ve merakını hiç söndürmeyen bir metin, bu anlamda Faulkner’ın en akıcı romanlarından biri diyebiliriz. Dahası, Chick üzerinden bireylerin ayrımcılık, ırkçılık, adalet, merhamet gibi kavramları okurun da irdeleyip değerlendirmesine olanak sağlıyor. Evrenselliğini koruma sebebi, Faulkner’ın o dönem önemseyip konu edindiği birtakım sorunların günümüzde de dünyanın her yerinde geçerliliğini koruması, nitekim bugün Amerika’nın güneyinde de kuzeyinde de hala süregelen yoğun bir ırkçılık ve ayrımcılık var.

Adil olanın ve hakikatin peşinde olmanın ehemmiyeti

Chick’e yardım edenlerin oluşturduğu grup epeyce ilginç, iki Zenci çocuk, bir beyaz avukat olan dayısı Gavin Stevens ve Lucas’ın ölmüş eşiyle ahbap olan, 70’inde ve hiç evlenmemiş Miss Habersham. Faulkner’ın buradaki amacı, ırk veya cinsiyet ayırt etmeksizin doğrunun, adil olanın ve hakikatin peşinde olmanın ehemmiyetini anlatmak. Bahsi geçen karakterler üzerinden yazınının nüvesini oluşturan ‘kendini sorgulayan insan modelini’ başarılı bir biçimde uygulamış oluyor yazar.

Aynı zamanda kullandığı biçemin de mühim olduğunu söyleyebiliriz, romanın üçüncü tekil anlatıcısıyla Chick arasında oluşturduğu muğlaklık, Faulkner’ın öteden beri süregelen dilin fonskiyonu çalışmalarını destekler nitelikte. Bazı yerlerde ‘dedi kendisi’ gibi bir kalıp kullanarak hem tanrı anlatıcının, hem de Chick’in fikrini belirtmiş gibi yapması bunun en belirgin örneğini oluşturuyor. Faulkner okurlarının dille serüveni ‘Mezar Kazanlar’da da devam ediyor işin aslı.

İnsanın habis yanının nelere mal olabileceğini gösteriyor

Lucas’ın öldürdüğü düşünülen Vinson Gowrie’nin mensup olduğu Gowrie ailesi neredeyse hukuk kurallarının hiç uygulanmadığı bir bölgede yaşadığınından Zenci’nin asılmasını yahut gaz kullanılarak yakılmasını istiyor. İnsanın habis yanının nelere mal olabileceğini gösteren Faulkner, Chick’in Zenci’yi kurtarma motivasyonunu da kuvvetlendirmiş oluyor. Romanın başında Lucas’la ilgili farklı bir fikre sahip olan Chick’in de dönüşüm hikayesinin temelini oluşturuyor bu olaylar zinciri.

Bir de dedektiflik damarını besleyen Vinson’ın mezarını kazıp cesedi inceleme hadisesi var ki, trajikomik bir eylemin ciddi bir kanıta dönüşmesini sağlaması açısından romanın en can alıcı noktası haline geliyor. Bir büyük, bir küçük karakterin adalet arayışını anlatması, romanın merkezinde suçlanan bir Zenci olması bakımından okurken 1960 senesinde yayımlanan ‘Bülbülü Öldürmek’ romanını anımsatıyor fakat Harper Lee’nin bu romanı okuyup okumadığını yahut etkilenip etkilenmediğini bilmemiz pek mümkün değil. ‘Mezar Kazanlar’ romanının daha ziyade olaylar ve eylemler üzerine olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Sadece iki roman yazdığını bildiğimiz Lee’ye göre daha mahir bir yazar olan Faulkner’ın da pek çok yazara kapı açtığını söylemek yanlış olmaz.

Faulkner’ın bize bizi anlatan evreninden özel bir roman

Faulkner, büyük dehasıyla yarattığı hayali Yoknapatawpha şehrinde akrabalıklar kurmayı, bunu da romanlarında kullanmayı seviyor. Sözgelimi bu romanın baş kahramanı olan Lucas Beauchamp’i biz ilk olarak ‘Kurtar Halkımı Musa’da görmüştük. Lucas’ın amcası Ike McCaslin ise Faulkner’ın bir öyküsünde görünür. Romanla ilgili söylenebilecek önemli bir detay da Chick Mallison’ın belleğinin izini Proustvari bir biçimde sürerek geçmişe bakması, üzerinden geçen zamanın değer yargılarıyla düşünmesi diyebiliriz. Yukarıda bahsedilen anlatım biçimini de destekleyen başat bir tema olarak görüyoruz bu zaman-bellek ilişkisini. Olaylar yaşandığı esnada değil de ileri bir zamandan değerlendirilmesi, romandaki birey -değişim- dönüşüm çarkını destekler nitelikte. William Faulkner bireye ve iç muhasebesinin gücüne inanan bir yazar, onun karakterleri de böyle bir inançtan doğmuş kişiler.

‘Mezar Kazanlar’, baştan sona sıkılmadan okunan, geçerliliğini koruyan insani sorunların irdelendiği özel bir roman, okuruna vaat ettiği her şeyi de yerine getirdiğini söyleyebiliriz. Faulkner’ın bize bizi anlatan evreninden bir parçası da bu romanda gizli. Metin boyunca hem bunu kovalıyor okur, hem de Chick ile birlikte işin sonunu görmeye cesaret ediyor.

Mezar Kazanlar
William Faulkner
Çeviren: Ünal Aytür
Yapı Kredi Yayınları, 2024
roman, 224 sayfa.

  • 1

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.