Japon animasyon efsanesi Hayao Miyazaki’nin 'Rüzgâr Yükseliyor’ filmini yaparken çokça esinlendiği Tatsuo Hori'nin aynı adlı eseri kırılgan, güçlü, duygu dolu bir aşk romanı; baştan sona insanın kalbindeki saklı yere dokunuyor.
İLHAN İPEK
“Bugün, hiç bilmediğim gül renginde küçük bir kıza benziyorsun.”
Japon modernizminin en önemli temsilcilerinden kabul edilen Tatsuo Hori, ilerlemiş hastalığı nedeniyle sanatoryumda yatan alter egosu Setsuko’ya böyle sesleniyor. Yarı otobiyografik romanda, ilerleyen hastalığı gün geçtikçe kötüleyen Setsuko kaçınılmaz biçimde hastaneye yatmak zorunda kalıyor. Anlatıcı olarak romanda yer alan ama adını bilmediğimiz nişanlısı da destek olmak için sanatoryumda ona eşlik ediyor.
Başından sonuna bir sevgi, aşk ve bağlılık romanı ‘Rüzgâr Yükseliyor’. Ryunosuke Akutagawa ve Marcel Proust’tan etkilenerek yazarlığa başlayan Hori, başladığı seyirde bitiriyor romanını. Büyük umutların kapıyı çaldığı yerde, büyük cümleler kurmadığı gibi, kötü zamanların gelip kapıya dayandığı yerde de acıyla yırtılan kalbini açıp göstermektense, içine gömdüklerinin gölgesiyle yazmaya devam ediyor.
Sanatoryumdaki en kötü ikinci hastadır Setsuko. İrili ufaklı olaylar olsa da Hori, gerilimi sükunetle aktarır okuyucuya. İyileşmekten ümidini kesip tedaviden sıtkı sıyrılanların intihar ettiği de olur bu döngüde; iyileşmek, kaldığı yerden hayata devam etmek yakın bir olasılık değildir çoğu hasta için.
Anlatıcı ve Setsuko arasında derin bir aşk ve tutkuyla bağlı bir dostluk olduğunu yadsıyamayız. Birbirlerini çok iyi tanırlar; söyledikleri, yaptıkları ve yaşadıkları birbirleri için yaratıldıklarını düşündürür bize.
Cümleler kısa, diyaloglar sessizilikle örtülüdür ikili arasında. Bir hastane odasında, ağaçların sesi bile işitilirken sessizliğin duyulmaması mümkün değildir zaten. Bir güncenin yapraklarını aralayarak yazar Hori.
Arada nişanlısını bırakıp yürüyüşlere çıkar anlatıcı kişi, doğanın sesinden suskunluk edinerek geri döner. Bazen Setsuko’yu merak ederek, bazen yalnızlığa boyun eğerek. Gecenin, sabahın ve mevsimlerin bir anlamı vardır elbet. Yaz döner güz gelir, her şey sarardığında dökülen yaprakların hışırtısı, kırılan dalların ya da düşen kozalakların sesi çınlar hastane odalarında. Bazen bir gürültü kopar koridorlarda, koşturmalar, bağırışlar, oradan oraya savrulan insanların telaşı bize bir şeylerin yolunda gitmediğini anlatır; evet, bazen kendi sonuna gitmekte ısrar eder insan.
Anlatıcı notlar alır, olup bitenler hakkında yazmaya başlar. Nişanlısı da destek olur buna, yol açar, zaman tanır, iyi niyet ve anlayış gösterir. Zaten ikili arasında tek bir an bile öfkeyle, kötü bir cümleyle ya da olumsuzlukla geçmez. Birbirini tamamlayan bir bütünün iki parçası gibidirler.
Setsuko arada nişanlısının yazdıklarını okumak istese de metin henüz ham olduğundan beklemek zorundadır.
“Ne düşünüyorsun?” diye sordu Setsuko nihayet, sırtım ona dönükken.
“Birlikte çok sonraları da, şu anki yaşantımızı hatırlayabilsek, ne harikulade olur, diye düşünüyorum.”
Japon animasyon efsanesi Hayao Miyazaki’nin ‘Rüzgâr Yükseliyor’ filmini yaparken çokça esinlendiği romanın özeti belki de bu cümlede saklıdır. Her şeyi yaşanır, anımsanır ve değerli kılmak için bir aradadır ikili. Biri hasta olarak halsizlikle, yer yer çaresizlik ve yorgunlukla mücadele edip, ilaçların etkisiyle doğrulamaz hale gelmiş olsa da bu gerçek değişmez. Birlikte yaşadıkları, yan yana oldukları her an değerli, tartışılmaz oranda kıymetli ve yaşama dairdir.
Levent Toksöz’ün Japoncadan yaptığı çeviri, romanın Türkçe okunmasını hızlandırıp kolaylaştırıyor. Romanın ruhuna ve akışına uygun duru dil kullanmış Toksöz, aşırıya, abartıya, fiyakaya kaçmamış. Hiçbir cümlesi sırıtmıyor, yerinde ve sakin. Büyük bir aşkın dokunaklı hüznüyle sesleniyor bize ‘Rüzgâr Yükseliyor.
Sanatoryumun sakinliği, doktor ve hemşirelerin hasta ve refakatçilerle ilişkileri de bir göl sakinliğinde romanda. Setsuko’nun babası arada bir girip çıkar romana ama anlatıcıdan sonra bir karakter de doğanın ikiliye anlatıklarıdır.
Zaman geçer, zaman bir sızılı boşluk bırakarak geçer; ardında ne bıraktığı ya da neyi alıp götürdüğü herkes için farklıdır. Anlatıcı bir yıl elini sürmediği sayfaları alıp yeniden yazmaya başladığında geçmişi, yaşadıkları, anıları ve kederiyle birlikte Rilke’nin ‘Duino Ağıtları’ da bütün görkemiyle karşılar bizi. Şiir bir şeylere başlamanın ya da bitirmenin olanaklarını sunmuyor mu çoğumuza?
Roman Paul Valery’nin “Rüzgâr bekleniyor, yaşamayı denemeliyiz” dizesiyle açılıyor. İlerleyen sayfalarda anlatıcının Rilke olmadan bir şeyleri kendine ve hayata açıklamasının mümkün olmadığını okuyoruz. Ne olursa olsun, nerede olursa olsun anlatıcı kişi, nişanlısı Setsuko ile konuşmaya, ona anlatmaya devam ediyor.
Anlatıcı kendini yok sayarak nişanlısını, aşkı, doğayı ve hayatı önemsemiş. Bir özne olarak kendisini geriye itip hayat ve aşk karşısındaki varlığını öne çıkarmış ve duygu karmaşasına davet etmiş okuru.
Kırılgan, güçlü, duygu dolu bir aşk romanı ‘Rüzgâr Yükseliyor, başında da sonunda da insanın kalbindeki saklı yere dokunuyor.