Temmuz 1914: Bir oyun gibi başlayan savaşa geri sayım

26 Mart 2024
Bu haber 1 ay önce yayınlandı

'Temmuz 1914'te Birinci Dünya Savaşı’nın çoktan hazırlanmış siperlerine insanlığın nasıl sürüklendiğini anlatıyor tarihçi Sean McMeekin; 28 Haziran’daki suikasttan resmen başladığı 4 Ağustos’a bazen film bazen de tiyatro oyunu gibi...

KAAN EGEMEN

Ağustos 1914’te başladığında “Noel’de biter” denilen ve kısa sürede ilk topyekûn savaş hâlini alan; 1918’den sonra yeni kamplaşmaları tetikleyen ve kimi tarihçilere göre 1945’e kadar kesintisiz çatışma dönemini açan Birinci Dünya Savaşı, Winston Churchill’in deyişiyle “Hiç aşılmayan bir dram”dı.
İmparatorlukların yıkılmasıyla sonuçlanan, 1929’da patlak veren Büyük Buhran’ı başlatan olayları yaratan, İkinci Dünya Savaşı’na zemin hazırlayan ve insanlığın yeni bir yüzyıla geçişini simgeleyen Birinci Dünya Savaşı’nın çoktan hazırlanmış siperlerine insanlığın nasıl sürüklendiğini anlatıyor tarihçi S. McMeekin. Kaleme aldığı Temmuz 1914’te, çatışmanın fitilini ateşleyen olayları; 28 Haziran’daki suikasttan Büyük Britanya’nın girişiyle savaşın resmen başladığı 4 Ağustos’a kadarki gelişmeleri, dönemin baş aktörleriyle birlikte aktarıyor okura.

Hırslı politikacıların marifetleri

İnsanlık yirminci yüzyıla adım atarken her şeyin bir oyun gibi başladığı ve sonra aniden dramatikleştiği bir döneme dair kalem oynatıyor McMeekin. 28 Haziran 1914’te, Habsburg Hanedanı’nın varisi Arşidük Franz Ferdinand’ın, Kara El çetesi üyelerinden Gavrilo Princip tarafından Saraybosna’da öldürülmesiyle başlayan olaylar silsilesinin, kısa sürede bir dünya savaşına nasıl evrildiğini gün gün anlatıyor ‘Temmuz 1914’te. ‘Oyun’un tarafları Almanya’nın, Avusturya-Macaristan’ın, Belçika’nın, Fransa’nın, Büyük Britanya’nın, Rusya’nın, Sırbistan’ın ve ardından Avrupa’nın geri kalanının sahne aldığı Birinci Dünya Savaşı’nın çıkışı ve yayılışında pay sahibi tüm aktörleri getiriyor karşımıza.

Tek bir hareketin, savaşmaya teşne devletleri harekete geçireceği 1914’te, Saraybosna’daki suikastla perde açılıyor; bir dizi şanssızlığın ya da uğursuzluğun, aslında hayli ince planlar olduğu ise toz bulutu dağıldıktan sonra anlaşılıyor.

28 Haziran’dan başlayarak savaşın adının konduğu 4 Ağustos’a kadarki süreci, bazen bir film bazen bir tiyatro oyunu gibi aktarıyor McMeekin. Özellikle de savaşın merkezleri hâline gelecek Viyana, St. Petersburg, Paris, Londra ve Berlin’deki tepkileri ve hazırlıkları kapsayan anekdotları, “oyunun” başrolünü üstlenen kişilerle beraber hatırlatıyor.

Neredeyse kimsenin savaştan sakınmadığını; politikacıların hırsları uğruna insanları ölüme sürüklediğini, başta Avusturyalı siyasetçiler Conrad ve Berchtold’un Avrupa’daki puslu havayı fırsata çevirdiğini, Kayzer Wilhelm’in ve şansölye Bethmann’ın bu iki ismi cesaretlendirip savaşa giden süreci hızlandırdığını, Rusya Dışişleri Bakanı Sazonov’un Doğu’dan harekete geçtiğini, onun destekçilerinin Fransız devlet adamları Poincaré ve Paléologue olduğunu, Avrupa’nın ve dünyanın süratle karanlık bir tünele girdiğini ise Churchill’in fark ettiğini anlatıyor McMeekin. Başka bir deyişle Avrupa ve dünyada tarihin yeniden yazılacağı bir zaman dilimine nasıl adım atıldığını ve bu sürecin kimler tarafından yönetildiğini, o dönemin bazıları unutulan veya kasıtlı biçimde hatırlanmak istenmeyen anekdotları eşliğinde anımsatıyor.

Savaşın sorumluları

Çoğu ülkenin gücünü görmek, ihtilaflı konuları çözmek ve toprak varlığını artırmak için girdiği, Almanların kaybedeceğini bile bile dâhil olduğu, kısa ateşkeslerde sonucu baştan belli müzakerelerin yürütüldüğü ve kimsenin aslında fazla bir şey kazanmayıp yakın gelecekte yeniden savaşmak üzere âdeta sözleştiği Birinci Dünya Savaşı’nın, 28 Haziran 1914’teki suikast olmasa bile patlak vereceğini söylüyor McMeekin. Siyasi ve etnik gerginliklerin, ekonomik ve jeopolitik sorunların, askerî büyümenin ve bu anlamda geride kalmışlıkların, köhnemiş imparatorluklara karşı yeni yönetim arayışlarının ve kabaran milliyetçilik dalgasının bir savaşı zorunlu kıldığını da ekliyor yazar.

McMeekin’in savaşın sorumlularına dair yorumları da önemli:

“1914’ün kilit ahlaki sorusunu yani önce Avrupa, ardından dünya savaşının patlak verişinden kimin/kimlerin sorumlu olduğunu incelediğimizde, sorumluluk derecelerini akılda tutmak önemlidir. (…) İşe başından bakmak gerekirse Gavrilo Princip ve onunla birlikte suikastı tertipleyenler Arşidük Franz Ferdinand’ı katletmekle Temmuz krizini kışkırtmanın nihai sorumluluğunu taşırlar. Evet, Princip’in ya da Belgrad’daki Kara El organizatörünün bir dünya savaşına yol açma niyeti yoktu ancak içlerinden bazıları açıkça Avusturya’yla bir kapışmayı kışkırtma peşindeydi. (…) Sanık bölmesinde onların da yanında Avusturyalılar durmalıdır.”

“Politikaları tasarlamayıp sadece onaylamasına karşın, İmparator I. Franz Josef de bütün kilit kararlarda nihai söz sahibi ve imzaya yetkili olması açısından ağır bir sorumluluk taşır.”

“Viyana’da belirlenen hedefin sonuçta Rusya’nın, hele Fransa’nın, Britanya’nın ve bütün diğer tarafların katılacağı bir Avrupa savaşı değil, Sırbistan’la sınırlı bir savaş olduğunu belirtmek gerekir. Bu durum Avusturya’nın Temmuz krizini ilk başta tetiklemiş olmakla birlikte 6 Ağustos’a, yani Britanya’nın bile savaşa girmesinden iki gün sonraya kadar Rusya’ya savaş açmaya yanaşmamasıyla çarpıcı biçimde ortaya çıktı.”

McMeekin, Temmuz 1914’te Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde ve çatışmaların başladığı günlerde, kimin hangi eylemde bulunduğunu anlatarak 1918 sonrasındaki hesaplaşmaların altyapısının nasıl kurulduğunu ortaya koyuyor. Diğer bir deyişle 1914-1918 arasındaki hikâyeye dikkat kesilerek 1918-1945 arasında neler olduğunu anlayabileceğimizi vurguluyor.

Temmuz 1914 / Savaşa Doğru Geri Sayım
Sean McMeekin
Çeviren: Nurettin Elhüseyni
Yapı Kredi Yayınları, 2024
tarih, 328 sayfa.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.