Komplo Teorilerine Neden İnanırız: Paranoyaksak sebebi çok

28 Mart 2024
Bu haber 1 ay önce yayınlandı

Sosyal psikoloji alanında çalışan Dr. Sinan Alper ve Dr. Onurcan Yılmaz, 'Komplo Teorilerine Neden İnanırız?'da hayatta kalma dürtüsüyle beynimizin şüpheci davranmaya yatkın olduğunu söylüyor. Bir başka nedense kolektif narsisizm: Biz eskiden...

Sosyal psikoloji alanında çalışan Dr. Sinan Alper ve Dr. Onurcan Yılmaz, ‘Komplo Teorilerine Neden İnanırız?’ kitabında beynimizin bir özelliğine vurgu yapıyor ve “Atalarımız hayatta kalabilmek için çevrelerine karşı şüpheci olmak zorundaydı” diyor.

Genellikle internetin bitmek bilmez bombardımanı sırasında bir şekilde gözümüze takılır: Bir olayı açıklamak için olmadık bir şey söylenmiştir. Ne kimin söylediği bellidir ne de bir kanıt vardır ortada. İnanması güç bir iddiadır ama bir bakmışsınız onlarca, hatta yüzlerce insanın önce ilgisini çekmiş sonra da kendine ikna etmiş. Günler sonra bir tanıdığınızla sohbet ederken bu sefer de onun ağzından duyarsınız, cümlenin sonunda bir soru işaretiyle bu sefer. “Olabilir mi?” “Pek inanasım gelmiyor ama…” “Bilemezsin ki…” Uğraşır dil dökersiniz aklı başında bildiğiniz bu insana, olur olmadık her şeye inanmamasını söylersiniz ama sonrasında da düşünürsünüz: Onca insan bu olur olmadık şeylere nasıl inanıyor?

Sosyal psikoloji alanında çalışmalar yapan Dr. Sinan Alper ve Dr. Onurcan Yılmaz ‘Komplo Teorilerine Neden İnanırız?’ kitabında kimlerin, neden ve nasıl komplo teorilerine inandıklarını açıklıyor. Cevap, neredeyse her bilimsel cevapta olduğu gibi, oldukça çetrefilli ve çok boyutlu.

Yazarlar öncelikle komplo teorilerinin beynimizin bir hatası değil, özelliği olduğunu savunuyor. Atalarımız hayatta kalabilmek için çevrelerine karşı şüpheci olmak, örüntüleri tanımak zorundaydılar. Bu sayede hayatta kaldılar ve genlerini aktarabildiler. Biz de bu yüzden etrafımızda örüntüler arıyoruz ve şüphe duyuyoruz. Yaşadığımız çağda hayatta kalabilmek ve çıkarlarımızı koruyabilmek için şüphe duymamız çok doğal. Yalanlara ve iyi niyetimizden faydalanmak isteyenlere karşı dikkatli olmalıyız.

Ancak komplo teorilerine inanma eğilimi sadece bireysel şüpheciliğimizle de alakalı değil. Tarihsel travmalar, bir çatışma ortamının içinde bulunmak, yolsuzluk, eşitsiz bir toplumda yaşamak komplo teorilerinin hem üretilmesine hem de inanılmasına sebep oluyor.

“Bugün İzlanda ya da Danimarka gibi seküler ülkelere giden insanlar, çocukların sahipsizce parklarda bırakılmasına ya da bisikletlerin sokakta kilitsiz bir şekilde terk edilmesine oldukça şaşırmaktadır. Çünkü seküler sistemlerin düzgün ve tarafsız bir şekilde işlediği kültürlerde insanlar bir hukuki ihlal olduğunda seküler kurumların haklarını koruyacağına dair bir inanca sahip olduklarından karşısındakine koşulsuz bir güven duymaktadır…Siz bir adaletsizlik yaşadığınızda ve mahkemeye gittiğinizde eğer o kurumun adaleti tahsis edemeyeceğini düşünüyorsanız o kültürde seküler kurumlar çalışmıyor demektir.”

Yolsuzluk ve eşitsizliğin ayyuka çıktığı, adalet inancının pek kalmadığı bir toplumda kurumların açıklamalarına inanmamak, ne kadar garip olursa olsun, başka bir açıklamada haklılık payı aramak pek de garip olmasa gerek.

Kolektif narsisizm

Tarihsel travmalar da beynimizde başka bir sendromu tetikliyor: kolektif narsisizm. Hani hepimiz biliriz, bir yerlerden duymuşuzdur, Haliç’in dibinde çok değerli hazineler varmış ama çıkarmamıza izin vermiyorlarmış… İşte bu kolektif narsisizmimizin ürünü bir komplo teorisi. “Biz eskiden çok güçlü ve büyük bir devletin parçasıydık ama şimdi eski gücümüzden düştük. Eski gücümüze ulaşmamızı da kim olduğu bellisiz bazı güçler engelliyor.”

Peki, gerçek ile yalanı, hakikat ile komplo teorisini nasıl ayırt edebiliriz? Elbette bunun kesin bir yöntemi yok. Sonuçta kulağa garip gelse de tarihte gerçek olduğu ispatlanmış komplo teorileri de var. Ancak bazı komplo teorilerinin gerçek olması bizi abartılı bir sonuca ulaştırıp tüm komplo teorilerinde gerçeklik payı olabileceğini düşündürmemeli. Bilimsel yöntemi, içinde ilerlediğimiz karanlıkta kendimize bir fener haline getirmeli ve onun ışığında yürümeliyiz. Kanıt ve verilere itibar etmeli, yersiz ve kaynaksız iddialara değil, bilimin ve bilim insanlarının veriler doğrultusunda geliştirdikleri savlara güvenmeliyiz.

Komplo Teorilerine Neden İnanırız? –
Komplo İnançlarının Psikolojisi Üzerine
Sinan Alper, Onurcan Yılmaz
Doğan Kitap, 2024
208 sayfa.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.