Hemingway’in Venedikli aşkının romanı: Nehrin Ötesine, Ağaçların İçine

13 Temmuz 2024
Bu haber 2 ay önce yayınlandı

Ernest Hemingway’in olumsuz eleştiriler alan ve New York Times çok satan listesine ilk sıradan giren tek romanı 'Nehrin Ötesine, Ağaçların İçine' ilk kez Türkçede. Kitapta yazarın yaşam öyküsüyle kurulan benzerlikler okurun merakını kışkırtıyor.

Ernest Hemingway’in yaşamında İtalya’nın önemli bir yeri var. Birinci Dünya Savaşı’na Kızılhaç gönüllüsü olarak katılmış. İtalya cephesinde ambulans şoförlüğü yapmış ve 1918’de ağır yaralanmış. Yaralarına rağmen İtalyan askerlerinin güvenliğine yardım etmiş ve bu nedenle İtalyan Savaş Liyakat Haçı Croce al Merito di Guerra ile ödüllendirilmiş. O zamanlar sadece 18 yaşındaymış ve ilk büyük aşkını yaralanıp yattığı hastanede tanıştığı kendinden yaşça büyük hemşire Agnes von Kurowsky ile yaşamış. Hemingway’in son büyük aşkı da Venedik’te tanıştığı genç bir soylu, Kontes Adriana Ivancich’dir.

1948’de Hemingway birkaç ay Venedik’te kalmış. Hemingway oradayken 19 yaşındaki Adriana Ivancich’e âşık olmuş. Platonik aşk ilişkisi ‘Nehrin Ötesine, Ağaçların İçine’ adlı romana ilham vermiş.

Yarı otobiyografik bir roman

Ernest Hemingway’in ‘Nehrin Ötesine, Ağaçların İçine’sinin izine Richard Owen’in ‘Hemingway İtalya’da’sını (Ketebe Yayınları, 2020) okuduktan sonra düşmüştüm. Hemingway’in Türkçede bütün eserlerini yayınlayan Bilgi Yayınevi’nin henüz çevirtmediği kitaplardandı. Volkan Ersoy’un çevirisi ile kitap nihayet külliyata katıldı.
“Nehrin Ötesine, Ağaçların İçine” yarı otobiyografik bir roman olarak tanımlanmış. Romanın kahramanları 50 yaşındaki ABD’li Albay Richard Cantwell ve 19 yaşındaki İtalyan Kontes Renata. Roman albayın Venedik’e yakın bataklıklarda katıldığı ördek avı ile başlıyor ve geriye dönüşlerden sonra yine o avda bitiyor. II. Dünya Savaşı’nın hemen sonrasıdır. Cantwell savaştan birçok yara ile çıkmıştır ama en büyük sorunu ölümcül kalp hastalığıdır. İkinci bölümden başlayarak, albayın iki Dünya Savaşı’ndan anılarını okuruz. Renata, albayın savaş anılarını merak etmekte, buluşmalarında ısrarla onları anlatmasını istemektedir. Albay da fazla nazlanmaz, tüm askerler gibi yaşadıklarını anlatmayı sever. Bu anımsamalar aynı zamanda bir yaşam muhasebesi, bir özeleştiridir.

Ölmek üzere olan albay ve hayatın başlangıcındaki Renata’nın aşkları

Albay yaklaşan ölümünün de bilinciyle her iki savaşta neler yaşadığını, generallik rütbesini nasıl kaybettiğini ayrıntılı olarak anlatır. Diğer yanda kendisinin yaşlı ve ölmek üzere olduğunu düşünen albayla ve hayatın başlangıcındaki Renata’nın aşkları vardır.
Anılar anlatılıp özeleştiri yapılır, bir yandan da bir hafta sonuna, tek bir geceye sığacak aşk yaşanmaya çalışılırken Venedik romanın üçüncü kahramanı olarak belirir. Albay Richard Cantwell, Renata’ya olduğu kadar Venedik’e de aşıktır ve her fırsatta soluğu bu şehirde almaktadır. Başta barmenler ve şef garsonlar olmak üzere birçok dostu vardır. Venedik’in tarihi ve en lüks otellerinden Gritti Palas’ta kalır. Büyük Kanal’a bakan ve 15. yüzyıldan kalma bir saray olan otelin restoranında muhteşem menülü yemekler yer, Hemingway denilince hemen akla gelen Harry’s Bar’da çok sek Martini’lerini içerler. Yemek sonrası soğuğa ve sert rüzgâra rağmen bir gondol gezisi de yapar, otel odasında sarmaş dolaş yatarlar ve sevişeceklerine Albay Richard Cantwell sürekli anlatır. Romanın esas olarak diyaloglarla geliştiğini söyleyebiliriz.

‘Venedik’te Ölümü’le birçok ortak nokta

Thomas Mann’ın ‘Venedik’te Ölümü’ ile ‘Nehrin Ötesine, Ağaçların İçine’ arasında bir dizi ortak nokta ve tematik paralellik bulmuş eleştirmenler. Bence Thomas Mann’ın Venedik’i ile Hemingway’inki farklı. “İkisi de ölümle karşı karşıyaydı ve ölüm karşısında teselliyi çok daha genç bir karakterde arıyorlardı” yorumuna ise katılıyorum. Albay Richard Cantwell’in farkı öleceğine kesinlikle emin olması ve hayatın başındaki sevgilisiyle son kez buluştuğunu bilmesi. O nedenle sürekli anlatıp kendiyle hesaplaşıyor ve ölesiye içki içiyor, içkilerle ağır ilaçları karıştırıyor bir anlamda kendi ölümünü hızlandırıyor.

Olumsuz eleştirmenlere rağmen uzun süre çok satanlar listesinde

‘Nehrin Ötesine, Ağaçların İçine’yi Cosmopolitan Magazine, Şubat 1950’den Haziran 1950’ye kadar tefrika etmiş. Kitap 7 Eylül 1950’de 75.000 adetlik ilk baskıyla yayımlanmış. Romanı eleştirmenler iyi karşılamamış. Hemingway’in olumsuz eleştiriler alan ilk romanı olmuş. Sadece birkaç olumlu eleştiri çıkarken 150’den fazla olumsuz eleştiri yayınlanmış. Eleştirmenler romanın fazla duygusal olduğunu, kalitesiz bir anlatıma ve ‘durağan bir olay örgüsüne’ sahip olduğunu yazmışlar.
Olumsuz eleştirilere rağmen roman 7 hafta New York Times’ın en çok satanlar listesinin ilk sırasında yer almış, iki yıl listede kalmış ve aslında Hemingway’in listenin başında yer alan tek romanıymış.
‘Nehrin Ötesine, Ağaçların İçine’nin olumsuz eleştirilerle karşılanmasına öfkelenen Hemingway, ‘Yaşlı Adam ve Deniz’in taslağını sekiz hafta içinde yazmış. Eylül 1953’te yayınlanan ‘Yaşlı Adam ve Deniz’, Hemingway’e uluslararası ün kazandırmış ve Mayıs 1953’te Pulitzer Ödülü’nü kazanmış.
‘Nehrin Ötesine, Ağaçların İçine’yi Volkan Ersoy’un özenli ve bol dipnotlu çevirisi ile okuyoruz. Roman belki Hemingway’in başyapıtlarından değil ama ilk bölümleri ve askerlik terimlerinin yoruculuğunu aşıp havasına girerseniz su gibi akıyor. Bunda kuşkusuz Hemingway’in rahat anlatımı ve romanın diyaloglarla gelişmesi etkileyici. Tabii yazarın yaşam öyküsü ile kurulan benzerlikler de okurun merakını kışkırtıp ‘bakalım neler olacak!’ diye kendini romana kaptırmasına neden oluyor.

Nehrin Ötesine, Ağaçların İçine
Ernest Hemingway
Çeviren: Volkan Ersoy
Bilgi Yayınevi, 2024
roman, 288 sayfa.

  • 1

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.