Sanatçı, şarkıcı, ilham perisi, eroin bağımlısı, evsiz, bağımlılıktan kurtulup direnmenin sembolü gibi çok sayıda sıfatı olan, fırtınalı hayatıyla 1960’lardan itibaren Batı pop kültürüne damgasını vuran Marianne Faithfull 78 yaşında hayata veda etti.
Marianne Faithfull’u anlatmak kolay değil. İlk ortaya çıktığı 1960’larda bir güzellik sembolü, kadife sesli bir pop şarkıcısıydı. Sonra Mick Jagger’ın “ilham perisi” oldu, ardından evsiz ve sokaklarda yaşayan bir eroin bağımlısı, derken 30’larında yeniden yükseldi, sahnelerde çok beğenilen bir kabare oyuncusu oldu, müthiş şarkılar yazıp söyledi, gönüllere oturdu. İşte bu insan, neredeyse bütün ömrü boyunca yaptığı her şey Batı popüler kültüründe iz bırakmış büyük sanatçı dün hayatını kaybetti. Her şeyi 78 yıllık ömrüne sığdırmıştı.
Faithfull 29 Aralık 1946’da doğmuştu. Annesi eski bir balerin olan Macaristan göçmeni Barones Eva Sacher-Masoch’tu. Babasıysa uzun süre İngiliz gizli servisi MI6’de ajanlık yapıp İtalyan dili edebiyatı profesörü olan Binbaşı Glyn Faithfull.
O 6 yaşındayken annesiyle babası ayrıldı, annesi babasıyla görüşmesini yasakladı. Marianne o yılları “Annemin kedilerinden biri gibi olmuştum” diye anlatacaktı.
1960’ların başında öğrenciyken şarkı söylemeye başlamış, Londra kafe ve gece kulüplerinde ünlendi. 1964’te Rolling Stone’un bir plak tanıtım toplantısında grubun menajeri ve yapımcısı Andrew Loog Oldham ile tanıştı. Oldham onun güzelliğinden ve sesinden etkilendi, Rolling Stones’un yazdığı ama çok beğenmediği için plağına almadığı When Tears Go By şarkısını ona verdi, bir plak yaptı.
Plak bir anda İngiltere’de ilk 10 listesine girdi ve Marianne Faithful’u herkes tanıdı.
İlk evliliğini 1965’te yaptı, ama kısa süre sonra evi terk edip Mick Jagger’la yaşamaya başladı. Stones’un “Let’s Spend the Night Together,” “You Can’t Always Get What You Want” ve “Wild Horses” şarkıları hep onun hakkındadır, ona yazılmıştır.
Marianne sadece Jagger’ın sevgilisi ve ilham perisi değildi, kendine ait bir kariyeri ve hayatı da vardı. Sinemadan müziğe pek çok şey yaptı, Alain Delon’la başrolünde oynadığı film büyük başarı getirdi.
Elbette skandallar, iniş çıkışlar da yaşadı. Eroin bağımlısı oldu. Sokaklarda yaşadı. Derken bağımlılıktan kurtuldu, kendini toparladı. Sigara ve uyuşturucu sesini boğuklaştırmıştı, ama o boğuk ses sonradan imzası oldu. 1981’de bir şarkısıyla Grammy adayıydı.
Kuşağında Bob Dylan’dan Jimmy Hendrix’e ve elbette Mick Jagger’a kadar herkesi etkilemişti.
İlerleyen yıllarda kanser atlattı, Hepatit C olduğu ortaya çıktı ama hiçbir zaman yaratıcı enerjisini kaybetmedi.
Tam 21 albüm yayınladı. Bunlardan sonuncusu “Negative Capability” adını taşıyordu ve müzik eleştirmenlerinden büyük övgü aldı, “Yaşlılık ve ölüm hakkında müthiş bir albüm” dendi.
70’li yaşlarında Paris’te annesinden kalan evde ve annesinin ünvanıyla, barones olarak yaşıyordu.
Dün hayatını kaybetti. Nesiller boyu etkili olmuş bir sanatçıydı.