Meğer gladyatörlerin de sendikası varmış
Pandemi sonrasında dünya büyük bir hevesle seyahat ederken, turizm alanındaki ‘En İyiler’ listeleri de bir biri ardına yayınlanıyor. Dünyanın en çok seyahat eden uluslarının başında gelen İngilizlerin ülkesindeki The Telegraph gazetesi, okurlarının oylarıyla ‘Dünyanın En İyi 10 Şehri’ni seçti.
Pandemi öncesinde, Hırvatistan’ın en ünlü şehrinin turizme aşırı derecede ‘maruz kaldığına’ söyleniyordu. Game of Thrones dizisine de ev sahipliği yapan Dubrovnik, bir zamanlar Balkan haritasında dikkat çekici bir noktayken, son yıllarda Instagram’cıların takıntısı haline geldi. Buna rağmen, pandemiden önce 17’nci sırada yer alan Dubrovnik listeye 10 numaradan girmeyi başardı ve Adriyatik denizinin mücevheri olmaya devam ettiğini gösterdi.
Ulaşmak için dünyanın yarısını kat etmek gerekse de pek çok kişi Kyoto’nun buna değdiğini düşünüyor. Kyoto 2019’da listede üçüncü olmuş. Altı sıra birden düşmesinin sebebi muhtemelen Japonya’da Covid önlemlerinin dünyanın birçok bölgesinden daha sıkı olması. Fakat Kyoto o kadar görkemli ki listeden düşmüyor.
Son on yıldır listenin gediklisi olan Sidney’nin sekizinci sıraya düşmesinin sebebi, Japonya gibi Avustralya’nın da pandemi önlemlerinin sıkı tutması oldu. Ülkenin ulusal havayolu şirketi Qantas’ın 2025 yılında bazı ülkelere doğrudan uçuş başlatma planı şehrin popülaritesini artıracak gibi görünüyor.
Bazı şehirler zaman zaman listeye sürpriz şekilde uğrar. 2019’da Singapur 14’üncü sırada altıya yükselmişti. Bu yıl ise Brezilya’nın en büyük ikinci şehri Rio De Janeiro, 31’inci sıradan yediye çıktı. Şehir, önümüzdeki yıllarda da Kesmeşeker Dağı ve İsa’nın ayaklarının dibinde eğlenmeye ve eğlendirmeye devam edecek.
Rönesans ihtişamının kıymetini bilmek için bir Medici olmanıza gerek yok. Leonardo da Vinci ve Michelangelo’nun şehri olması bile burayı sevmek için yeterli. İçinden geçen Arno nehrinin etrafına kurulu Floransa başta sanat olmak üzere müzeleriyle göz kamaştırıyor.
Floransa ile Roma arasında demiryoluyla yalnızca 90 dakikalık bir mesafe var. Listeye arka arkaya girmelerine şaşmamak lazım. Her iki şehrin ziyaretçilere sundukları da birbirine yakın. Sanat, tarih, canlı eğlence hayatı, çok çeşitli yeme içme seçeneği… Antik şaheser Pantheon tapınağını ve görkemli oval amfitiyatro Kolezyum’u da unutmamalı.
Seyahat söz konusu olduğunda Kanada ABD karşısında yükselişte. New York 33’üncü sırada gelirken, Kanada’nın batı kıyısının en büyük şehri Vancouver favori şehirler listesinin dördüncüsü olmayı başarıyor. Vancouver, barları, restoranları, parklarıyla ve doğasıyla ilgi çekici ve merak uyandırıcı bir metropol.
Valensiya 30, Barselona 31, Madrid 52’nci sıradayken Sevilla nasıl oluyor da üçüncü sırada yer alıyor? İber yarımadasının Arapların etkisi altında olduğu dönemin izlerini taşıyan şehir, ülkenin diğer kentlerinden farklı şeyler sunuyor. Hava durumu açısından da avantajlı; Sevilla’nın sonbaharları diğer şehirlerin yazı gibi.
Tıpkı Sidney ve Vancouver gibi Venedik de listenin gediklilerinden. Şehir, aşırı turist ilgisinin yarattığı sorunlara çözüm olarak gündeme gelen günlük 3-10 euro arasındaki ‘turist vergisi’ni bu yıl resmi olarak uygulamaya koymayı planlıyor. Bu kısıtlama şehre olan ilgiyi azaltır mı, tam tersi daha da artırır mı? Bekleyip görmek gerekiyor.
Mevsimler değişiyor, yıllar geçiyor, savaşlar patlak veriyor ama listenin bir numarası çok az değişiyor. Telegraph okurları 2013’ten beri her yıl birincilik tacını Cape Town’a giydiriyor. Eski kıtanın kıyısında pırıl pırıl parlayan Cape Town, lüks tatil köyleri ve doğasıyla hep cazip. Üzüm bağları ve şarap imalathaneleri de şehri vazgeçilmez yapan faktörlerden.