Oktay Akbal’ın kısa ve zarif iki romanı aynı kitapta: Düş Ekmeği ve Batık Bir Gemi

19 Eylül 2024
Bu haber 1 yıl önce yayınlandı

Sade, zarif üslubuyla edebiyatımızda özel bir yeri olan Oktay Akbal'ın birbiriyle bağlantılı iki kısa romanı 'Düş Ekmeği' ve 'Batık Bir Gemi' yıllar sonra aynı kitapta. Akbal'ın dilindeki yalın içtenlik okuru hızlıca romana bağlıyor.

İkinci Dünya Savaşı olanca hızıyla sürmekte ve yazar adayı defterine bir şeyler karalamaktadır. Gazeteler savaşın şiddetini, cephelerin durumunu ve çatışmaların acımasızlığını haber ederken, bununla yetinmeyen insanlar radyo haberlerine kulaklarını dayamakta, geleceklerini merakla ajanslardan dünyanın gidişatını öğrenmeye çalışmaktadır.
Bir lise öğrencisinin araştırmacı merakını konu edinir ‘Düş Ekmeği’ romanında Oktay Akbal. Kulağı kirişte, ne zaman ve hangi cephede askere alınacağı kaygısıyla karartma gecelerinin defterini yazar genç adam. Ötede insanlar büyük bir yıkımın savaşını sürdürürken, İstanbul’un içinde hayat akmakta; bütün heyecanı ve hızıyla sürmektedir. Genç yazar adayının başından geçenler bir anı defteri gibi okunabileceği gibi, zamanın bir tutanağı niyetiyle de okunabilir.

Sait Faik diye genç bir yazarın ilk kitabı yayımlanmıştır. Semaver edebiyat dünyamızda ilgiyle karşılanmış olmasına rağmen, Sabahattin Ali etkisi sürmekte ve okuma heyecanı devam etmektedir. Oktay Akbal, o tıfıl yazar adayı olan lise öğrencisinin gözünden İstanbul’u ve dünyayı anlatmaya çalışırken bir yandan da gündelik hayatın çetrefil çıkmazlarına çeker okuru. Arkadaşlıklar, toprak sahada top peşinde koşmalar, edebiyat ve sanat dostlukları, karşı penceredeki komşunun teninde çoğalan gece, okuru alıp zamanın tozunu silkelemeye davet eder. Hayal kırıklıkları, kapısında dolaşılan sevgilinin balkona çıkmayışı, dolu bir şişe şarapta aranan teselli bir yana, yazma serüveninde savrulan ve yerini arayan genç yazarın soruları bir yana.

Öyle bir coşkulu sadelik, öyle bir sükunet ve öylesine içtenlikle yazar ki Oktay Akbal, dönemin toplumsal yapısı büyülü bir gerçeklikle çıkar karşımıza. Dildeki yalın içtenlik romanla çok yakın iletişim kurmamızı sağlar, genç bir adamın hikayesine tanık olduğumuzu düşünürken aile ve arkadaşlık ilişkileriyle örülü okuma heyecanımızı her sayfada biraz daha ileriye taşır.

10 bölümden oluşan ‘Düş Ekmeği 6 Şubat 1940’ta başlar, 20 Haziran 1940’ta biter. Bir çırpıda biten romandan geriye tutkulu bir sadelik kalır ki, o da yazarın ustalığından bir miras niyetine okunabilir.

‘Batık Bir Gemi’de toplumsal eleştiri ön planda

‘Batık Bir Gemi’, aynı kitapta ikinci roman olarak yer alıyor. Birbirinden bağımsız, farklı dönemlerde yazılmış iki romanı tek kitapta okuyoruz. İşin doğrusu editör, iki romanı bir araya getirip tek kitapta okuyucuya sunmakta çok iyi bir seçim yapmış. Romanlar farklı dönemlerde yazılmış olsa da birbirini besleyen ve tamamlayan bir izleğe sahip.

Hastalandığı için sevdiklerinden uzaklaşan usta yazar, artık kabul gören ve tanınan bir imzaya sahiptir. Uzaklaşmanın, kendi başına kalmanın ve yazmanın hallerini yaşamak istediği için bir sahil kasabasına çekilmiştir. Sevdiklerini bu hastalık sürecinden uzak tutmak istediği belirgin olarak yansımaktadır romana.

‘Batık Bir Gemi’de Oktay Akbal toplumsal eleştiriyi daha bir ön plana çıkarır. Sınıf çelişkileri, özellikle bir genç kadının çalıştığı evde ‘intihar’ etmesi sonucu daha belirgin hale gelir romanda. Bu bir intihar mıdır yoksa zengin ailenin ‘başından defetmesi gereken bir sorun’ mu çözülmüştür, sorunun yanıtı okuyucuya bırakılır. Ama sonunda o fiyakalı küstahlık bir yerde kendi cezasını bulacaktır. Bu son, genç kadının yerde kalmayan ah’ı sonucu mudur, yoksa doğanın kendi döngüsü mü, artık herkesin kendi karar vermesi gerekir buna.

Oktay Akbal ‘Batık Bir Gemi’deki karakterle toplumdaki yozlaşmanın, adaletsizliğin, gelir dağılımındaki eşitsizliğin ve çürümenin etkilerini eleştirel bir üslupla dile getirir.

Sık sık geriye döner yazar, ‘Düş Ekmeği’ndeki karakterle iletişim kurar. Yaşlı yazar yaşadıklarını, genç yazar adayının yaşadıklarıyla yan yana getirip kıyaslamak istercesine bizi kuşaklar arasında bir yolculuğa çıkarır. Deneyimlerini aktarırken, bir yandan da o lise öğrencisine danışır Oktay Akbal. Toplumun her geçen gün çürüyen insafsızlığını, karakterin iç dünyasıyla tartışırken, geriye dönüp baktığında, yazar adayının yaşadıklarıyla hayal kırıklıklarına yanıt arar.

Oktay Akbal zarafet ve inceliğin yazarı gibi gelmiştir bana hep. ‘Önce Ekmekler Bozuldu’ değil midir bir kitabının adı ve öykülerinden mürekkep bu kitabının adıyla bütün hayatımızı özetlemediğini kim iddia edebilir?

Sözünü sakınmayan yazardan bir alıntıyla kısa Türkiye tarihine not düşelim…
Sikeci’de bir lokantada yemek yerken eski bir savcı gelip oturur masasına, “Nasılsınız?” diye sorar. Ne tuhaf, yargıladığı adama nezaket sıfatıyla yaklaşacak kadar zariftir üstelik. “Bir yandan da dönerli pilavcını yiyordu. Ayranını da dikti içti: ‘Yazılarınızı gazetece büyük bir zevkle…’ derken sözünü kestim:
’O yazıların hesabını size verirken ben böyle bir zevk duymamıştım’ dedim.”

Düş Ekmeği – Batık Bir Gemi
Oktay Akbal
Doğan Kitap, 2024
roman, 160 sayfa.

  • 1

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.