Aynalıkavak Kasrı, ziyaretçilerin ilgisini çekmeye devam ediyor. Lale Devri'nde inşa edilen kasır, ilk olarak Tersane Sarayı ismiyle anılıyordu. 1715'teki Osmanlı-Venedik Savaşı sonrası, Venediklilerin hediye ettiği aynalar nedeniyle sarayın adı zamanla Aynalıkavak Kasrı olarak anılmaya başlandı.
Aynalıkavak Kasrı, uzun yıllar İstanbul’un saklı bir köşesi olarak kaldı. Ancak son yıllarda, özellikle de restorasyon sonrası dikkat çekmeye başlayan diğer adıyla Tersane Sarayı, her geçen gün daha fazla ziyaretçiyi ağırlıyor. Sultan I. Ahmed döneminde 1613 yılında yapımına başlanan ve ardından gelen padişahların yaptırdıkları ilave yapılarla son halini alan Aynalıkavak Kasrı, asırlardır ihtişamını koruyor. Kasır, günümüzde Milli Saraylar’ın idaresine bağlı olarak faaliyet göstermekte. Milli Saraylar tarafından açıklanan verilere göre kasır, İstanbul’da kuruma bağlı en çok ziyaret edilen mekânlardan biri oldu.
1715’teki Osmanlı-Venedik Savaşı’nın ardından Venediklilerin hediye ettiği aynalar, padşiahnım isteği doğrultusunda kasra yerleştirilmiştir. O dönemli adıyla Tersane Sarayı’nın tüm odalarına yerleştirilen bu aynalar nedeniyle saray zaman içerisinde Aynalıkavak Kasrı olarak da anılmaya başlandı. Kasır, 1. Abdülhamit dönemine geldiğinde geniş kapsamlı bir restorasyona tabi tutulmuştu. Zira özellikle Lale Devri sonrası dönemde kasır, gözden düşmüş, padişahların pek de uğramadığı bir mekân haline gelmişti.
Aynalıkavak Kasrı, Tersane Sarayları’ndan günümüze ulaşmayı başarmış tek kasır ve Lale Devri tavan süslemelerinin İstanbul’daki son örneği olma özelliklerini taşıyor. Bu yönüyle kasır, Lale Devri’nin de bir simgesi. 17. yüzyıla ait tarihi yapıda şu an ‘Türk Çalgıları sergisi devam etmekte. Sergide tarih boyunca Türklerin farklı coğrafyalarda kullandıları enstrümanlar bir araya getirilmiş durumda. Kasır, aynı zamanda Türkiye’nin ilk musiki müzesi olma özelliği de taşıyor. Burada sergilenen enstrümanlar 1984 yılında 2. Abdülhamid’in torunu Gevheri Osmanoğlu ve varislerinin bağışlanmıştı.