Kitapları Can Yayınları'nca yeni kapaklarla yayımlanan Tomris Uyar’ın “Hayır’sız özgürleşme olur mu!” sözü çakılıdır belleğimde. Tüm hayatınca konformizmle uyumsuz yaşadığı için, özgür yaşama bahsinde hoş tatlı-su lafları beklenmezdi elbette ondan.
BÜLENT KORMAN
Tomris Uyar’ın “Hayır’sız özgürleşme olur mu!” sözü çakılıdır belleğimde.
Bütün hayatınca yürekli ve konformizmle uyumsuz (çoğunlukla -çaresiz- erkekler arasında) yaşadığı için, özgür yaşama bahsinde hoş tatlı-su lafları beklenmezdi elbette ondan.
“Amacım tet tek kişileri eleştirmek değil elbette… düzmece değerlere zamanla nasıl boyun eğdiğimizi saptamak” diye yazmış 1 Ocak 1984 günü, günlüğüne: “Neden yazıyorum hâlâ? Belki de bütün bunlar yüzünden. Bütün bunlarla savaşmak için.”
2 Mart 1984 günü soruyor:
“Asıl soruya geldik: Kim korkuyor o hain kurt entelektüellerden? Marks mı, Brecht mı, Einstein mı, Mayakovski mi, Woolf mu, yoksa soruyu soran Edward Albee mi?”
İlk okuduğumda işaretlediğim bir bölüm var ki, onu bütün yalın, gizlisiz-saklısız kimliğiyle anlatıyor.
Bir ara Ankara’ya gidiyor Tomris Uyar.
8 Ocak 1984 akşamı, “Kentin üzerine çöken ve eviçlerine sinen kirli havadan kaçmak için tek bir yemek yemeğe” karar veriyor, “En iyisi Mülkiyeliler Birliği’ne gitmek. Belki tanıdıklara da rastlarım.”
İyi bilirim ben de, bir (sol) aydın alışkanlığıdır bu Ankara’da.
Günlük şöyle devam ediyor: “Lokantada bir tek kadın yok. Geniş masalar, çok yüksek sesle konuşan, bıyıklı adamlarla dolu. İstanbul’daki İktisatçılar Birliği gibi (Mısır Apartmanı’ndaydı, B.K.) burası da kasaba kahvesiyle geceyarısı otobüsü mola merkezi arası bir yer.”
Tek başına bir masaya oturuyor.
Sonra genç biri giriyor lokantaya, “22 yaşında görünüyor. Sarışın, uygar yüzlü. Tek boş masa, benim karşımdaki. Oraya oturdu. Rakısın söyledi, birkaç meze. Bana bakıyor gibi olmamak için camdan dışarıyı, düpedüz karanlığı gözlüyor. Yalnızlığa alışık.”
Bir ara, göz göze gelip gülümsüyorlar birbirine. “Son kadehi onun masasında içmeye karar verdim ve garsonun bana yakıştırdığı yüksek puanı geri alması olasılığına boşverip masasına iliştim.”
Genç adam yabancı bir ülkede okuyormuş. Yurda yeni dönmüş. Ana-babasının yanında kaldığından akşamları çok sıkılıyormuş.
“-Yani evden kaçmak için geldim buraya, dedi.
-Ben de.”
Bir ara kalkıyor Tomris.
“Tuvalete götürmemi istemezsiniz herhalde, dedi. Ama dönüşte bir kadeh rakımı içmez miydiniz?”
“Yahu bu çocuk kendini yetiştirmeyi, nasıl, kimden öğrenmiş? Kaç yaşında erkekleşmiş, böyle olgun bir erkek olmuş acaba?”
“Ne iş yaptığımızı, kim olduğumuzu bile sormadık birbirimize. Ayrılırken aklıma geldi:
-Adınız neydi sizin?
-İnanmayacaksınız, diye güldü, ama gerçekten Ayhan Işık.”
Çok şeyi ve bence Tomris Uyar’ı olanca dürüstlüğüyle (çıplaklığıyla) anlatıyor, günlüğün o sayfası.
“Bizim kuşağın yitikleri, yitiş süresi içinde toplumun bütün kabalıklarını, basmakalıp değer yargılarını, kalıplaşmış baskılarını göğüslediler. Ala demek hâle bir çılgınlık tohumu taşıyorlar; türdeşlerini gördükleri anda hiçbir engel durduramıyor onları. Hemen masaları birleştiriyorlar, dış dünyaya karşı bir cephe oluşturuyorlar.”
O güne düşülmüş son kelimeler şunlar:
“Hırpalanma sıramı devrettiğim Ayhan Işık, zehir gibi Ankara gecesinde umutlu bir parıltı gibi yer etti belleğimde. Tek üzüldüğüm; gecenin ve anının büyüsünü yitirmemek için masadan erken kalkmak yüreksizliğini göstermem.“
NOT: Tomris Uyar’ın tüm kitapları, şu sıralar Can Yayınları tarafından yepyeni kapaklarıyla yeniden yayımlanıyor. ‘Gündökümü’ adıyla iki cilt yayımlanan ve henüz Can Yayınları’ndan çakmayan Tomris Uyar’ın günlüklerinin Yapı Kredi’den yayımlanan baskılarına kitap satış sitelerinden ulaşmak mümkün.
Gündökümü – 1 /
Bir Uyumsuzun Notları
Tomris Uyar
Yapı Kredi Yayınları, 2023 (9. baskı)
günlük, 408 sayfa.
Gündökümü – 2 /
Bir Uyumsuzun Notları
Tomris Uyar
Yapı Kredi Yayınları, 2022 (6. baskı)
günlük, 560 sayfa.