Telifi serbest kalan Sait Faik her yerde: Kendi burcunda bir yazar

2 Ocak 2025

Büyük öykücü Sait Faik’in telifi serbest kaldı; artık isteyen yayınevi kitaplarını basabilecek. Can Yayınları'nın yepyeni kapaklarla yayımladığı dört kitabın girişinde yer alan Abdullah Ezik’in Sait Faik ve öykü evreni hakkındaki yazısını sunuyoruz.

Sait Faik

Türk hikâyeciliğinin yapı taşlarından Sait Faik Abasıyanık’ın (18 Kasım 1906-11 Mayıs 1954) eserleri üzerindeki telif hakları, ölümünün ardından geçen 70 yılın sonunda 1 Ocak 2025 itibariyle serbest kaldı. Artık isteyen yayınevi Sait Faik’in eserlerini yayımlayabilecek. Ancak bu durum, ebeveyni ölmüş yoksul çocuklara karşılıksız eğitim imkanı sunan Darüşşafaka Cemiyeti’nin önemli bir gelirinin de sona ermesi anlamına geliyor. Zira, Darüşşafaka Cemiyeti, Sait Faik’ın kanuni temsilcisiydi.

Sait Faik’in annesi Makbule Abasıyanık, tüm mal varlığının Darüşşafaka’ya verilmesini vasiyet eden oğlunun bu isteğini yerine getirmiş ve telif haklarını 1964’te Darüşşafaka Cemiyeti’ne bırakmış, ancak Burgazada’daki köşkün müze olarak korunmasını ve Sait Faik adına her yıl bir hikâye armağanı verilmesini şart koşmuştu. Sait Faik’in vasiyetine sahip çıkan Darüşşafaka da köşkü müze halinde korudu ve ‘Sait Faik Hikâye Armağanı’ adı altında Türkiye’nin en önemli edebiyat yarışmalarından birinin düzenlenmesini sağladı. Darüşşafaka, bu yarışmaları Sait Faik’in yayın haklarını verdiği yayınevleriyle; 2011 yılına kadar Yapı Kredi Yayınları, 2012’den itibaren de Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’yla birlikte düzenledi.

Sait Faik Hikâye Armağanı’nın devamlılığı

Umarız, Sait Faik’in eserlerini basacak yayınevleri, yasal zorunluluk olmasa da kitaplarından elde edilecek geliri Darüşşafaka Cemiyeti’ne verir ve böylece hem prestijli Sait Faik Hikâye Armağanı’nın devamlılığı hem de daha fazla öğrencinin eğitimine katkı sağlanır.

2025’i Sait Faik’le karşılayan Can Yayınları, çağdaş öykünün yolunu açan bu büyük yazarın ‘Son Kuşlar’, ‘Semaver’, ‘Seçme Hikâyeler’ ve ‘Alemdağ’da Var Bir Yılan’ adlı kitaplarını yepyeni kapaklarla okura sundu.
Bu kitapların girişinde yer alan Abdullah Ezik’in Sait Faik ve onun öykü evreni hakkındaki yazısını sunuyoruz.


Kendi Burcunda Bir Yazar: Sait Faik Abasıyanık

Modern Türk edebiyatının öncü yazarlarından biri olan Sait Faik Abasıyanık, 18 Kasım 1906’da Adapazarı’nda dünyaya gelir. Babası Adapazarı belediye başkanlığı da yapmış olan, bölgenin tanınmış ticaret erbabından Mehmet Faik Bey, annesi ise yine aynı şehrin ileri gelenlerinden Hacı Rıza Efendi’nin kızı Makbule Hanım’dır. Gerek Birinci Dünya Savaşı’nın zorlu koşulları gerekse babasının ticaretle uğraşması nedeniyle sık sık farklı bölgelere göç eden aile, nihayetinde 1924 yılında İstanbul’a yerleşmiş, Sait Faik de yaşamını İstanbul’da sürdürmeye başlamıştır.

1924 yılında ailesinin İstanbul’a yerleşmesiyle İstanbul Erkek Lisesi’ne kaydolan Sait Faik, çok geçmeden yönetimle yaşadığı sorunlar nedeniyle okuldan uzaklaştırılır ve eğitimine Bursa Erkek Lisesi’nde devam eder. İlk öyküsü “İpekli Mendil”i de bu yıllarda bir edebiyat dersinde ödev olarak kaleme alır. Öykü, yıllar sonra Varlık dergisinin 15 Nisan 1934 tarihli 19. sayısında yayımlanır.

1928 yılında lise eğitimini tamamlayan Sait Faik, önce İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne kaydolur ancak buradaki eğitimini yarım bırakarak okuldan ayrılır. Yayımlanan ilk yazısı “Uçurtmalar” bu süreçte, 9 Aralık 1929’da Milliyet gazetesinde okurla buluşur.

Sait Faik’in üniversite eğitimi almasını isteyen Mehmet Faik Bey, kardeşi Ahmet Faik Bey’le oğlunu Lozan’a gönderir (1930). Burada ekonomi eğitimi alması beklenen Sait Faik, bir süre sonra İsviçre’den sıkılır ve Fransa’ya geçer. Uzun bir süre Paris, Marsilya ve Grenoble gibi Fransız şehirlerinde bulunan ve son olarak Grenoble’a yerleşen Sait Faik, Fransız edebiyatıyla yakından ilgilenmeye başlar, vaktinin büyük bir bölümünü kitap okuyarak geçirir. Bu yıllar, ona ilerleyen yıllarda yapacağı çevirilere dair de yol gösterici olur. Oğlunun üniversite eğitimini yarım bırakmasından rahatsız olan Mehmet Faik Bey, 1934 yılında kendisini yeniden İstanbul’a çağırır.

Babası tarafından sürekli ticaretle uğraşması için teşvik edilen Sait Faik, 1936 yılında Odunkapı’da bir zahire dükkân açar ancak işlerin iyi gitmemesinden ötürü bu yer kısa bir süre sonra kapanır. Nihayetinde yine babası tarafından serbest bırakılan Sait Faik, yavaş yavaş bir süredir üzerinde çalıştığı öykü kitabına odaklanır. Uzun bir uğraşın ardından Sait Faik’in ilk kitabı Semaver, aynı yıl Remzi Kitabevi tarafından yayımlanır. 1938 yılında babasının vefatının ardından ise artık yeni bir dönem başlar. Tamamen serbest, hiçbir yükümlülüğü olmayan, dilediği gibi hareket alanına sahip bir Sait Faik söz konusudur.

Mehmet Faik Bey’in vefatının ardından aile işlerini devam ettiremeyeceği anlaşılan Sait Faik, geçimini kendisine miras kalan mülklerden gelen parayla karşılar. Annesi Makbule Hanım, bu zorlu yıllarda kendisinin en büyük destekçisi olur. Artık aile, kışları Kırağı Sokak’taki evlerinde, yazları ise Burgazada’daki köşkte geçirmeye başlar. Böylelikle Sait Faik için artık sadece okuma ve yazma edimleri ön plandadır.

Milliyet, Kurun, Varlık, Yürüyüş gibi çeşitli gazete ve dergilerde peşi sıra öyküleri yer alan Sait Faik, giderek kendisinden daha sık söz ettirmeye başlar. Yazdıkları kadar hakkında yazılanlar da ona olan ilgiyi artırır. 1936’da Semaver, 1939’da Sarnıç, 1940’ta Şahmerdan, 1944’te Medarı Maişet Motoru yayımlanır. Bu kitapları ilerleyen yıllarda Lüzumsuz Adam (1948), Mahalle Kahvesi (1950), Havada Bulut (1951), Kumpanya (1951), Havuz Başı (1952), Son Kuşlar (1952), Kayıp Aranıyor (1953), Şimdi Sevişme Vakti (1953), Alemdağ’da Var Bir Yılan (1954), Az Şekerli (1954) gibi kitaplar takip eder.

1942 yılında kısa bir dönem Haber gazetesinde muhabir olarak çalışan Sait Faik, sık sık adliyeleri ziyaret eder ve mahkeme salonlarında tanıklık ettiği olayları haberleştirir. Bu yazılar Sait Faik’in vefatının ardından 1956 yılında Mahkeme Kapısı adıyla kitaplaştırılır. Benzer şekilde Tüneldeki Çocuk (1955), Müthiş Bir Tren (1981), Karganı Bağışla (2003) gibi kitaplarda Sait Faik’in gazete ve dergilerde kalmış metinleri, çeşitli çeviri ve yazıları derlenerek bir araya getirilir.

1940’lı yıllarda peş peşe öykü kitaplarını yayımlayan ve vaktinin büyük bir bölümünü yakın dost çevresiyle geçiren Sait Faik Abasıyanık, 1945’ten itibaren çeşitli sağlık sorunlarıyla yüzleşmeye başlar. Doktoru ve arkadaşı Fikret Ürgüp, Sait Faik’i bu süreçte ilk muayene eden isimlerden olur. 1948’de siroz teşhisi konur ve artık sıkı bir diyet yapması konusunda uyarılır. 1951 yılında ailesiyle birlikte Samet Ağaoğlu’nun desteği, özel doktoru Kazım İsmail Gürkan’ın tavsiyesiyle tedavi için Paris’e gider ancak birkaç gün sonra bu fikrinden vazgeçerek Türkiye’ye döner. Ailesinden ve dostlarından uzak bir yerde, bir hastane odasında tek başına ölme fikri onda büyük bir korkuya neden olur. Bundan sonraki süreçte bir yandan hastalığıyla mücadele ederken diğer yandan yazmayı sürdürür.

5 Mayıs 1954’te yemek borusunda meydana gelen kanama nedeniyle hastaneye kaldırılır. 11 Mayıs 1954’te vefat eden Sait Faik Abasıyanık, ertesi gün Zincirlikuyu Mezarlığı’na defne dilir.

Kendisine ait özel, derinlikli, ayrıksı bir kurmaca dünyası geliştirebilmiş özel yazarlardan olan Sait Faik Abasıyanık, birçok kuşağı derinden etkilemiş, özellikle de öykü türünde büyük bir devrim yapmıştır. Samipaşazade Sezai, Halid Ziya (Uşaklıgil), Ömer Seyfettin, Refik Halit (Karay), Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) gibi isimlerin ardından Sait Faik, Türk öykücülüğünü bambaşka bir hatta sürüklemiş, kendisinden sonra gelenler için yeni imkân ve yolların da önünü açmıştır.

İlk kitabı Semaver’den itibaren öykülerinin merkezine “küçük insan”ı yerleştiren Sait Faik Abasıyanık, karakterlerine büyük bir sevgiyle yaklaşırken yalnızlık, bir başınalık, aylaklık, hayat karşısında mücadele gibi birçok farklı izleğin peşinden gider. 1930’larda başlayıp 1950’lerin ortasına dek devam eden bu serüvende yazar, küçük insanı anlatmaktan hiçbir zaman geri durmamakla beraber öykücülüğünü giderek farklı noktalara/hatlara doğru genişletir. Dolayısıyla Semaver’den Az Şekerli’ye giden yolun hem çok çetrefilli hem de çok katmanlı olduğu dile getirilebilir.

Semaver, Sarnıç ve Şahmerdan gibi kitaplarında emekçilerin mücadelelerine odaklanan Sait Faik, çoğunluğu Bursa ve Adapazarı’nda geçen bu öykülerinde bir yandan dönemin ruhunu takip eder, diğer yandan kendi öykücülüğünü belirleyecek esas meselelere odaklanır. Bu öykülerde toplum, hiçbir zaman geriye itilmez ve metinler, belirli noktalarda toplumsal yaşamın izini sürer. Bir yandan hayat gailesi içinde mücadelesinden geri durmayan işçiler anlatılır, diğer yandan onların yaşadıkları üzerinden toplumun içinde bulunduğu durumun panoraması çizilir. Böylelikle insan, zaman ve mekân olgusu yavaş yavaş iç içe geçmeye başlar ve toplum, tüm bu koşul ve meseleleri kuşatan başat izleklerden biri olur.

Gözlem, tanıklık ettiği olayları yazma, bir parçası olduğu toplulukların izini sürme, Sait Faik öykücülüğünün en temel özelliklerinden biridir. Bütün bir yazın serüveni boyunca bu düsturundan vazgeçmeyen Sait Faik, öykülerini çoğunlukla bildiği coğrafyalarda kurgular (önce Bursa ve Adapazarı, ardından Fransa, nihayetinde İstanbul ve Burgazada). Öte taraftan yazar, kendi dönemini yazmaktan, çevresinde gözlemlediği meseleleri işlemekten de geri durmaz. Onun için birçok şey kendi dünyasından ve gördüklerinden ibarettir. İnsan, bildiğiyle hareket eder ve Sait Faik öykücülüğünün ana hattı bu düstur üzerine kuruludur.

İstanbul ve Burgazada, Sait Faik öykücülüğündeki en başat öğe olarak kabul edilebilir. Özellikle de 1945 sonrası öykülerinde yüzünü tamamen adaya çeviren Sait Faik, güneşin alnında suya açılan balıkçıların, kır kahvesinde pinekleyen işsizlerin, kumsalda uzanan genç kızların, sokakta koşuşturan çocukların, sokak sokak dolanan seyyar satıcıların, günübirlik ada ziyaretçilerinin peşinden gider ve öykülerini onlar üzerinden şekillendirir. Adada geçen uzun aylar, verimini böyle verir.

Lüzumsuz Adam, Havada Bulut, Havuz Başı, Son Kuşlar gibi kitaplarında Sait Faik, yüzünü yine adaya, küçük insana, onun kendine özgü dertlerine çevirmekle beraber meselelerini giderek çeşitlendirir. Bir yandan toplumun içerisinde bulunduğu açmazlar ve bunun bireye yansıması, diğer yandan kişinin tüm zorluklara rağmen hayata tutunma mücadelesi yavaş yavaş daha da görünür olur. Tüm o öykülere sızan başıboşlar, bir köşede pinekleyenler, aylaklar artık dünyaya başka başka açılardan bakmaya başlar. Toplum, aile, tabiat gibi birçok unsur, artık küçük insan için bir çatışma alanı olarak belirir. Tüm o aylaklıklar artık başka başka anlamlara gelmektedir. Kendi arzularının peşinden gitmek isteyen insan, birtakım sorunlarla yüzleşmek zorunda olduğunun farkında, bilincindedir.

Lüzumsuz Adam’la başlayan yeni yolculuğunda yazar, birlikte hareket ettiği “ben anlatıcı”yla sürekli olarak bir yürüme, dolanma hali içerisindedir. Kırlar, bahçeler, sahiller, tren istasyonları, caddeler onun için yürünmesi, hikâye aranması, göz atılması gereken uğrak noktalardır. Anlatıcı/yazar, orada gördüklerini, işittiklerini, haberdar olduklarını kayda geçirme düşüncesiyle hareket eder ve bu yeni öyküler, küçük insanın ne derece çetrefilli sorunlarla yüzleştiğini görünür kılar. Benzer şekilde duygu ve duygulanımlar da daha baskın bir şekilde ön plana çıkar. Anlatıcı, hikâyesine yer verdiği karakterlere büyük bir sevgi ve anlayışla yaklaşmaya çalışırken onlardan yana tavır almaktan da geri durmaz. Havada Bulut, Havuz Başı, Son Kuşlar gibi kitaplarda da bu anlayış devam eder ve zamanla Sait Faik öykücülüğünü belirleyen temel başlıklardan biri haline gelir.

Sait Faik Abasıyanık’ın en ayrıksı ve özel kitaplarından biri olan Alemdağ’da Var Bir Yılan, salt içerik olarak değil, aynı zamanda biçim olarak da yeni bir yolun habercisidir. Anlatıcı, bu yeni öykülerde sadece yaşanan bir olayı/hadiseyi dile getiren kişi konumunda değil, aynı zamanda okuru da metne dahil etmeye çalışan, metni bir performans alanına çeviren farklı bir değere sahiptir. Bu yeni anlatıcı profili ile hem geleneksel anlatı/hikâye kalıplarının ötesine geçilir hem de yazarın “ben”e yüklediği anlam farklılaşır. Absürd, sürrealist, benötesi yeni değerler ön plana çıkar ve böylelikle Semaver’le başlayan silsile, giderek farklı bir yöne evrilmiş olur.

Öyküye paralel bir şekilde şiir, roman ve deneme gibi farklı yazınsal türlerle de yakından ilgilenmiş, verim vermiş bir yazar olarak Sait Faik Abasıyanık, benzer hassasiyetleri bu metinlerinde de göstermiştir. İnsan sevgisi, insanı anlamaya yönelik derinlikli bakış ve duygudaşlık, onun bütün bir yazınsal serüvenini içine alan en temel başlıklar olarak dikkat çeker. Bu bağlamda vefatından kısa bir süre önce şiirlerini bir araya getirdiği Şimdi Sevişmek Vakti de ilk roman denemesi Medarı Maişet Motoru da Kayıp Aranıyor da aynı elden çıktığını gösteren birçok göstergeye sahiptir.

Kendi burcunda bir yazar olarak Sait Faik Abasıyanık, modern Türk öykücülüğünün en önemli figürlerinden/simalarından biridir. Başta 50 kuşağı olmak üzere kendi dönemi ve sonrasında birçok yazarı, şair ve edebiyatçıyı derinden etkileyen Sait Faik, ardında bıraktığı külliyatla özel bir yazar olarak değerlendirilebilir. Bugüne kadar yazılanlar ve bugünden sonra yazılacaklar, bu özel ilginin, sevgi ve yaklaşımın ne derece haklı ve yerinde olduğunu daha da görünür kılacaktır. Asaf Hâlet Çelebi’nin Küllük dergisindeki yazısında (1 Eylül 1940) kullandığı ifadeyle, “Sait Faik kendi ismi içinde mahsur kalacaktır. Hele bizde son zamanlarda onun bazı raté taklitleri türemekle beraber muhakkak ne kendisinden evvel ve ne de sonra ona yakın kimse gelmedi.” Ve gelmeyecektir.

Sait Faik Abasıyanık külliyatını yayına hazırlarken metinlerin farklı dönemlerde yapılan baskılarını karşılaştırarak hareket ettik ve yazarın üslubuna, kelime tercihlerine müdahale etmedik. Bugün için anlaşılması güç kelime ve ifadeleri, kimi terim ve özel kullanımları dipnotlarda açıkladık. Umarız bugünün okuru da Sait Faik Abasıyanık külliyatını büyük bir heyecan ve arzuyla okur.

Abdullah Ezik
Ekim 2024, İstanbul

 

 

 

Son Kuşlar
Sait Faik Abasıyanık
Can Yayınları, 2025
öykü, 136 sayfa.

Semaver
Sait Faik Abasıyanık
Can Yayınları, 2025
öykü, 144 sayfa.

Seçme Hikâyeler
Sait Faik Abasıyanık
Can Yayınları, 2025
öykü, 144 sayfa.

Alemdağda Var Bir Yılan
Sait Faik Abasıyanık
Can Yayınları, 2025
öykü, 136 sayfa.

  • 1

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.