Elektronik müziğin ikonik mekânı Berghain DJ’leri Sakıp Sabancı Müzesi’nde
Çağdaş sanatın provakatif öncüsü Alman sanatçı Baselitz 24 yıl sonra bu sefer eserleriyle Türkiye'de. Sabancı Müzesi'ndeki sergi sanatçının 10 yıllık üretimini kapsıyor. Dünyayı yine tersine çeviren Baselitz, hala enerjik!
Yıl 2002, Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi ‘Bir Baselitz Retrospektifi 1958-2001’ sergisi açılmış. O dönemin Türkiyesi için çok iddialı bir sergi. Sanatçıyı elbet sanat dünyasını takip edenler biliyor ama bilmeyen de var. Sergi de zaten bir anlamda bilmeyenleri Baselitz’le tanıştırma işlevi görüyor. Figürleri ters çizmesiyle meşhur ressamın bu üslubu epey de ilgi görüyor. Hatta o dönem bu üslubu sayesinde sergi, televizyonlarda ana haber bültenlerine çıkıyor.
Belki unutuldu ama sergi vesilesiyle Baselitz Türkiye’ye de gelmişti. Türkiye’ye gelme sebebini de o dönem Radikal’de birlikte çalıştığımız Evrim Altuğ’a verdiği söyleşide anlatmıştı. Kemençeye merak sarmış o yıllarda. Almanya’da yaşayan işçi bir Türk arkadaşından kemençe dersleri almaya başlamış. İşte o tanışıklık sayesinde Baselitz Türkiye’yi daha da merak edip sergisiyle birlikte geliyor.
Aradan 22 yıl geçti. Baselitz şimdi Sabancı Müzesi’nde dün açılan Georg Baselitz: Son On Yıl sergisiyle Türkiye’de. Bu sefer kendisi sağlık sorunları nedeniyle gelemedi ama serginin isminden de anlaşılacağı üzere son 10 yılda ürettiği eserleri sergide yer alıyor.
Baselitz, Almanya’nın Alman Baselitz köyünde gözlerini dünyaya açtığında ülkenin başında Hitler vardı. Adı Hans-Georg Bruno Kern’di. Savaş bitince köyü artık sosyalist Doğu Almanya sınırları içerisindeydi. Yeni bir sistemin içinde büyüdü Baselitz. Sonra sanata ilgili olduğu için güzel sanatlar akademisine gitti. Ama o da ne ‘sosyalist gerçekçiliğe’ uyum sağlayamadığı gerekçesiyle akademiden uzaklaştırıldı. Eğer bir yıl boyunca kömür madenlerinde çalışırsa akademiye dönebilecekti. Baselitz de özgürlük vaat eden, henüz duvar örülmemiş, Batı Berlin’deki akademiye geçti.
Ama Batı Berlin’de sandığı kadar özgür çıkmadı. 1963 açtığı ilk kişisel sergisi pornografik diye dile dolanınca polis sergisini bastı. Kimi eserlerine el kondu. Baselitz’in çizdiği figürleri tersine döndürmesinin biraz da sebebi bu. Diktatörler, dayatmalar, baskılar, özgürlük elbisesini giymiş gizli muhafazakarlık… Sistemler, ülkeler, öğretilmiş kurallar… Herkes ve her şey Baselitz’e elindeki elbiseyi giydirmek istiyor ama bu elbiseler ona hiç uymuyor. O da kendini dünyayı terse çevirerek var edebiliyor. Bu da onun alametifarikası oluyor.
Sabancı Müzesi’ndeki serginin küratörü Sir Norman Rosenthal. 1970’lerden 2000’lerin sonuna kadar İngiltere’de Kraliyet Akademisi’nin rotasını belirleyen bir isim. Rosenthal 1970’lerin başında Baselitz ile bir Almanya yolculuğu sırasında tanışmış: “Almanya’da o yıllarda sanat dünyasında iki kişi dikkatimi çekti. Biri Joseph Beuys, diğeri de Baselitz.” Rosenthal sonra da Baselitz’i İngiltere’de açtığı bir sergiye davet edip sanatçının namının Almanya’nın dışına çıkmasını sağlamış. Ama bu tek taraflı bir etkileşim değil. Bu sergi İngiltere sanat dünyasının Almanya’daki çağdaş sanat dünyasıyla da tanışmasını sağlamış.
Sabancı Müzesi Müdürü Nazan Ölçer Baselitz’in sanat serüveninde geriye bakma ihtiyacı içinde olduğunu anlatıyor. Ölçer’e göre sanatçı içine doğduğu faşizm kabusu nasıl oldu da Almanya gibi aydınlanma çağını başlatan bir ülkede ortaya çıkabildi, bunu anlamak için geriye bakıyor. Zaten Sabancı Müzesi’nin önündeki at heykelinin yerine yerleştirilen devasa üç çocuk heykeli direkt 2. Dünya Savaşı’yla ve faşizmle ilgili.
Eserlerinde kullandığı kadın naylon çoraplar ilk bakışta cinsenlik temasını akla düşürse de, ki bu yönü de var, aynı zamanda onlar da yine 2. Dünya Savaşı’ndan kalma bir ‘takıntı’ Baselitz için. Nazan Hanım “ABD’lilerin bulduğu bu çoraplar savaş sırasında ve sonrası dünyada hele hele Doğu Bloku ülkelerindeki kadınlar için çok önemliydi. Dolayısıyla bunu ve savaşı tekrar hatırlatıyor Baselitz bize” diyor.
Hatırlatmak mı tek amacı Baselitz’in. Yoksa bir şeylerin unutulmamasını sağlamak mı? O kadar olsa bu denli etkileyici olmayabilirdi sanatı. Savaş sonrasının yarattığı özellikle Almaların yaşadığı travmayla baş edebilme cesareti, buradan aldığı güçle provakatif işler yapması kendinden sonraki kuşakları etkilemesi… Serginin küratörü Rosenthal, Baselitz için “Kendi neslinin Picasso’su” diyor. Picasso’nun sanata yaklaşımındaki radikalliği Baselitz’te de gördüğünü söylüyor. Ki bakış açımızı ters yüz etmek bir radikallik. Ama Rosenthal’dan öğreniyoruz “Dünyayı ters yüz etmek” bir Alman sözüymüş, “Baselitz’in bütün sanatı bu sözün metaforu” diyor. Yani herkesi her şeyi ters yüz ederek yeni bir bakışa zorluyor sanat dünyasını.
Baselitz’in sergisinde son 10 yılda ürettiği eserler var. Ama savaş, faşizm gibi kolektif hafızadaki geçmişle birlikte kişisel geçmişi de yeni eserlerine sirayet ediyor. Küçükken köyünde geçirdiği vakitler doğada gördüğü kartallar, geyikler yine eserlerinde yer alıyor. Ki hem kartal hem de geyikler Baselitz için önemliymiş. Baselitz’in daha 10 yaşındayken yaban hayatı fotoğrafçısı Helmut Drechsler’e rehberlik ettiğini, Drechsler’in bu rehberlik sayesinde bir kartalı fotoğrafladığını ve bu fotoğrafın çıkardığı foto albümün kapağında yer aldığını ve Helmut Drechsler’in bu kitabı küçükken Baselitz’e hediye ettiğini de Nazan Hanım’dan öğreniyoruz. “Kartal özgür, başına buyruk bir hayvan. Baselitz’in alter egosu gibi resimlerinde kendine yer buluyor” diyor.
Acısı, öfkesi, yaşlılığıyla hesaplaşması, eşine duyduğu aşk, çocukluk günleri hepsi var son 10 yıllık eserlerinde Baselitz’in. Rosenthal’ın dediği gibi Baselitz’in “Sanat yapma iradesine mi hayran kalınmalı?” yoksa Nazan Hanım’ın dediği gibi “Bir genç sanatçı gibi arayışına mı” bilinmez. Ama eserlerin hayranlık uyandırdığı kesin. Lakin bu eserlerin müzeye yerleştirilmesi de hayranlık uyandırıcı bir çabanın ürünü. Vinçlerle müzenin içine sokulmuş eserler ama nasıl bir hesaplama ve çalışmayla o eserler yerleştirildi insanın aklı almıyor!
🔴 Georg Baselitz: Son On Yıl sergisi, 2 Şubat 2025’e kadar Sabancı Müzesi’nde görülebilir.