10Haber Berlinale Günlüğü: Almanya bizi neden kıskanıyor?
Berlin Film Festivali başladı. Hem de iyi bir açılış filmi 'Küçük Şeyler / Small Things Like These' ile. 'Oppenheimer'ın yıldızı Cilian Murphy'nin bu filmin ortaya çıkmasında büyük rolü var. Çünkü filmin uyarlandığı kitabı okuyup o fitili ateşlemiş!
Berlin ve Cannes gibi büyük festivallere açılış filmi bulmak her zaman sıkıntılıdır. Öncelikle filmin yönetmeni ve oyuncuları sokaktan geçen herhangi bir insan tarafından tanınacak kadar ünlü olmalıdır. (Yoksa ağır eleştiriler gelir.) Filmin rahat izlenebilecek bir konusunun olması da çok önemlidir ve böyle bir filmi bulmak da çok zordur.
Cannes Film Festivali’nin açılış filmleri genelde ünlü yönetmenlerin ve ünlü oyuncuların kırmızı halıda kaç dakika yürüyecekleri düşünülerek seçilir ve çoğu zaman daha festival sona ermeden unutulur. Yıllardır tanık olduğumuz bu duruma herkes alışmıştır, üzerinde pek yazılıp çizilmez.
En kötü örneklerden biri Nicole Kidman’ın oynadığı Monako prensesinin hayatını anlatan ‘Grace’ adlı filmdir. Film tamamlandığında yapımcılar bile beğenmemişler ve gösterime çıkarmamayı düşünmüşler. Sonra Nicole Kidman’ın festivale katılması koşuluyla ‘Grace’in açılış filmi olması konusunda anlaşmaya varılmış. (Bu da Cannes dedikodusu.)
İyi bir örnek olarak da aklıma hep 2008 yılında Berlin’in o zamanki yönetmeni Dieter Kosslick’in açılış filmi olarak seçtiği Martin Scorsese imzalı Rolling Stones konser filmi ‘Shine A Light’ geliyor. Grubun üyeleri sahneye çıktığında salonda yer yerinden oynamıştı. Büyük bir başarıydı.
Bu yıl görevlerini bırakacak olan festival yönetmenleri Carlo Chatrian ve Mariette Rissenbeek giderayak çok iyi bir açılış filmi seçmişler. Tim Mielants’ın yönettiği İrlanda-Belçika ortak yapımı ‘Küçük Şeyler / Small Things Like These’ üzerinde çok konuşulacak ve derin izler bırakacak bir film.
Burada bir parantez açalım ve filme ilham veren kitaptan ve yazarından söz edelim. ‘Küçük Şeyler’, Claire Keegan’ın Booker Ödülü’ne aday gösterilen ‘Böyle Küçük Şeyler / Little Things Like These’ adlı romanından uyarlanmış. Geçen yıl gösterime giren ve yılın en iyi filmlerinden biri olan ‘Sessiz Kız’ da Claire Keegan’ın ‘Foster’ adlı romanından sinemaya aktarılmıştı. Oscar adayı olan bu filmi eğer izlemediyseniz bir yerlerden bulup mutlaka izleyin. Filmin sonunda insanın gözyaşlarını tutması biraz zor ama buna değer.
‘Küçük Şeyler’ yayınlandığında İrlanda’da en çok satan kitaplardan biri olmuş. Cillian Murphy basın toplantısında “İrlanda’da kitabı okumayan kalmadı” dedi. Kitabı okur okumaz haklarını satın almış, ‘Oppenheimer’ filminin çekimleri sırasında kitaptan Matt Damon’a söz etmiş, onun da Ben Affleck ile birlikte yapımcı olmaya karar vermesiyle birlikte ‘Oppenheimer’ın çekimleri bittikten altı ay sonra ‘Küçük Şeyler’in İrlanda’daki çekimleri başlamış.
Film 1985 yılında İrlanda’da bir kasabada geçiyor. Kahramanımız Bill (Cillian Murphy) içine kapanık, çok az konuşan, beş kız babası bir kömür tüccarı. Tüccar derken yanlış anlaşılmasın, kamyonuyla ev ev dolaşıp kömür çuvallarını sırtına taşıyarak ekmeğini kazanmaya çalışıyor. Geriye dönüşlerde çok zor bir çocukluk geçirdiğini ve geçmişte yaşadığı travmaların hala etkisinin sürdüğünü görüyoruz.
Film Magdalena Çamaşırhaneler’i ile ilgili. İrlanda’da 1826 yılında kurulan ve ancak 1996 yılında kapatılan bu ‘çamaşırhaneler’ Katolik Kilisesi rahibeleri tarafından yönetiliyormuş. Erken yaşta hamile kalan genç anne adayları, seks işçileri, tecavüze uğramış kadınlar, kısacası toplumun kabul etmeyeceği ‘düşmüş kadınlar’ bu çamaşırhanelerde köle gibi çalıştırılmışlar, tacize uğramışlar. Filmin sonunda 10 binden fazla kadının bu çamaşırhanelerde yaşamak zorunda kaldıkları belirtiliyor. 2013 yılında İrlanda başbakanı bu çamaşırhaneler nedeniyle özür dilemek zorunda kalmış.
Filmle ilgili başka bir bilgi vermek istemiyorum. Sadece bir sahnede geçen replikleri yazmakla yetineceğim. Bu da yeter de artar bile. “Ama onlara yemek veriyorlar… Bir meslek öğretiyorlar… İnsan hayatta bazı şeyleri görmemeli… Uyuyan köpekleri uyandırmamalı… Rahibeler çok güçlü… Sorun çıkarma… Kasabadakiler ne der?… Mantıklı ol Bill… Aileni, işini düşün… Senin çocukların da onların okuluna gidecek…“
Film sevginin öne çıkarıldığı Noel sırasında geçiyor ama ortada sevgi filan yok. Aslında izlediklerimiz 1985’te değil de 1885’te yaşanmış olsaydı yine de ‘O zaman öyleymiş’ diyerek yan çizebilirdik ama burada çok yakın zamanda işlenmiş bir suç söz konusu.
‘Küçük Şeyler’i izledikten sonra insanın aklına tuhaf sorular takılıyor. Papa bu filmi izler mi? İzlerse neler düşünür? İsa hiç dünyaya gelmeseydi dünya daha güzel ve huzurlu bir yer olur muydu? İsa bu gün yaşasaydı acaba Magdalena Çamaşırhaneler’inde olup bitenlere nasıl tepki verirdi? İşte böyle.
🔴 Açılış filminin uyarlandığı ‘Böyle Küçük Şeyler’ Türkiye’de Jaguar Kitap tarafından yayımlandı. Kitapla ilgili Uğur Vardan’ın yazısını okumak isterseniz tıklayınız.