Günlerden Kırmızı: Sessizliğimize sözcüklerle çomak sokan öyküler

6 Temmuz 2024
Bu haber 2 ay önce yayınlandı

Son dönemde saygın ödüllere değer görülen Polat Özlüoğlu, yepyeni kapağıyla okur karşısına çıkan kitabı ‘Günlerden Kırmızı’da kaybedilenler, itilenler, hor görülenler, kimliksiz gömülenler adına söz alıp bizi memleketin gerçekleriyle yüzleştiriyor.

Polat Özlüoğlu

Orada başlıyor ve devam ediyor her şey, büyük yıkımların toplumsal ve kişisel trajedisinde. Birdenbire başlamıyor yıkım, birdenbire kararmıyor su, ev birdenbire çökmüyor. Elbet hepsinin bir arka planı, hepsinin bir hikâyesi var. Biz tanık olmaktan, dile getirmekten kaçsak da acının çoğaldığı coğrafyada sesin rengi değişiyor kuşkusuz.
Polat Özlüoğlu, yepyeni kapağıyla okur karşısına çıkan öykü kitabı ‘Günlerden Kırmızı’da yüzümüze vuruyor yaşadıklarımızı. Uysal bir çocuğun sabahında olmadık sorulara kapıları aralarken, soruların kalbini kırıyor.

Orada her cumartesi onlarca soruya yanıt arıyor anneler. Her hafta cumartesi sabahı evlerinden çıkıp büyük umutlarla soru sormak için Galatasaray Meydanı’na gelmelerinin bir nedeni var hepsinin. 1000 hafta geride kalalı ne kadar oldu? Zaman geçiyor ve umudun diri tutulduğu bir ısrarı sürdürüyorlar yakalarına astıkları her fotoğrafta. Evden götürülen ve bir daha dönmeyen kimse, onun yasını tutuyor, onun gelmesi için açık bırakıyorlar kapılarını. Devletten geri istiyorlar çocuklarını. Kucaklamak ya da koklamak için olduğu gibi, bir mezar parçasının toprağını avuçlayarak çiçek bırakmak için de bir araya geliyor olabilirler. Elbet zamanı yoracaklar ve elbet gözaltında kaybedilen evlatlarını geri isteyecekler.

Sessizliğimize sözcüklerle çomak sokuyor

Sessizlik örülü günlerimize çomak sokmanın sözcükleriyle yazıyor Polat Özlüoğlu. Olan bitenin farkında herkes, ses etmekle susmak arasında gidip gelenler içlenip susutukça büyüyor acı. Bu kadar olmaz dediğimiz ne varsa yeni bir yıkımla gölgede kalıyor. Geriye dönüp baktığımızda, elimizde kalan yekûn ile baş etmenin yollarını arayıp aramadığımızı sorabiliriz kendimize.

Gözlerini öpmek için beklediğimize izbe bir hücrenin karanlığında elektrik verildiğini unutmalı mıyız? Bunu soruyor yazdıklarında Polat Özlüoğlu, sormakla kalmıyor kışkırtıyor hikâyeyi. Orada ağaçların gölgesini ve yeşilini savunan çocukları değnekle dövenlerden kalan acının tortusu birikiyor. Adı Ali de olabilir bir çocuğun, İsmail de. Bir sembol olmanın ötesinde anlam arıyor adı olana da olmayana da Polat Özlüoğlu. Yazmanın gücü burada giriyor söze ve yaşı elinden alınanlar adına hayatı sorguluyor ‘Günlerden Kırmızı’da yazar.

O kadar aleni, o kadar görünür ki her şey. Gücün şiddetiyle öç almak için geceyi ve sabahı kana bulayanlar, bir çocuğun ellerinde son bulan hayatı umursamıyor bile.

“Bugün de ölmedim anne”

12 öyküden mürekkep ‘Günlerden Kırmızı’ açılış dizelerinden Murahtah Mungan’a söz veriyor. Arada Ahmet Erhan giriyor söze ve “Bugün de ölmedim anne” diyerek bize bir selam yolluyor. Çürüyen ve çürümekle kalmayıp susarak kendini öldürmek isteyen su Ahmet Telli’nin dizeleriyele anımsatıyor kendini ve kitap son buluyor.
Şiirinin bölüm sonlarında bunu demiyor muydu Ahmet Telli, “Adımdan gayrısını bilmiyorum.” Polat Özlüoğlu da yaşayan, öldürülen, aranan, cinnet geçiren, hücrede zulme uğrayan, evi başına yıkılan ve kimliğini sorgulayan insanlar adına söz alıyor yazdıklarında. Sözü getirip uysal bir ırmağın uğultusuna bağlıyor, adından gayrısını bilmediğini söyleyerek bitiriyor yazdıklarını. Bundan sonrasını okura bırakıyor elbette. Herkes için malum olan cinayetin ‘Kırmızı Pazartesi’de nasıl göz göre göre işlendiğini unutmuş olamayız.

“Bir kolu çeyizlik porselen fincan takımı gibi paramparça kırılmış, iki bacağı da değirmende öğütülmüş saman sapları gibi ezilmişti.” Öldürüldüğünde bile adı kayıtlara geçmeyenler için ‘Lunapark’ öyküsünde böyle bir cümlesi var Özlüoğlu’nun. Bu şiirsel akış gerçeğin şiddetini daha bir güçlendiriyor kuşkusuz.

Kimliksiz gömülenler adına söz alıyor

Kendi gerçekliğinden bir gelecek kurup orada olmak istediği gibi yaşamak isteyen insanların bileklerinde büyüyen jilet izleri ya da akıl sağlığını korumunaın ‘güvenli odaları’nda rüyaya yatanların uyanmak istediklerinde kalbine çöreklenen ağrı neyse, ona tanık oluyoruz kitap boyunca. Yakın zamanda Haldun Taner Öykü Ödülü dahil çok önemli ödüllere değer görülen Polat Özlüoğlu kaybedilenler, itilenler, hor görülenler, kimliksiz gömülenler adına söz alıp bizi memleketin gerçekleriyle yüzleştiriyor.

Kıyıya vuran bir cesedin otopsi raporunda ne yazıldıysa yazıldı, biz onu ‘Denizkızı’ olarak kabul etmek zorundayız. Vesselam!

Günlerden Kırmızı
Polat Özlüoğlu
İthaki Yayınları, 2024
öykü, 120 sayfa.

  • 1

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.