Ödüllü sanatçı Gökçe İrten’den Püskürüklü Resimlerim: Kendin gibi yaptığın her şey en güzeli

YİĞİT UYSAL

Siz kitapları yazmak ve resimlemek dışında ayrıca çok yönlü bir sanatçısınız. Doğan Çocuk etiketiyle yayımlanan ‘Püskürüklü Resimlerim’ sizin sanat yolculuğunuzdan da izler taşıyor mu?
Aslında kendi sanat yolculuğumdan yola çıkıyor. Ben her döneminde çocuklar için nasıl çizilir videoları yapmaya başlamıştım. Ve bu videolara çok güzel dönüşler aldım. Çocuk yetişkin herkes benim videolarına resim yapmaya başladığını söyledi. Hatta ben de bu resimleri kolaj yapıp Instagram’da paylaşıyordum o zaman. Ve aslında ne kadar çok insanın resim yapmayı sevdiğini, çocukların ne kadar ilgili olduğunu, resme küsmüş olanların bile ne kadar hızlı geri dönebileceğini anlamış oldum. Her eğitim sistemi bizim istediğimiz gibi özgürlükçü olamayabiliyor bazen. Resimde bile sınırlar çözebiliyoruz. Bu kitap benimle beraber resim yapmaya başlayıp bana özgürlüğün ve sadece içinden geldiği gibi çizmenin ne kadar önemli olduğunu tekrar hatırlatan, resim yapan herkesin izlerini taşıyor.

Sizce yaratıcılık öğrenilebilir mi yoksa doğuştan var olan bir şey mi?
Kesinlikle böyle doğuyoruz. Ama geliştirilebilir olduğuna inanıyorum. Ben mesleğim gereği hep absürt şeyler hayal ediyorum. Örneğin ‘Bir fil uzaya gitmek istese nasıl bir astronot kaskı takmalı?’ gibi. Hayal gücü yönetimi ve gelişimi, yaratıcılığı da beraberinde getirebilir. Eğer her gün aynı şeye odaklanırsak bir süre sonra sadece onu düşünebiliyor oluyoruz. Bu yüzden geliştirilebilir. Ama herkes yaratıcı doğmuyor. Herkesin cerrah olacak yeteneği ve sabrı olmaması gibi.

Yazıp resimlediğiniz kitaplar İngilizce, İspanyolca, Almanca, Çince, Korece gibi diller de dahil olmak üzere sekiz dile çevrildi. Bu büyük bir gurur. Yurtdışındaki çocuklara da ulaşıyor olmak size ne hissettiriyor?
Çok teşekkür ederim. Evet, benim için de harika duygular. Her ülke çevirisinde tekrar tekrar heyecanlanıyorum. Bambaşka ülkelerde, farklı kültür, farklı dillerde çocukların da kitaplarımı severek okuması aslında beni en çok tek bir sebeple mutlu ediyor: hepimiz aynıyız. Tam olarak ‘Hepimiz’ kitabımda üzerinde durduğum konu bu. Hepimiz benzer şeylere gülüyor, benzer şeylere üzülüyor, hayal kırıklığına uğruyoruz. Dış görünüşümüz, dilimiz, ırkımız, cinsiyetimiz farklı belki ama hepimizin içi bir. Kalbi bir, duyguları bir.

Ödüllü bir sanatçısınız. 2019 ve 2022 yıllarında iki kez Aydın Doğan Çocuk Kitabı İllüstrasyonu başarı ödülünü kazandınız. Bu süreç nasıl gelişti? İllüstratör adaylarına ne tavsiye edersiniz?
Büyük büyük tavsiye vermeyi seven biri değilim. Çalışmak dışında ne önerebilirim bilmiyorum. Çok çalışmak, odaklanmak, kafa yormak. Başarılı insanların çok çalışmak dışında bir sırları yok bence, ben okuduğum makalelerde de hep bunu görüyorum. 10.000 saat kuralı vardır bilir misiniz? Bir işte başarılı olmak için, 10.000 saat o işi yapmak gerekirmiş. O da makul bir çalışma saati düzeniyle dört yıla denk geliyor sanırım. Yani bugün bir şeyi yapmaya başlayıp bir ay sonra çok başarılı olmayı beklemek biraz ütopik oluyor. Ama bu düşünce sisteminde dijital dünyanın büyük katkıları var. Maalesef.

Kitaptaki kahraman yaptığı resimlerin yeterince iyi olmadığını düşünüyor. Böyle düşünen okurlara bir de öneri getiriyorsunuz kitapta. Bunu biraz açar mısın?
Sadece okurlara mı? Her kitapta olduğu gibi kitaplarımı önce kendime yapıyorum. Bu önce bana bir mesaj: “Her yaptığım iyi olamaz, iyi olmak zorunda değil. Kendim gibi yaptığım her şey, her zaman en güzeli olacak.” Bazen en iyisi olmak için, en güzelini yapmak için kendi istediğimizi değil, dışarıdaki düşüncelerin istediğini yapıyoruz. Yaratıcılığın, özgürlüğün, yaptığın işten mutlu olmanın en büyük düşmanı bu. Bu düşünceler bizi sınırlandırıyor, kısıtlıyor, hapsediyor. İşte bu kitap da diyor ki, bırak o fikirleri, sen istediğini yap. Farklı olsun, alışılmamış olsun, tuhaf olsun. Ne fark eder? Kendini kimseye beğendirmek zorunda değilsin. Sen beğen, mutlu ol, gerisini onlar düşünsün!