Permafrost: Hayatı yaşamakla umursamamak arasındaki o ince çizgide

17 Nisan 2024

Eva Baltasar'ın ülkesi İspanya'da çok ses getiren ilk romanı 'Permafrost', ailesinde yaşadığı travmaları sevgililerinde dindirmeye çalışan, hiçbir yere uyum sağlayamayan bir kadının hikayesi. İmge dünyası güçlü ve yoğun bir roman.

Katalan yazar Eva Baltasar’ın her şeyden geri çekilmeyi yaşam uğraşı haline getiren bir kadının hikayesini anlattığı ilk romanı ‘Permafrost’, tam da adında açık ettiği gibi katmanlardan oluşuyor.
Bir uyku hali belki, bir donma hali, buz tabakası altında görülen bir uzun rüya… Kendiyle olmanın ve kendini saklamanın ‘su geçirmez’ halleri saklı romanın sayfalarında. Dışarıya karşı ördüğü kozasıyla, hatta taş bir kabuk bile denilebilir buna, dünyada olup bitene karşı bir bariyer oluşturuyor Baltasar.

Sınır tanımayan bir anne, konuşmayı uzun zaman önce bırakmış bir baba, sorumluluğunu nasıl üstleneceğine karar veremeyen bir kız kardeş ve sürüklenen hayatlar. Edebiyatın ve sanatın olanaklarından yararlanarak kitapların selinde sürüklenmeye karar verdiğinde hiçbir yere uyum sağlayamadığını da fark ediyor kahramanımız. Teyze olan, sevgili olan, çocuk olan ve kendiyle bir gelecek planı kurmayan kahramanımız ailesinde yaşadığı kriz ve travmaları, yetişkinliğe eriştiğinde sevgililerinde dindirmeye çalışıyor.

Her ilişki bir kriz aynı zamanda. Bağlılık ve sürdürülebilirlik gibi bir anlayışı büyütüp beslemediği için geceden sabaha süren sevişmelerin insanı olarak kendine saklıyor içindeki fırtınayı elbette. Çeşitli ülkeden, sosyal tabakalardan ve yaş gruplarından sevgilileri bir yıkımla bu ilişkiden uzaklaşırken, bildiği en korunaklı alanda kendini var etmeye devam ediyor kahramanımız. Orada bir hayat olup olmadığı tartışılabilir, donmakla rüya arasındaki bu hayatına dönmek ve adeta umursamadan yaşamak istiyor.

“Ben onu terk ettikten bir süre sonra Roxanne bileklerini kesti. Levreğin karnını yaran bir balıkçı gibi uzunlamasına kesti bileklerini; dram yaratmayı amaçladığı belli olsun diye temiz ve incecik kesikler attı. (…) Roxanne kendi hayatını Courbet’nin tablolarındaki gibi gösterişsiz bir zarafetle, masmavi gökyüzü gibi yüce bir güzellikle, dışadönük biçimde, dolu dolu yaşarken ben alçıdan bir model gibiydim.”

Kırmızı eti seven, cesetlerden gelen o leş gibi kokuya aşık olan kahramanımız, çürüyen aminoasitleri hayat kaynağı olarak görüyor. Sınırsız cinselliği yaşamakta ölçü tanımasa da sevgilisi olan kadınların karşılaştığı tevazu, iyi niyet ve nezaket onun burun kanatlarını alev alev ettiği gibi beynini bir izmarit gibi eziyor. Acizlik istiyor oysa ki, boşluk ve hafiflik için yaşıyor.

Katalan şair ve yazar Eva Baltasar’ın çok sayıda şiir kitabı yayımlandı ve her biri diğerinden kıymetli ödüllere değer görüldü. Bedene odaklanıp cinselliği, anneliği, sevgili ve akraba olmayı çeşitli biçimlerde tartıştığı ve yerleşik değer yargılarıyla çatıştığı ‘Permafrost’ romanı da, şiir kitapları gibi, ilgiyle karşılanıp çeşitli ödüllere değer görüldü ve pek çok dile çevrildi.

“Şiir için, çünkü bu imkânı sağlayan o” diye giriyor romana Baltasar. O kadar güçlü ve yoğun bir imge dünyasıyla bakıyor ki hayata, kurgunun akışında ve cümlelerin seyrinde, şiire akraba ırmağın çağladığını duyabiliyoruz. Şairin yazdığı bir roman olunca da rafine bir hikâye, rafine bir toplam ve sonuç çıkıyor ortaya.

Emrah İmre’nin Katalanca aslında çevirdiği ‘Permafrost’ bir hayatı yaşamakla umursamamak arasındaki o ince çizgide tutuyor okuru.

Elbet kendince bir son için takvim var kafasında kahramanımızın, bunu fiyakayla ya da yazıklanmak için değil, normalleştirerek aktarıyor okura. Hayattan çekip gideceği vakti kendi belirliyor, bunu tasarlarken kendine yazıklanmak aklından geçmediği gibi, sokak hayvanları dahil kimseye zarar vermeden nasıl, nerede, ne zaman, hangi mevsimde diye inceden planlıyor elbette. Bir ayrıntıyı cinnete çeviren anne, gösterinin sahnesinde yerini alırken, hayat tarzını ve tutkularını ertelemeyi aklından geçirmiyor nihayet. Torunu görme yetisini kaybederek hastanede yatarken gösteriyi şiddetlendiren anneanne, refakatçi olmak bir yana, evde kendisini bekleyen at kılı battaniyesine dönmek istiyor.

Kuşatma altındaki kasabalar gibi kapılarını çekip kendi içlerine kapanan aileler, çocukları ve hayat işte, Baltasar’ın romanındaki son sözcükler gibi, “bizi çevreleyen ve kuşatan yabani bir varlık gibi.”

Permafrost
Eva Baltasar
Çeviren: Emrah İmre
Can Yayınları, 2024

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.